(3) Gibi🍁

208 50 28
                                    

Havanın mütemadiyen yağışlı olması , kalbimdeki tüm kapıları sonuna kadar açmasına sebep oluyordu genç kızın . Açık olan kapıyı tabiki hüzün mesken edinmişti.
Düşler serüveninde ayağına takılan hüzün onu yıkamıyordu ama ayakta kalmasına da müsaade etmiyordu. Yüzüne değen yağmur damlaları derin bir içe çekmesine sebep olmuştu.
İç çektikçe daha derine iniyordu hüzün.
Derine
En derine.
İçine işliyordu sonra.
Usul usul .
Artık yapacak bir şeyi kalmamıştı. İki adım daha attı olduğunu yere çakıldı 'yolun sonu' dedi önce sonra güldü hangi yolun ?
Çocukluğunu anımsadı her şeyin toz pembe olması gereken zamanlarda dahi gri bulutların etrafını sarmaladığı o günleri. Evin içinde anne baba diye koşturamadığı o günleri. Annesinden dayak yiyen yaramaz çocuk olamadığı babasının küçük kızım diyemediği o günleri. Zor bir çocukluktu . Büyüdü hâlâ zordu yaşadıkları. Değişen tek şey takvimlerdeki yaprak ve git gide büyüyor oluşu. Ama bedeni büyüdükçe içi küçülüyordu sanki.
Uyuyamıyor oluşu daha çok acı veriyordu. Her şey ve herkes köşesine çekilmişken onun üstüne gelen acıları gecenin ne kadar uzun ve karanlık olduğunu haykırıyordu. Oda bırakmıştı kendini bu haykırışın dikenli kollarına. Karanlık caddeler ona yabancıydı o ise dünyaya yabancı.
Bu gün güneş doğmayacaktı gözlerine. Hep böyle olurdu. Annesi ve babasıyla paylaştığı tek tarih onların ölüm tarihiydi. Bu yüzden önemliydi bu gün. Önündeki mektuplardan birini aldı.

"Sevgilim,
Seni özlediğimi belirtmekten ziyada yüreğimde ki özlem sancısının gözlerimde yer edindiğini belirtmek isterim. Ağır geliyor hasretin öyle ki damlıyor gözlerimden. Gözlerimin aradığı bayramdı gözlerin. Ve ah o yüreğime işleyen sözlerin. Seninle konuşurken dünyaya sağır oluşumdan yakınırdı etrafımda olanlar. Sevgilim biliyorsun ki ben seninle her an konuşuyorum. Gülüşüm sanadır susuşum sana ağlayışım sanadır bekleyişim sana.
Gönlümü gönlüne verdiğimden beri ben yok gibiyim. Kendimden bahsederken bile ben diyemiyorum.
Ah sevdam.
Yangınım.
Varlığım.
İki cihanda birlikte olmak için ettiğim duaları Rabbime emanet ediyor ve sana da öğretmesi için dua ediyorum.
Sana seni seviyorum demeyeceğim.
Seviyorum diyeceğim.
Çünkü sevginin karşılığı sensin benim lügatımda senin karşılığın aşk .
'Aşkla kal'

'Ahmet.

Ahmet sevdasına bu mektubu çok uzaklardayken yazmıştı. Yürekleri bir iken imtihanları hep hasretlik olmuştu. Bir Ahmet Arif olamamıştı belki ama oda hasretinden prangalar eskitmişti. Önceleri Sariye okuyup gözyaşı dökerken şimdi Hüzün devralmıştı. Böyle bir aşkın meyvesi olmak en büyük teselliydi onun için. Aşklarına tanıklık eden mektupların en basitiydi belkide bu. En büyük tanıkları ise Fahriye Hanımdı. Hüzün ondan ailesinin hikayesini dinlemeyi çok severdi.
Şimdi de tam zamanı dedi. Yatağın üstündeki kağıtların dağılmamasına özen göstererek yatağından indi. Hemen yatağın yanında duran terliklerini giyindi. Daha dikkatli olmalıyım diye kendini tembihlemişti. Bu terlikler annesinin idi. Giyindiği hırka başındaki iğne oyalı yazma... Bizzat Sariye hanımın kendi işlemesiydi. Kapıyı açtı kapının gıcırtısı gözlerini kısmasına sebep olmuştu. 'Yağlanma zamanı geldi dedi' kendi kendine . Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu sonra ekledi. "Keşke bazı sinir bozucu insanların sesini de yağlayıp yok edebilsek " dedi. Dar koridorda adım seslerinden başka ses yoktu. Sanki bir böcek yürüse sesi kulağını tırmalayacaktı. Sessiz duvarlar arasında yürüdü. Koridorun sonu gelmek bilmemişti. Adımlarını hızlandırdı. Sonra tekrar yavaşlattı. Henüz kendiyle savaşan bir genç kız dünyaya nasıl kafa tutabilirdi? Tutuyordu işte. Nihayet ulaşmıştı kapıyı tıklatıp içeri girdi. Pencerenin önündeki tabureye oturmuş dışarı bakıyordu.
"Geleyim mi ?" Diye sordu Hüzün .
"Gel kızım bende seni bekliyordum" fazlasıyla dalgındı Fahriye hanım. Hüzünde farketmişti. Gidip karşısına oturdu. Pencereden gözüken gökyüzüne baktı. O muhteşem maviliğe sahip olan gök bile kararıyorken insan nasıl renkli kalsın bu dünyada ? Ya siyah ya gri işte illaki bir noktadan sonra ortaya çıkıyor karanlık.

"Aşka inancımı annenle baban öldüğünde yitirdim ben. Gözümün önünde veda etti büyük aşıklar bu dünyaya. Güzel sevenler erken gidiyor kızım. Annen o kadar güzel bir kızdı ki herkes hayrandı. Kızlar ise kıskançlıktan ne yapacağını bilmiyordu. Annen varken kimsenin şansı yoktu. Tüm erkekler ilk annene evlenme teklif ederdi. Ama annenin derdi evlenmek değildi. Yüreğinde aşkı hissetmek istiyordu. O ateşte yanmak sonra evlenmek. Sırf onun güzelliğinden dolayı olan bu ilgi onu şımartmıyordu. Aksine daha çok kızdırıyordu. 'Rabbim yaratmış ama keşke çirkin olsaydım diyeceğim artık. Belki belki o zaman sadece yüreğimi seven gelirdi yanıma ' "
Fahriye hanım o anlara geri gitmişti genç bir kız olduğu ve dostunun yanında olduğu o zamanlara..

'Öyle söyleme biliyorsun ki dışı güzel olmayanın içini merak etmiyor kimse ne yazık ki !'

'Ben varım ama , sen de varsın. Demek ki bizim eşlerimizde böyle düşünüyor '
İşte kızım annen dediği gibi eşini bulmuştu. Baban onun güzelliğini görmemişti. Mektup meselesiydi her şey. Öyle zarif öyle narin.
Annenle bizim oturduğumuz bir yer vardı hep orada oturur izlerdik denizin kıyıya vuruşunu. Annen bir çılgınlık yapmaya karar vermişti.

"Bak Fahriye bir mektubu buraya bırakacağım belki gerçek aşkı bulabilirim " demişti genç kız heyecanla Fahriye telaşla konuşmaya başladı

"Saçmalama Sariye kim alır bilmeyiz sakın ismini yazma bak bir şartla kabul ederim mektubu önce ben okuyacağım sonra bırakacağız delice bir şeyler yapmandan korkuyorum " demişti karşı çıkmaya çalışsada onun aklına koyduğunu yapacağını bildiği için yanında olmak adıma tepki vermedi.

"Tamam can dostum kabul. Eve gidelim haydi bir an önce mektup yazmak istiyorum. " evlerinin önüne geldiklerinde sarılıp ikindi vakti buluşmak üzere ayrıldılar.
Çok yakın arkadaştı aileleri. Bu yüzden doğdukları andan beri hep birlikteydiler. Sariye hemen odasına kapanmıştı. Zaten evdede kimse yoktu. Babası doktor annesi hemşireydi. Evde tek kalıyordu çoğu zaman zaten annesiyle babası meslekleri uğruna tek çocuk oysa Sariye bir kardeş için her şeyi yapardı. Bütün bu eksikliklerini dostu kapatıyordu.
Saman kağıdı önünde dolma kalemi elindeydi. Ne yazsam nerden başlasam diye düşünmüştü. Biliyordu Fahriye hanım onu ezberlemişti.

"Fahriye teyze" diye araya girmişti Hüzün. Alıp geri getirmişti onu maziden. Şaşkınlıkla baktı Fahriye hanım çünkü Hüzün bu gün hiç konuşmazdı dinlerdi sadece...

"Efendim kızım" dedi sesindeki pürüz yüreğinin sızısından dolayıydı.

"Annemle babamın hikayesini değil bu gün sadece senin hikayeni dinlemek istiyorum " dedi. Şaşırmıştı Fahriye hanım afallamıştı bu istek karşısında. Derin bir nefes aldı. Alışılagelmiş olan değişmişti ama bu yüreğine ağır gelmişti. Yaşaması zordu ama diline vurulmuş kilit zorlanmıştı aniden. Pas tutmuş acıları gün yüzüne çıkacaktı. Korkuyordu anlattıkça daha çok hissetmekten. Sadece sustu. Temenni dolu gözlere bakan Hüzünün gözleriyle buluştu gözleri gözünden bir damla yaş firar etmişti o an ...

Yüreğim İzdihamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin