Profosör McGonagall elinde tuttuğu 1. sınıf isimlerinin hepsini bitirdikten sonra parşömeni ortadan kaldırdı. Ardından sıra seçmen şapka ve 3 ayaklı iskemleye geldiğinde Hogwarts okulunun büyük salon kapısı ansızın iki kanadı birden açıldı. İçeri gözleri kapalı ayaklarında peluş ev terlikleri olan (Tabii ki bu terlikler muggle doğumlu olmayanlar tarafından tedirginlikle karşılandı) üstünde elbise şeklinde, kolları dirseklerde biten klasik bir gecelik olan minik bir kız... Yerden birkaç santimetre yukarıda uçuyor gibiydi fakat ayaklarını yürüyormuşçasına adımlıyordu. Seri bir şekilde herkesin şaşkın bakışları altında üç bacaklı iskemleye doğru gidip oturdu. Seçmen şapkayı başına taktı. Gözlerini aniden açmasıyla birlikte iskemleden sırtüstü arkaya düşmesi beraber gerçekleşti. Ayağa kalktı. Şaşkın ve ürkek bir şekilde etrafı gözlerken Profesör Dumbledore hızlı bir şekilde masadan çıkıp pijamalı, küçük kızın önünde durdu. Profesör McGonagall ise olayı daha iyi bir açıdan seyredebilmek amacıyle geriledi. Kız kaşlarını çattı,ellerini belinde birleştirdi ve ne dediğini bilmeyerek yüksek bir sesle konuşmaya başladı.
" Siz beni buraya ne hak ile getirirsiniz? Lütfen, telefon rica ediyorum. Polisi arayacağım."
Profesör Dumbledore şaşkın gözlerle kıza bakıp gülümsedi.
"Elbette, fakat bizde senin istediğin neydi.... Şeyy telefon yok. Şu konuya da lütfen açıklık getirelim Mrs. Buraya biz getirmedik sizi."
Kız daha da fazla şaşkın bir şekilde "Ne yani ben şimdi kaçırılmadım mı ?" dedi.
Büyük salonda yüksek hızlı bir gülüşme gerçekleşti. Dumbledore gülümseyerek "Hayır. Bizler iyi birer büyücüyüz."
Kız kollarını indirdi ve kısık sesi, sessiz salonu doldurdu. "ne yani siz şimdi hokkabaz mısınız ? Eee benim ne işim var o zaman burada ve nasıl geldim? Siz getirmediyseniz ben gelmediysem ?"
Dumbledore " Hayır, hokkabaz değiliz. Gerçek büyü yapanlarız." Diyerek
Büyük salondaki öğrencileri gösterdi "Arkadaşlar da buraya doğru büyü yapmayı öğrenmeye geldiler." Kız hiçbir şey demedi. Sebebi ise şaşkınlığından olduğu oldukça netti. Bu yüzden Dumbledore konuşmasına devam etti. "Eminim tüm sorularınıza cevap verebiliriz." Dedi. McGonagall Dumbledore'un yanına gelip kulağına birkaç şey söyledi. Küçük bir sohbetin ardından Profesör McGonagall kızın yanına gelip biraz şaşkın bir ses tonu ile "Lütfen benimle geliniz." Dedi. Kız hiç itiraz etmeden Hufflepuff-Gryffindor masaları arasından meşe kapıya doğru giderken kız bir sağına bir soluna şaşkın şaşkın bakarken hafif turuncu olan saçları savruluyordu. Aynı şekilde masalarda ki tüm öğrenciler de ona bakıyordu. Özellikle Gryffindor masasının karşı tarafında Harry kıza daha ayrı ve şaşkın bakıyordu. Kıza baktığında gözlerini ondan kaçırmak istese bile beceremiyordu. Aynı şekilde kız da öyleydi. Bakmaya ara verdiğinde meşe kapılar artlarından kapalıydı. Profesör McGonagall onu doğruca odasına götürdü. Masasının önündeki bir tekli sandalyeyi işaret etti. Ve ona yemesi için kurabiye kutusunu uzattı. Kurabiyeleri görünce kız nasılda acıktığını fark etti ve tüm kutuyu kucağına alarak oturdu ve ufak ısırıklarla yemeye başladı. Mcgonagall derin bir nefes alarak sorularına başladı. " Burası Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okulu. Buraya dahil önceden bir fikrin var mıydı?" Kız hayır anlamında başını salladı. Profesör sözüne devam etti. " Adın ne ve nerede yaşıyorsun ?" kız yutkunduktan sonra gözlerini iyice açtı. " Ben Londra'nın eski bir yetimhanesinde büyüdüm. Adım ise Avery. Soyadımı kimse bilmiyor.Ailem ben 1 yaşındayken öldürülmüşler. Ama nasıl ve ne şekilde hiç kimse bilmiyor. Ama itiraf etmek gerekirdi o yetimhane bozuntusundan kurtulduğuma oldukça memnunum özellikle nerede olduğumu bilmesem bile." Saçını yana atarak boynunu gösterdi. Boynunda minik şimşek biçimde bir iz vardı. "Bu iz ailemin öldürüldüğü günden kalma bir iz. Beni yetimhaneye bıraktıkları gece boynumda bu iz varmış. Yeni açılmış. Ne bir not varmış nede sonradan bir mektup veya telefon geldi. Adımı oradaki en çok sevdiğim kişi koymuş. Oda zaten geçen yıllarda hayatını kaybetti." Dedi kız ciddi ve üzgün bir ses tonuyla. Mcgonagall ise hala o şimşek biçimindeki izden gözünü alamamış halde duruyordu. Sonra silkelenip doğruldu. Odanın içinde bir o köşeye bir bu köşeye gidip geliyordu. Elinin eşi çenesinin altında diğeriyse siyah altı geniş elbisesinin belindeydi ve mırıldanıyordu. Avery tüm bunların ne olduğuna anlam veremeyip masanın üstüne bıraktığı kutuya da oldukça pişman oldu bırakmasaydım diye. Gözleriyle Profesör'ü takip edip durdu. Uzun sürenin ardından Profesör'ün odasına iki kişi girdi. Avery bunlardan birinin az önce tanıdığı uzun gümüşi renk taşıyan saç ve oldukça uzun sakala sahip olan adamdı. Yanında ve birkaç adım gerisinde duran yağlı ensesini biraz geçen hafif uzun saçları ve uzun boylu bir adamdı. Oldukça ciddi hatta sert bakıyordu. Avery onun kara gözlerinin içine baktı. Hiç gözlerini kırpmadan ciddi ciddi bakıyordu. Ardından gözlerine bakmayı sürdürürken içten bir gülümseme ile karşılık verdi. Ve olaylara döndü Avery. Dumblodre şimde Mcgonagall'ın az önceki yerine oturmuş Mcgonagall ise başka bir sandalye de oturuyordu. Avery'nin az önceki hiçbir yerde göremediği sandalye de. Siyah yağlı saçlı adam ayakta elleri arkasında belinde birleşmiş şekilde duruyordu. Kapının tam önünde. Avery'i onun ilk başta güvenlik olduğunu zannetti. Uzun siyah cüppesinin içinde sadece elleri ve yüzü renkli olan adam ona oldukça 'değişik' gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Kız Kardeş (Onarılıyor)
FanfictionHarry Potter'ın küçük kız kardeşi ile ilk macerası. Harry hep yalnızdı. Peki onun kanını ve soy adını taşıyan bir kardeş olsa ? Macera nasıl ilerledi ? Voldermort'un asıl istediği kimde ?