Şarkıyla beraber okuyun lütfen.
Gözlerimi yavaşça aralarken etrafın sessizliği karşısında hayrete düşmüştüm. Fazla sessiz, fazla ıssız, fazla ölü..
Yataktan kalkmaya yeltendim ama başım o kadar ağırıyordu ki, boynumun üstünde koca bir kütle varmış gibi tekrar yastığa gömüldüm. Sanırım biraz daha uzanmalıydım, en azından kendime gelene kadar.
Dün olanlardan sonra beynimi fazla yormuş olmalıydım. Gözümün önüne birden dünkü kadının silüeti gelince ürperdim. Mosmor göz altı, bembeyaz bir ten, yerinden çıkacakmış gibi duran gözler..
Bu görüntüyü aklımdan uzaklaştırmak için derin bir nefes aldım ve yorganı üzerimden attım. Doğrulup yatakta bağdaş kurdum ve bir süre yeri inceledim.
Yerde duran Mango marka poşeti gördüm, büyük ihtimalle Arya benim için giyecek bir şeyler almıştı. Dün alacağından bahsetmişti ama ne ara bu odaya getirmişti ki? Poşetin içine bakmaya yeltenmedim bile, şu an sadece durup düşünmek istiyordum.
Dün Arya'nın beni yağmurun altına çıkarması ve beni rahatlatan sözleri geldi aklıma.
Tuhaf bir hisse kapıldım.
Kurbanının elini kesen bir katilin dedikleriyle rahatlamak... Onlar gibi mi oluyordum? Kararıyor muydum?
Ya da Arya'nın dediği gibi insanlar sadece beyaz ve siyahtan ibaret değil miydi? Benim dünyamda öyleydi ancak Arya'nın ütopyası böyle değildi. Arya griydi. Kötülük ve iyiliğin karışımıydı. Bazen bir bulut kadar beyaz, bazen gece kadar siyahtı.
Başımı iki yana salladım ve ayaklarımı soğuk zemine bastırdım. Odaya hakim olan çürük meyve kokusunu soludum. Başımın döndüğünü hissedince pencereyi açmak için perdeyi çektim.Sabahın erken saatleriydi. Güneş gri bulutların arkasında gizleniyordu insanoğlundan. Pencereyi açıp başımı dışarı sarkıttım ve temiz havanın ciğerlerime nüfuz etmesine izin verdim.
Çenem istemsiz olarak kasılınca birden evin ne kadar soğuk olduğunun farkına varıp odamdan çıktım. Tam da tahmin ettiğim gibi, şömine boştu.
"İş başa düştü." diye mırıldanarak üzerime Arya'nın benim için aldığı kalın hırkalardan birini alıp dışarı attım kendimi.Arya büyük ihtimalle uyuyordu. O uyanana kadar biraz odun toplasam fena olmazdı.
Ormanlık alanın derinine inmeden bulduğum çalı çırpıları evin önüne kadar taşıdım. Üst üste istiflediğim ağaç dallarına baktım.
Az gelince ormana tekrar girip yerde bulduğum odun ve türevi her şeyi kucağıma alıp diğerlerinin yanına koydum. Daha sonra onları eve götürmek için kucağıma aldım fakat fazla geldiklerinden taşıyamıyordum.
Bir kısmını elime alıp eve doğru yürüdüm. Tam kapının önündeyken Arya'nın aniden kapıyı açmasıyla irkildim. Geriye doğru birkaç adım atarken Arya yüzüme bakıp rahatlamışçasına oh çekti.
"Neredeydin?" diye sorunca gözlerimle elimdekileri gösterip "Halay çekiyordum." dedim alayla. Bana göz devirip elimdeki odunları aldı ve eve girdi.Arkasından girerken "Benim için bu kadar endişelendiğini bilmiyordum." deyip sırıttım.
"Sen gidersen kim bana güzel yemekler yapacak?" dedi ve odunları şömineye tek tek dizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli OSİRİS
Mystère / ThrillerYayımlama tarihi 17.08.2017 "Ben katil değilim." "Sen katilsin bense maktül."