2.KUTSAL ŞEHRE HOŞ GELDİN.

145 8 0
                                    

Sessizlik sadece evdekileri değil sanki bütün dünyayı sarmıştı. Her şey, herkes susmuştu. Normal bir Cumartesi gününe göre bu sessizlik aslında mükemmel bir şeydi. Çünkü Freising 'de Cumartesi demek insanların dışarıya akın etmesi demekti. Çocuklar, büyükler, 7'den 70'e herkes soluğu ışıl ışıl sokaklarda alır ve güzel bir yaz gününün keyfini çıkartırdı. Tabi Steve'de bu gürültüden dolayı uyuyamazdı. Ama bugün normal bir Cumartesi değildi. Bugün tam aksine Steve gürültü istiyordu. Onu, kafasında ki düşüncelerden kurtaracak, dikkatini dağıtacak bir gürültü. Penceren dışarıya baktı. Bayan Birtzele çimleri sulamayı bırakmış, evinin salonunda kitabını okuyordu. Birden gözü on iki numaraya kaydı. Bu mavi, giriş terası bulunan iki katlı ev Melinaların eviydi. Yaşadığı şok yüzünden Melina bir anda aklından çıkmıştı. Acaba uyanmış mıdır? Ya uyanmadıysa diye cevapladı kendi kendine. Eğer uyanmış olsaydı, şimdiye kadar çoktan buraya gelmiş olurdu. Yoksa bir şey hatırlamıyor muydu? Belki de her şeyi hatırlıyordu ama Steve'in kendisinden, yaptığı şeyden korkmuştu. Hayatı bir anda o kadar karmaşık bir hal almıştı ki kendini o hiçbir şey anlamadığı politika programlarından birindeymiş gibi hissetti. Sokağın girişine bakabilmek için biraz daha öne eğildi. O an sokağın başında iki kişi belirdi. Uzun, koyu kahverenginde gözlerine kadar inen kapşonlu pelerinleriyle oldukça sıra dışı gözüküyorlardı. Sokağın içine doğru ilerledikçe daha tanınır hale geldiler. Sağ tarafta duran bir kadındı, hem vücudu hem de yürüyüşü bir erkek olamayacak kadar zarifti. Sol tarafta duran ise geniş gövdesi ve ağır adımlarıyla, "ben bir erkeğim" diye bağırıyordu. Artık iyice Steve'in görüş açısına girmişlerdi an Steve, kadının sağ omzunda taşıdığı yayı gördü. Koyu kahve pelerini, çizmeleri, baştan aşağıya koyu yeşil elbisesi ve yayıyla Robin Hood'un kadın versiyonu gibiydi. Adam bir an için durdu. O kadar ani durmuştu ki, kadın durduğunu fark edemediği için yürümeye devam etti fakat sonra yanında ki boşluğu hissetmiş olmalıydı ki o da durdu. Arkasına döndü ve adama garip bir dilde bir şeyler söyledi. Adamın cevabı ise başıyla Steve'in bulunduğu pencereyi işaret etmek oldu. Kadın adamın gösterdiği pencereye dönünce bir an için Steve ile göz göze geldiler. Kapüşonun yüzünde oluşturduğu gölgelerin arasından Steve kadının yüzünü gördü. Kadın gerçekten çok güzeldi. Esmer teni ve yeşil gözleri vardı. Kadın başını biraz daha kaldırınca Steve güzellik anlayışında bazı değişikliklere gitmesi gerektiğini anladı. Sol gözünün olması gereken yerde sadece yukarıdan aşağıya inen bir yarık vardı. Sol kaşının üzerinden elmacık kemiğine doğru dümdüz devam ediyordu. Korku ile acıma duygusu birbirine karıştı. Kadın yavaşça başını önüne eğdi ve bahçe kapısını iterek taşlı yola adım attı. Hızlı adımlarla kapıya yürüdü. Adamsa kadının tam tersine ağır hareket ediyordu. Bahçe kapısının önüne gelene kadar etrafa bakıp durdu. En son kapının önünde bir kez daha etrafa bakındı, sonra o da bahçeye girdi. Çalan zil Steve'i kendine getirdi. Bunlar babasının bahsettiği avcılar olmalıydı. Aile geçmişlerinin çok garip olduğunu biliyordu. Babası onu on bir yaşına bastığı gün bir gezintiye çıkartmış, Mcmillian aile mezarlığına götürmüştü. Orada ailelerinin büyü yeteneği olduğunu, büyük büyük babasının bir falcı olup bu yeteneğe buradan sahip olduklarını söylemişti. Fakat babası onu bu konuda uyarmıştı asla ama asla büyü, fal vb. şeyleri araştırmamalıydı.  Bu güne kadar babasının anlattıklarına hiç inanmamıştı. Ama bugün ormanda yaptığı şeyin başka açıklaması olamazdı. Ne anlama geldiğini bile bilmediği bir kelimeyle her şeyin donmasını sağlamış ve bunu istem dışı yapmıştı. Bu da babasının söylediklerini destekler nitelikteydi ki bunun anlamı da babasının Steve'i boşuna uyarmayacağıydı. Bir an için korkusu daha da arttı. Kötü şeyler olacağı kesindi. Hele o kadını gördükten sonra iyi şeyler düşünmek daha da zorlaşmıştı. Annesinin sesi odadaki sessizliği bozdu. Anlaşılan avcılar eve girmiş, muhtemelen salonda onu bekliyorlardı.  Kardeşi Luke okul gezisindeydi. İlk defa kardeşinin evde olmadığına çok sevindi. Çünkü Luke daha on yaşındaydı ve kendisinin gördüklerini görse nasıl korkabileceğini düşündü. Sanki kendisi korkmamıştı. Üstüne uğurlu tişörtünü giyip odadan çıktı.         

AVCILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin