Gözlerinin dalıp gittiği o yer olmak isterdim...
Saçlarını acımasızca inciterek dağıttığın parmakların,hafif buğday tenini tokatlayan rüzgar olmaz isterdim...
Sinirle masaya fırlattım kalemi, pekala bundan sonra tek bir damla yaş bile dökülmeyecek onun için sızım sızım sızlayan göz bebeklerime inat.Ah! Ne kadar ironik ama ağlarken bile ağlamamaya karar vermek!? Ne zaman kalemi elime alsam hep ona dökülür kaleminden kelimeler."Bir insan bu kadar sevebilir mi?"derdim önceden sevebiliyormuş işte..
Dalıp gittiğimde o koyu kahverengi, saçlarıyla bı o kadar uyumlu buğday teni ve beni içine çeken koyu kahverengi her gülümsemesinde kısılan gözlerin ve tüm kızları kıskandıracak kadar uzun sık kirpiklerine bakınca bir kere daha anlıyorum beni hiç sevmeyeceğini.Ona yazdığım mısralarımı hiçbir zaman bilmeyecek.Geceleri hıçkırık seslerimi kimsecikler duymasın diye yorganımın altında döktüğüm göz yaşlarını, onu her başka bir kızlar gördüğümde kalbimdeki kırıkların acısına rağmen dudaklarıma kondurduğum tebessümü bilmeyecek ...
Yada bı tüm acılarım bı anda dinecek kim bilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionBu duyduğunuz melodi küçük bir kız çocuğunun sessiz çığlıkları, kalbinin parçalara ayrılma sesi. Bu duyduğunuz melodi değil yaşadığı halde her gün yeniden ölen küçük kızın arkasından yakılan ağıtlar. Bu melodi küçük kız ne yaparsa yapsın kafasının...