Sabah kalktığımda kendimi uzun zamandır hiç hissetmediğim kadar mutlu ve heyecanlı hissediyordum. O kadar heyecanlıydım ki piyano çalasım bile gelmedi. Mutfağa gidip kendime kahve yaptım. Sonra da sabah yürüyüşüne çıktım.
Dün Noah'la geçtiğimiz yollardan yürüdüm. Sonra bir anda ayağım bir yere takıldı. Az kalsın düşecektim. Ayakkabı bağlarımın açık kaldığını farkettim. Eğilip bağlarken; "Jane Erwards?" Kafamı kaldırdım. Bu Noah'tı.
Ben; "Sen beni takip mi ediyosun?" ayağa kalktım.
Noah; "Yoo ne alakası var?"
Ben; "Heryerde karşıma çıkıyosun. Harbiden korkmaya başladım."
Noah; "Korkma yemem seni bebek."
Ben; "Peki."
Noah; "Yürüyüş mü yapıyorsun?"
Ben; "Napıyor gibi görünüyorum?"
Noah; "Atarlısın bugün." dedi gülerek.
Ben; "Ben hep böyleyim." Noah,
özenle topladığım saçlarımı açıp bozdu.
Ben; "Yaa! Napıyosun!?"
Noah; "Ahahahaha." kahkaha atarak ve gıcıklık vererek gülüyordu.
Ben; "Öküz!" hala kahkaha atıyordu. "Odunsun işte! Öküzsün. Sen-tam-bir-ö-küz-sün!" ben ona vurmaya çalışıyordum o da kollarımı tutmaya çalışıyordu. Bir yandan da gıcıklık veriyordu.
Noah; "Ama ama ama ama ama ama sinirlenince çok tatlı oluyosun."
Ben; "Ben göstericem sana tatlığı!" dedim ve karnına vurdum. Ve hala gülüyordu. Sonunda kollarımı kavuşturdum ve önden yürümeye başladım.
Noah; "Telefon numaranı versene." bunu diyince ona el hareketi çektim. Güldü. Zaten her dakika şebek gibi gülüyordu. O sırada telefonum çaldı. Telefonu açtım. Bilmediğim bir numaraydı. Açtığımda telefondan Noah'ın sesi geliyordu. Arkamı döndüm ve Noah'ın arkadan beni aradığını gördüm. Bi dakika? Numaramı nerden biliyor?
Ben; "Nerden biliyorsun numaramı?"
Noah; "Orası sır." dedi ve göz kırptı. Bu da Noah'ın tuhaflıklarından biriydi. Kimden ve nerden almış numaramı?
Ben; "Nasıl ya?"
Noah; "Ben bulurum." dedi.
Sonra cebinden bir şey çıkardı; "Bunu dün senin bileğinde görmüştüm. Bugünde dün geçtiğimiz yoldan yürürken yerde buldum. Düşürmüş olmalısın." babamın bana ben 10 yaşımdayken hediye ettiği bileklikti.
Ben; "Ah, evet. Çok teşekkür ederim. Bu bileklik benim için çok önemli." Noah nazikçe bileğimi tuttu ve bilekliği taktı.
Noah; "Neden önemli?"
Ben; "Iııı, babamın hediyesiydi."
Noah; "Yaa? Anladım." Uzun uzun bana baktı.
Ben; "Neden bana öyle bakıyorsun?"
Noah; "Çok güzelsin." gülümsedi. Gamzeleri ortaya çıktı. Utangaç bir ifadeyle gözlerine baktım. Yürürken durdu. Bana baktı ve çenemi tutup kafamı kaldırdı.
Ben; "Noah.." Noah beni susturmak için dudaklarıma dokundu. Boyu benden çok uzundu. Eğilip dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Artık dudaklarımız birbirine değiyordu. Elleriyle belimi kavradı. "Kalbi yerinden çıkacak gibi olmak" deyiminin anlamını şimdi çok iyi anlamıştım. Yavaşça itip gözlerine baktım. Noah tam tekrar öpecekken çekildim. Hiçbirşey demeden eve doğru koştum. Odama girer girmez kendimi yatağa attım..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kabukları
Romance17 yaşındaki Jane, annesi ile babası ayrıldıktan sonra babası ile birlikte yaşamaktaydı. Babasının herkesten çok parası vardı. Bir süre sonra babasını kaybetti. Babasını kaybettikten sonra annesi ve ablasıyla yaşıyordu. Ancak babasının ölümünün cina...