Oturduğum yerden yaşadığımız yerin sessizliğini dinliyordum. Herkes ölmüş gibiydi. Belki de ölen bendim.
Ölme hakkım olsa kesinlikle bunu şu an kullanırdım. Bedenim ölse bile çok bir şey kaybolmazdı. Ruhum çoktan ölmeye yüz tutmuştu. Belki de peşimden gelip açıklama yapmasına ihtiyacım vardı.
Ama o peşimden gelmek yerine bana sadece gitme demişti. Gitme demek beni bu kadar kolay yolumdan çeviremezdi. Lanet olası peşimden gelip kolumdan tutmalı, gelmek istemesem bile çekiştirerek beni zorla götürüp dinlememi sağlamalıydı.
Ellerimle dizlerimi kendime daha çok çekerek başımı dizlerime yasladım. Şu an gelse bir yanım her dediği kelimeye, ağzından çıkan her söze inanırdı.
Salaktım çünkü. Çokta seviyordum. İkisi bir araya gelince daha büyük salak oluyordum. Sevmemem gerektiğini en başından beri bilirken yine de kaptırmıştım kendimi.
''Ağlama Tae. Sen bu kadar güçsüz değilsin.''
Ellerimle gözlerimi silerek ayağa kalktım. Ağlamamalıydım. Onun yüzünden ağlamamalıydım.
Üzerinde durduğum uçurumdan tüm şehir gözüküyordu. Buradan bir insan olarak atlasam kesinlikle ölürdüm. Şansım dahi olmazdı. Ama gelin görün ki insan değildim.
Gözlerimi devirerek kollarımı etrafıma sardım. Esen rüzgar burnuma Jungkook'un kokusunu getirirken hayali olan bu kokuyu alır almaz gözümden bir damla yaş süzüldü ve gülümsedim.
Acıma inat gülümsedim. Böyle olmak zorundaydım. Yoksa başa çıkamazdım. o beni sevdiği için evliliği istemeyip benimle yaşayamazdı. Ya evlenecekti , ya evlenecekti .
İnanın amcam hala hayatta olsa bile bu konuda söz hakkı olmazdı. Çünkü söz konusu olan Jimin veya ben değildik. Jungkook dışarıdan bakılınca hiçbir şeyimiz oluyordu.
Ama benim herşeyimdi. Gülümsemelerim, göz yaşlarım , sevincim, hüznüm, şaşkınlığımdı. Benden öte bendi.
Sıkıntıyla ellerimi saçlarıma geçirip arkamı döndüm. Elim boş bir şekilde eve geri dönecektim. Çünkü başka çarem yoktu.
Jungkook Irene ile evlenmezse onu öldürmemek için büyük sebepleri olması gerekirdi. Ama sebepleri yoktu. Bu yüzden onun yaşaması için ondan uzaklaşacaktım. onun için bizden vazgeçmem gerekiyordu. Bunu yapmak zorundaydım.
Eve geri döndüğümde tüm gözler bana dönmüştü. Özellikle Irene tüm nefretini gözlerinden kusar gibi bana bakıyordu. Sola bir adım atarak yanında duran Jungkook'un koluna girdi.
Gözlerimi kaçırarak yürümeye devam ettim. Jimin uzaktan dolu gözlerle bana bakıyordu.
''Ağlama. Sen ağlarsan bende ağlarım.''
Jimin gözlerini kırpıştırarak kafasını salladı. Bunu yapmayı bize amcam öğretmişti. Ne zaman konuşamayacağınız bir durumda olursanız telepati gücünüzü kullanın derdi. Tüm vampirler telepati gücünü doğru kullanamazdı. Uzun süre telepati yaparken birbirimizi bizden başka birinin duymaması için çalışmıştık. Telepati yaparken sadece biz vardık. Jimin ve ben.
Evin kapısına gelip açarak içeri adım attım. Kapıyı kapatamadan bir el tarafından tutuldum. Arkamı döndüğümde Jimin ve Yoongi karşımda duruyordu.
Sarsılarak kendimi Jimin'in minik kollarının arasına attım. Kendimi çokça tutmuştum bile.
Tüm hislerimi -ki emin olun olmamalarını tercih ederdim- gözlerimden boşaltarak Jimin'in omzuna bıraktım.
O da minik minik sarsılırken kıyamadım,onu incitmeye kıyamadım. Yoongi hyung -ona artık böyle seslenmeye karar vermiştim- derince iç çekti ve bana baktı.
Başımı Jimin'in omzundan kaldırıp etrafa baktım. Boşluğa düşmüş hatta hala düşmeye devam ediyor gibi hissediyorum. Boka batmıştım.
Sonra Jungkook'un kokusu doldu burnuma. Camın gürültüyle çarpmasının ardından Jungkook camı zorlayarak içeri girdi ve koşarak bana yaklaştı.
Tüm kelimelerimi,hislerimi yutarak elimi havaya kaldırdım.
Jungkook şaşırarak durdu. Ona sarılacağımı düşünmüştü. Ama yapamazdım işte. En azından kafamı toplayana kadar olmazdı.
Özür dilerim sevgilim.
"Git Jungkook. "
Jungkook gözlerini kocaman açıp bana baktı.
"Ama Tae-"
"Git dedim Jungkook !"
Jungkook'un gözleri hüzün ve hayal kırıklığı bulutlarıyla örtülürken benim de ondan farksız olmadığımı biliyordum.
Dudaklarımı ısırarak arkamı döndüm.
Jungkook'un hıçkırığı kulağıma doldu ve kalbimin çatırdayarak parçalandığını an be an hissettim.
Ama ona dönmedim,dönemedim.
Onun yerine sessizce akan gözyaşlarım ve Jungkook'un hıçkırıkları eşliğine merdivenlere yöneldim.
Ve onu arkamda bıraktığım ilk seferin ne kadar can alıcı olduğunu burnumun sızısıyla hissettim.
ÖF NE SAÇMA BÖLÜM OLDU. AMA SİZİ BEKLETMİYİM DİYE ŞAAPIVERDİM.
NEYSE HACILAR DID YOU SEE MY BAG DİYORUM VE YÜCE BANGTANLA KUTSANDIĞINIZ GÜNLER DİLİYORUM. ♡♡
Jungkook yavaş ciğerimi söktün
töbeeeeeeeeeev
e şuraya bir aşk-ı bangtan bırakıyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven in hiding |taekook
FanficDişlerini çıkarmış bir şekilde bana bakan çocuğa gözlerimi devirdim. "Beni onlarla korkutamazsın. Daha iyisini denemelisin." b×b hikayedir. başlangıç : 18.07.2017 ~ bitiş : 04.02.2018 ~