5.Bölüm

224 113 37
                                    

Küçücük bir kıvılcım tanesi değil miydi koskoca ormanları cayır cayır yakıp kül eden?ya da tek bir tebessüm değil miydi yanıp kavrulan yüreğimize su serpen?

Hayatta böyleydi.Bazen küçük deyipte dikkat etmediğimiz detaylar; bir müzik,bir tebessüm,bir yazı, rastgele alınılmış bir not.....
Öyle bir an gelip çatıyordu ki bizim normal koşullarda hiç dikkat etmediğimiz bu detaylar tam "Herşey bitti ayakta kalacak gücüm kalmadı ."dediğimiz anda karşımıza çıkıp bize güç oluyordu.
Şu anda olduğu gibi..
Sabah kampüse gitmek için hazırlanmıştım.Biliniz ki ne oldu tabiki sabah 7 de uyumuştum ve uyanamayıp geç kalmıştım. Apar topar aşağı inerken unutkanlığıma saydırarak aynı merdivenleri tekrar çıkmaya başladım. Çünkü dün Birici sınıftan bir kız birinci sınıftayken tuttuğum notlarımı rica etmişti. Bende tabiki kabul etmiştim. Koşturarak kitaplığımın kapağını açtım ve eski defterimi aramaya başladım...

İşte buradaydı defterin içindeki boş kağıtları çıkartırken o an karşıma çıkan şeyle bir anda yerde buldm kendimi nefesim kesildi ellerin titredi. Defterin çok dikkat çekmeyecek bir kenarında kimseye gostermeme çabasıyla eciş bücüş yazılmış bir isim "ALAZ BULUT".....
Tamda o an gelmişti gözlerimin önüne üniversiteye başlayalı henüz bir kaç gün olmuştu. Ben kumral saçları ,kısık gözlerini çevreleyen uzun kiprikleri ,geniş omuzları ve asker adımlarıyla yürüyen o güzel adamın ismini bir türlü öğrenememiştim. O gün amfiye geçip dersin başlamasını beklerken yine güzel çehresine dalıp gitmiştim. O an bi ses geldi "Alaz Bulut" amfinin girişinde uzun boylu zayıf çocuktu bu isme seslenen hemen kafasını kaldırdı ve yüreğimi titreten ses tonu ile "Benim" dedi. Çocuk onayladı ve " Dekan seni bekliyor" dedi.
Elinde sürekli oynadığı kalemini cebine koydu ve kalkıp çıktı amfiden.
O an yanımda oturan bir kaç kişiye fark ettirmemek için defterimin rastgele bir yerine no aldım: "ALAZ BULUT"
Sonunda ismini öğrenmiştim. Eve bir an önce gitmek için can atıyordum. Ama son bir dersim vardı girmem gereken. Bunu düşünürken hoca sınıfa girdi ve derse başladı hadi bakalım...

Bı anda eski anılarıma dalıp gitmiştim. İsminin üzerinde silinmesinden korkarcasilına son defa parmağımı gezdirdim. İsminin yazılı olduğu sayfayı koparıp masanın üzerindeki deferin arasına koyup eski defterimi alarak merdivenleri hızlıca indim. Vestiyer deki anahtarı, ceketimi ve çantamı alıp koşarak çıktım evden. Zaten yeterince geç kalmıştım bide üzerine eski anılarımı hatırlayınca ilk dersi kaçırmıştım....

Bol koşturmacalı bir sabah rutinimin ardından sonunda kampüse gelmiştim. Son anda unuttuğum defter için eve dönüp birde üzerine Alaz ile olan anılarıma dalmış ve kaçınılmaz olarak otobüsü kaçırmıştım.
Koştur koştur kampüse girdim. Kolumdaki mor ince kordonla saatime baktığımda kostumamın bir anlamı olmadığını fark ettim. Çünkü ilk ders bitmek üzereydi. Ah!!
Olmadık zamanda olmadık yerlerde Alaz ile olan anılarıma dalmam...
Her zaman ya bir yerlere geç kalıyordum yada bir şeyleri kaçırıyordum. Bununla artık baş etmem gerekiyordu. Bir yandam bu kararı alıp diğer yadan yönümü ağır adımlarla kafeterya ya çevirdim.Kapıdan girdiğim de yüzüme çarpan kahve kokusunu çektim derince içime. Ah! Bir Alaz'ın kokusu birde şu kahve kokusu bıkmayacaktım şu iki kokudan. Kendime bir kahve alıp göz önünde olmayan sakin bir yer aradım kendime ne tesadüf ders olmasına rağmen kafeterya tıklım tıklımdı.
Bir an nefes alamayacağım zamnetim. Aceleyle kafeteryadan dışarı attım kendimi en iyisi açık havaydı. Sabah ki ufak geçmişe ziyaretimden sonra biraz daha alıp kendime gelmem gerekiyordu. Bahçeye çıktım ve bizim fakültenin arkasındaki banklara ilerledim. Geniş büyük kamelyalar da vardı fakat onlar genelde kalabalık olduğu için ben tercihimi bankalardan yana kullanıyordum. Hatta sürekli oturmak için 4 yıldır benimsediğim bir bank bile vardı. Umarım boş olur deyip ona doğru ilerledim ve boştu. Çünkü herkes rahat diye çoğu zaman tercihini kamelyalardan yana yapıyordu.Benim aksime😅. Bankın boş olmasının sevinciyle hızla ilerledim ve banka bıraktım kendimi.Ellerimin arasındaki sıcak kahve kendini belli edercesine elime sıçrayıp hafif kızarıklıklar bırak elimde. Çokta önemli değildi. Cebimden çıkardığım peçeteyle elimi sildim ve peçeteyi buruşturup yanımdaki çöp kutusuna attım. Artık soğumaya başlayan kahvemden bir yudum aldm. Kahveyi seviyordum. Fakat çayın yeri bende hep ayrıydı. Belkide bendeki anlamındadı. Çay benim için bir sanattı. Herkes çay demleyebilirdi. Ama herkes sanatına göre çay demleyemezdi. Şimdikiler çayın suyunu su ısıtıcıya koyup kaynatıyor. Daha sonra sıcak suyu direk çaydanlığa koyup kaynar kaynamaz demliyordu. Orda durun bakalım olmaz öyle iş. Çay soğuk suyu çaydanlığa koyulmalıydı benm için. Ağır ağır hem içindeki suyu hemde üzerindeki demliği ısıtmalıydı. Isıtmalıydı ki çayı koyduğumuz zaman soğuk demlik çayıda soğutmasın. Şu ısıtıcıya koyup işimizi aceleye getiriyorduk aslında. Aceyleyle yapılan ne zaman hayır gördük ki çayda hayır görelim? Su ağır ağır ısınmalıydı . Şu kaynar kaynamaz da demlenezdi bence çay biraz kaynayıp tüm içindeki bakterilerden arınmalıydı. Saf ve temiz bir su ile ağır ağır ısınmış bir demlikle demlenmiş çay. İşte tamda sanatına uygundu benim için. En sona demlenmesi için beklemek kaldı. Fakat beklemeninde bir süresi vardı. Yeterince beklemezsen çayın tadı olmaz içtiğinden hiç bir tat almazsın. Yeterinden fazla beklersen çay acır damağında acı bir tat bırakır ve yine içtiginde istediğin tadı alamazsın....
İşte hayatta böyle değil miydi? Bir karar alacağımız zaman hiç beklemeden düşünmeden aldığımız karar her seferinde pişman olur. Yada yeterinden fazla beklediğimiz zamanda farklı fikirler aklımıza doluşu kafamız karışır ve yine pişman olan biz oluruz. BEKLEMEK demişken....
Alaz bir bomba gibi düştü. Tüm düşüncelerimin üzerine, hepsini saçtı etrafa. Bende çay misali sırf güzel bir tat almak için ecele etmemiş beklemiştim doğru zamanı. Peki doğru zamanın geldiğini nasıl anlayacaktım? Artık çayı çok beklettiğimde nasıl çay açıyorsa yüreğimde öyle acıyor damağımda acı bir tat bırakıyordu. Artık uygun bir zamanda söylemeliydim ve kendime bir yol çizmeliydim. Evet evet söyleyecektim. Ne olursa olsun projeyi bitirip sunumu yaptıktan sonra söylemeliydim. Artık bir şeylerin olma vakti gelmişti.....
Bu kararımın üzerine biraz daha düşündükten sonra tamamen emin olarak kalktım banktan. Artık soğumuş olan kahve bardağını çöpe attıktan sonra emin adımlarla ilerledim fakülteye. Ne olursa olsun söyleyecektim herşeyi....


Aldığım kararın verdiği veridiğı az olsa rahatlamayla fakültenin kapısında girdim. Fakat oda ne Merve telaşla bana doğru geliyordu. Bu yüz ifadesinden korkmalı mıydım?! " Sonuda kızım nerdesin sen?! Tüm fakültes de seni aradım?" Neler oluyordu Merve beni bulamadığı için bu kadar telaşlanmazdı normalde? " Sakın olur musun Merve. İlk dersi kaçırdığım için bahçedeydim. İkinci derse kahve içiyordum. Nedir seni bu kadar telaşlandıran?". Ben Merveye bunları sorarken oda nefesini topluyordu gerçektende tüm fakültede beni aramıştı. Yanalarii kızarmış nefes nefese kalmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı." Biliyosun vize haftası başladı. Bu yüzden bende ilk derse girmedim sabah erken geldim. İkinci derse kadar ders çalışmak için. Her neyse saate baktım ilk ders bitmiş bu yüzden kütüphaneden çıktım. Dersin olduğunu sınıfa ilerliyorum ki kapıda Alaz' la alt sınıflardan çok güzel bir kız konuşuyordu. Alaz kıza ara ara gülüyordu. Biliyosun Alaz' ı tüm okul bilir hiç bir kızla bırak gülmlüşmeyi mecbur olmadığı sürece konuşmaz bile."
Bir an duyduklarımla zemin ayağımın altından kayar gibi oldu fakat duvara tutundum. Alaz nasıl bir kızla konuşuyordu ve ona gülüyordu. Kulaklarım uğuldamaya başladı. Hızla sınıfın kapısına ilerledim. Merve bir şeyler söyledi fakat duymadım. Sınıfın olduğu koridora geldiğimde yerimde çakıldım kaldım. Alaz gerçekten bir kızla konuşuyordu. Kız Alaz'a gülümsedi o an içimden dua ettim lütfen sende gülümseme ama o an Alaz' da kıza gülümsedi. Ayaklarımda derman kalmamıştı ve dizlerim titriyordu. Merve bana yetişmiş bana bir şeyler söylüyordu fakat ben duymuyordum. Çünkü kulaklarımdan kelimeler cümleler yankılanıyordu.
" GEÇ KALDIN!!"
"ÇOK BEKLEDİN!!!"
Ben. Geç kalmıştım. Alaz'a. Kaybetmiştim onu. O an zemin ayağımın altında zemin çekildi ve gözlerim kararırken tek cümle yankılandı kulaklarımda. " ÇOK BEKLEDİN!!!"...

DİLHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin