Yağmur yağarken yahut artık hiç bir bağı kalmayan yaprak düşerken ağaçtan sükunetle izliyordu Hüzün.
Bir şeyler kopup gidiyordu. Yağmur buluttan, yaprak ağaçtan, yaş gözden.
"Ben aynaya bakınca bile hüzün görüyorum " dedi buruk bir tebessüm eşlik etti ona. Sinirlenmişti genç adam. "O ne demek şimdi?" Diye sordu. Hüzünün gülümsemesi yayılmıştı dudaklarında "Benim ismim Hüzün." Her zaman hüzünlü oluşundan şikayetçiydi yanında olanlar. Ona göre olmamalıydı şikayetçi olanlar. "Senin hüzünlü oluşun üzüyor beni ya dağıt hüzün bulutlarını yada " dedi son bir çırpınıştı belki. Ağaçtan düşen yaprağın başka dallarda bir süre dinlenmesiydi belki de .
"Ya da gidersin ... biliyor musun ? Gitmelisin bencede hüznü kabul etmeyenler mutluluğu yaşayamaz . "
Öyle söylemek istememişti aslında genç adam Hüzün'ü seviyordu .
" bak ben seni seviyorum ama " "Ama sevmiyorsun. Sevmek sizin lügatınızda ne demek bilmiyorum ama benimkiyle aynı olmadığı kesin. İşte bu yüzden bayım lütfen sahte sevgi sözcükleriyle kendinizi kandırmayıp yolların gidiş kısmının sükunetine varın." Sinirle soludu genç adam onun cümlelerini böyle tamamlayışı ve haklı oluşu canını sıkıyordu . Ayağa kalktı. Konuşurken dahi yüzene bakmayıp yaprakların düşüşünü izleyen Hüzün'e baktı.
"Ho-" "Hoşça kal deme bana. Hoşluk insanın yüreğinde benim yüreğim yeterince hoş. Aşkı kaldıramayan yüreğin hoşça kalsın" dedi . Bu ona son sözleriydi . Adam öfkeyle arkasına dahi bakmadan gitti . Genç kız ise düşen yaprağı eline aldı .
Sanki daha bir hızlanmıştı dökülen yapraklar. Adım seslerinde ki hışırtılar en güzel melodi olarak eşlik etti Hüzün'e .
"Yaprakların dökülsede yıkılmayışını seviyorum " dedi ağaca . Gülümsedi "tıpkı benim gibi " dedi .
Yaprağı kalbine bastırdı ve konuşmaya başladı .
"Benim lügatımda aşk bahaneler üretmeyen , sesi yükseltmeyen gülünce gülüp ağlayayınca ağlayan vefalır bir sonbahar "Böyleydi işte Hüzün. Kara bulutlar dağılmıyordu. İsyankar değildi. İnancı tamdı. Zaten bu dünyada yalnızlığıyla bilinirken tek varlığıydı imanı. Daha doğmadan babasız daha gözlerini dünyaya açmadan annesiz kalmıştı.
Okuldan eve geldiğinde karşılayacak annesi yoktu akşam elinde sıcak ekmekle eve gelen babası da ... Yorulduğunda dinlenmek için bir limanı, kardeşi yoktu. Tüm yoklukların içinde ki tek varlıktı Hüzün.Ve ondan daha canlı olan hüznü yoldaştı ona. Gidişler doluydu hayatı. Kolyesinde ki nişan yüzüğünü çıkardı. Zaten hiç varlığını benimsememişti. O yüzden parmağına da takmamıştı. Fahriye Hanım üzülecekti ama 'nasipten öte yol yok" diyecekti ona . Aşkın varlığına inanıyordu ve arıyordu sessizce. Gerçek aşk vardı bunu annesinden biliyordu. Annesi yoktu ama onun mısra mısra şiirleri yüreğine işleyen mektupları vardı. Ve babasının.
Aşklarının büyüklüğünü kaldıramamıştı dünya ve yolcu etmişti ebedi sevgiyi ebedi aleme.
Hüzün sarmaşık gibi sarmıştı bedenini. Niye bu ismi verdiklerini sorgulamadan duramıyordu. Kişi ismini yaşar demezler miydi ? Zaten hayata hüzünle açmıştı gözlerini.
Gözlerini açtı oturuşunu dikleştirmişti. Oturduğu bankın hemen yanında ki kediyi görünce gülümsedi. Okşamaya başladı."Merhaba , biliyor musun belki benden daha mutlusun ? Biri başını okşadığında hemen şımarıyorsun. Acaba beni gerçekten mi seviyor diye endişelenmeden teslim ediyorsun kendini. " kediyle konuştuğunu gören insanlar ona tuhaf tuhaf bakıyordu. Zaten Hüzüne normal bakan onun sıradan bir kız olduğunu iddia eden olmamıştı. Herkes tanıyordu onu mahalleleri çokta büyük değildi. Yol kenarında pastel renkli önünde sepet olan bisikleti gözüne çarptı. Bacakları titriyordu. Ateş düşen gözleri yaş akıtmamak için direnirken kaçma zamanıydı kendinden. Zorlansada pedal çevirirken dengesini yakaladı. Dengesini bozan bu dünyada ayakta durabildiği gibi bisikletin dengesini de sağladı. Rengarenk evlerin olduğu sokakta rüzgarı hissederek ilerliyordu. Pastanenin önüne gelince yavaşladı ve durdu. Bisikletten indi ufak çaplı bir azar işitecekti kendini hazırladı ve en neşeli ses tonuyla pastaneye daldı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğim İzdiham
EspiritualBu hikaye aşırı hüzün içerir. Tutunduğu dalı kesilen genç bir kız ve yine tüm dalları kesilmiş minik bir kız çocuğunun birbirine tutunma hikayesi. Ömürlerinin sonbaharında kalanlar her daim yaprak döker ve bir yandan onları tarumar eden bir rüzgar. ...