Sonunda Luke gözlerini açmıştı ama bu açış iyi yönden bir açış değildi. Işığa karşı gözleri hassaslaşmıştı hatta aşırı derecede. Kulakları 100 metre ötede ki sesleri duyabiliyordu ve güneşe çıkamıyordu. Gözleri kanlıydı ve aşırı derecede kan içme ihtiyacına sahipti. Ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl bir bilimkurgu kitabında ki olaylar tıpatıp gerçek olabilirdi ki? Luke çok şaşkın bir halde yatakta kıvranırken hemşire aniden odaya giriverdi;
-"Luke! Gözlerini açmışsın. Günaydın."
Luke kafasını yan tarafa çevirerek;
-"Teşekkürler. Rica etsem perdeleri kapatır mısınız gözlerim ağrıyorda." dedi.
Bunun üzerine hemşire gitti ve pencereyi kapattı. Tamda Luke'un istediği sahneydi. Karanlık bir oda. Hemşirenin nabız atışlarını bile duyuyordu ve fazla dayanamadı. Kalktığı gibi hemşirenin boğazına yapışarak tüm kanını emdi. Artık Luke gerçek bir vampir olmuştu. Tam da hayal ettiği gibi. Hiç bir şey olmamış gibi odadan çıktı ve hastanenin çıkışına geldi ama çıkamıyordu çünkü güneş izin vermiyordu. Bunu bildiği için battaniyesini de almıştı ve kafasına geçirerek evine doğru koştu çünkü başka nereye gideceğini hiç bilmiyordu. Evine geldiğinde evde kimse yoktu direk odasına çıktı ve odasında bir sürpriz bekliyordu. Kapıyı açmasıyla Finn'i ve yerde yatan annesi ile babasını görmesi bir oldu. (Sürprizler hep iyi olacak değil ya.) Birden irkildi ve çok korktu odasında yabancı bir insan vardı ve ağzı kanlıydı. Yerde annesiyle babasının ölüsü vardı. Kaçmaya çalıştı ama Finn onu durdurdu;
-"Korkma! Sana zarar vermeyeceğim."
-"Sende kimsin? Ve aileme ne yaptın?" dedi ağlamalı bir şekilde.
-"Ben Finn. Seni dönüştüren köken bir vampirim. Aileni öldürme nedenim ise duygularını kapatman içindi. Duyguların seni zayıflatır ve sana bunun üstesinden gelmende yardımcı olacağım." dedi. Acımasız bir çözümdü zaten bir köken vampirden ne beklenirdi ki.
-"Böyle yapman gerekmiyordu ama." dedi Luke ağlayarak.
Finn kolundan tuttu ve kapının önüne kadar getirdi kendisi çıkabiliyordu dışarı ama Luke'un çıkabilmesi imkansızdı ve ona bir yüzük verdi. Vampirlerin gündüzleri yürümesine yarayan bir yüzük. Luke yüzüğü aldı ve taktı, dışarı adımını attı. Artık güneş Luke'a zarar vermiyordu. Yolda yürümeye başladılar ve Luke sordu;
-"Neden o kadar insan varken beni dönüştürdün?" Ne kadar da klasik bi soruydu ama..
-"O bulunduğun uçurum benim ve benim gibilerin yuvasıydı. Oraya geldiğini farkettim ve seni izledim. Biz vampirlerin bir başka özelliği ise o an neler hissettiğini bilmemiz. Bir insanın intiharına göz yumamam bu yüzden seni durdurdum ve dönüştürdüm zaten senin istedediğin de buydu öyle değil mi?" Bizim acımasız sandığımız Finn o kadar da acımasız değilmiş demek ki.
Luke biraz düşündü ve teşekkür etti. Annesi ile babası ölmüştü tek başına da kendisine bakamazdı. Yeni bir aile edindi ve Finn onu yuvasına götürdü. Yuvaya gittiklerinde Luke ağzı açık izliyordu çünkü vampir olan yüzlerce kişi vardı. Aralarında en genci Luke'tu. Kendisini sevdirdi ve yeni bir aile edindi. Bıraktığı okula yeniden devam etmeye başladı. Çünkü bizim ergen Luke hayata yeniden ve tam istediği gibi başlıyordu..
