(4) Ömürümde

186 46 21
                                    

Yaşamıştı tüm acıları hiç anlatmamış ki onları. Boğazında düğümlendi tüm acılar. Şimdi tüm hıçkırıkları bir şarkı gibi kulağındaydı. Geçip gitmeyen gecelerdeki yürek sancıları baş göstermişti. Şimdiye kadar hep aşkı anlatmıştı şimdi ise yitik aşkın anlatacaktı. Aşk yitik olmazdı bunu çok iyi biliyordu aşkı aşk yapan bütünlüğü ve sadakatiydi. Bunlar yoksa nasıl aşk olsundu ki ?
Yitirmişti sevdasını. Yitik sevdam derdi. Hâlâ yüreğini yakan özlemleri vardı. Gözünden düşenler bundan sebepti.

Öyle ya insan yaşadıklarının pişmanlığını yaşayamadıklarının özlemlerini duyuyordu. Onu sevdiği için pişmandı ama hayallerine duyduğu özlem bir genç kızın hayalleri kadar cıvıl cıvıldı.

"Nasıl anlatayım ki güzel kızım üstünden bunca yıl geçmişken"

"Biliyorum bu yarana tuz basmaktan başka bir şey değil ben sadece istedim eğer istemezsen anlatma buna kızmam" oysa merak içini kemirmişti bir defa biliyordu ona kıyamadığı bu sadece onu anladığını belirten kuru laflardan ibaretti. İkiside iyi biliyordu ki bir konu gündeme geldiyse kesinlikle konuşulacaktı. Öyle de oldu zaten. Derin nefes aldı yine. Kelimleri seçmek zor gelmişti ona çünkü göz yaşları ve hıçkırıklardan ibaretti hikayesi şimdi kelimeler lügatı yabancıydı ona. Pek tabi eşlik edecekti gözyaşları ona...

"
"Fahriye bak sakın"
"Ama se-vi-yo-rum " dedim heceleyerek. Seviyordum hemde çok. Gözlerimde aşkın pırıltısı vardı bunu anlamıştım. O benim için doğru kişiydi. Bunu onun bakışlarında da görmüştüm bakışları...
"Daha tanımıyoruz bile mahalleye taşınalı üç gün oldu bu ne acele"
"Bunu bana mektupta aşık olan kız mı söylüyor?" Dedim sinirlenmiştim. Ben aşık olamazmıydım aşk bana göre değil miydi? Aşk adam mı seçiyordu?
"Aynı şey değil. Ben o adamın bakışlarına güvenmiyorum "

"Bana olan bakışları ise güven verici... zaten hepimize öyle baksa sıkıntı olurdu değil mi ?" Dedim sesimde öfkem vardı Sariye'nin beni anlamayışı canımı sıkmıştı. O benim her şeyimdi nasıl beni anlamazdı ?
"Ben seni anlıyorum kardeşim sadece sevdiğini söyleme hemen biraz bekleyelim hem bak dedin ya bakışları bir şeyler anlatıyor diye. Oku onu , bakışlarının alfebesini çöz sonra dillendir sevdanı. Hem belki çifte düğün yaparız." Diyerek gülümsedi. Canım dostum işte.
"Ya iyi ki varsın hep ol yanımda" diyerek sarıldım. Çok seviyordum. Dostumu bulmuştum. Dünyadanın en şanslı insanıdır fikrimce , dostunu bulanlar. Şimdi ise hayatımın aşkını ömrümün devamını bulmuştum bunu hissediyordum.

Mahalledeki tüm genç kızlar ona hayranlıkla bakıyordu. Yeni gelmiş yakışıklı bir beyefendiydi. Ama onun gözü bendeydi. Bakışları o kadar anlamlıydı ki ... Bakışlarının anlattığı bir şey vardı biliyorum boş değildi bakışları. Umarım vardır dili gözlerin yoksa inancım kalmazdı gözlere. Maviliklerinde boğuluyordum adeta beni içine çekiyordu. Uçsuz bucaksız denizimdi gözleri. Leyla olmuştum bir haftada bu konuda Sariyeyi bile geçmek üzereydim.
Zaten durumlar zıttı. Biz konuşmadan karşılaşıp bakışırken onlar daha birbirini görmeden kelimelerini buluşturmuştu. Sonunda kayıp mısrası bulunmuş bir şiir tamamlanacaktı öyle diyordu Sariye.
Onun şiiri benim şarkım tamamlanıyordu. Dilimde bitmek tükenmek bilmeyen türkü vardı. Tam aşık modundaydım az yemek yiyordum ama acıkmıyordum hiç sinirlenmiyordum hep gülücükler saçıyordum herkes anlamıştı bir şeyler olduğu. İlk ablam sordu evde, anlattım ona benden üç yaş büyüktü çok iyi olmamakla beraber anlaşırdık ablamla anlattıktan sonra her gün bahsetmeye başlamıştım ondan. Günlerce aylarca sadece baktım. Okuduğum şiirler dinlediğim şarkılar hep o. Bu aşk!" Diyordum.
"Fahriye?" Sariye'nin sesini duyunca hemen balkona çıktım.
Beni görünce konuşmaya başladı.
"Hemen bize gel, mektup var" dedikten sonra içeri girdi. 'Ahmed hep mektup gönderirdi neden beni çağırdı ki? ' diye düşündüm. Üstüme annemin kendi elleriyle yaptığı yeleği aldım. Çemberi de başıma gelişi güzel dolayıp 'anne ben Sariye'ye gidiyorum hemen gelirim 'dedim. Annem hiç durmadan lafını söylemişti.
"Nerede görülmüş senin Sariye'ye gidip hemen döndüğün "
"Sizin suçunuz birlikte büyüttünüz büyüyünce ayrılacak değiliz ya! " dedim gülerek kapıyı çekip çıktım. Ya hu isimlerimizi bile uyumlu koyup sonra hep beraber oluşumuzdan yakınıyorlar ben bunlara ne diyeyim. Yüzümde tebessümle kapıya vurmak için elimi kaldırdığım sıra Sariye kapıyı açıp beni içeri aldı . Aşırı heyecanlı ve telaşlıydı. Ahmed ile buluşacaklar sanırım.
"Sonunda buluşacaksınız heralde" dedim terliklerimi çıkararak.
"Bu defa çok farklı" dedi içeri terliği verirken "hadi yukarı çıkalım "
Merak içimi kemirmeye başlamıştı tahta merdivenler adım attıkça gıcırdıyordu. Evin sessizliği adımlarımızın gürültüsüne sebep olmuştu. Yatağın üstüne oturduk. Edebiyat dergisi gelmişti yani mektup. Ahmed bir dergide yazarlık yapıyordu. O dergiyle beraber gönderiyordu mektubunu Sariye ise ilk bıraktığı yere koyuyordu. Ama bu defa iki zarf vardı. Tekrar Sariye'ye baktım.
"Sana" dedi sadece dilim lâl olmuştu gözlerim sordu soruları . Neyse ki anlayan bir dostum vardı.
"Evet Tahirden" dedi. Kalbim kulaklarımda atıyordu sanırım sesini bu kadar yakından duymam imkansızdı aksi takdirde. Derin bir nefes aldım uzattığı mektubu elime aldım. Ellerim titriyordu onun yazdığı dokunduğu satırlar sayfalar elimdeydi. Gözümden süzülen yaşlar kalbime birikiyordu. Sariye konuşmaya başladı başta idrak edemedim beni dürttüğünde anladım.
"Ahmed'in arkadaşı. Bizi öğrenmiş ismimi sormuş söylemiş oda . Sonra hemen seni sormuş böyle bir arkadaşı var mı diye Ahmed evet demiş. Yani biz henüz Ahmedle görüşemedik ama Tahir ikimizide araştırmış tanıyor ve rica etmiş Ahmette olur demiş . Aç bakalım ne yazmış çatlıyorum meraktan. " cevap vermeden zarfı açtım incitmemek için adeta çaba harcıyordum. Beklemiştim. Bekleyişimin neticesi parmak uclarımdaydı şimdi.

"Nasıl başlayacağımı bilmiyorım. Bildiğim tek gerçek var oda aşk. Bunu hissettiren sadece biri var oda sen. Tahir ile Zühre hikayesini bilir misin? İsimlere bakma onlar temsili olarak var esas olan aşk. Ne olursa olsun yaşanan bir aşk var bitmek ve usanmak bilmeyen.Ben Tahir ismini taşımakla kalmıyorum yaşıyorum. Gelsem sana Tahir'in Zühre'yi sevdiği gibi Zührem olur musun? Beni sevip saklar mısın yüreğinin derinliklerine? Ama şunu da unutma ki cevabın beni etkilemez ne diyordu Nazım Hikmet
"yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Vereyim cevabımı hiçbir şey kaybetmem. Şimdilik bu kadar. Unutma ki damarda akan kan beden için ne kadar gerekliyse yürekte yaşayan bir aşk ruh için o kadar gerekli.
Yüreklerimiz kesişsin ki ruhlarımızın vuslatı olsun.
Selam ve sevgiyle."

Durmuştu her şey dünya dönmüyordu. Çocuklar sokakta oynamayı bırakmıştı caddeden arabalar geçmiyordu artık sürekli tiktak eden saatte susmuştu ,Sariye'nin gerginlikten ritim tuttuğu bacağı sallanmıyordu artık. Ah hayır hayır! Durmuştu her şey donmuştum ben. Nasıl nefes alıyorduk?
"Fahriye kendine gel " dedi Sariye omzumdan dürtüp. Çözülmüştüm gözlerim bulanıklaştı Sariye belirgin değildi artık. Gözümü kırptığım anda akan gözyaşı ardında net bir görüntü bırakmıştı. Sevinçle bağırıp zıplamaya başladım. Başta tepkisiz kalıp sonra hareketlenince şok olmuştu Sariye ama sonra oda ortak olmuştu sevincime. İnsan avuçlarına fısıldadığı duanın kabulünü avuçlarında taşıdığında anlıyor.
İnsan birden çıkabiliyordu bulutların üstüne ama atladığımız bir şey vardı ki ne kadar yükselirsek o kadar çakılırdık yere.
Heyecandan kıpır kıpırdı yüreğim. Elmacık kemiklerim ilk defa varlığını belirtir gibi sızlıyordu, çok güldüğüm için. Belkide hayatımda ilk defa sevinçten ağlıyordum. Anın büyüsü ayaklarımı yerden kesmişti. Vuslatı hissedince sevgimin tahminimden daha büyük olduğunu anlamıştım aşk buydu bu aşktı. Bulmuştum aşkı o varlığı muamma olan hissi her zerremde hissediyordum şuan.

"Ne düşünüyorsun cevap yazacak mısın ?" Dedi. Öyle bir soru sormuştu ki aşkımdan emin olduğum halde ses tonu kararsızlıkla doldurdu içimi.
"Yazacağım tabi. Biliyorsun onu ne kadar sevdiğimi" dedim tereddütle.

"Yaz benim mektupla gönderelim. " tamam dedim mektubu koynuma sakladım başka türlü annemler görebilirdi. Hem kalbime daha yakın olmalıydı zaten. Sariyeyle çay içip muhabbet ettik. Artık genç kızlardık ya muhabbetler de değişmişti. 'Acaba evimiz nasıl olur, ben düğünümü nasıl yapsam daha iyi olur ? ' gibi sorularla hayallerimizinde çeyizini diziyorduk. Yüzümde kaybolmayan tebessüm vardı. Kalbimin ritmi ise bozuk saatten farksızdı.
Annem çağırınca eve gittim. İçim içime sığmıyordu. Bildiğim bir doğru vardı oda mektuplaşmak pek doğru değildi bu yüzden hislerinden eminse fuzuli yere günaha gerek yoktu. Ne kadar sevsemde haramdı. Aklımdan çıkan bir detaydı bu yüzden ona söylemem lazımdı mektupta başka türlüsü olamazdı. Ben Sariye gibi edebiyat yapamazdım yersiz konuşurdum seviyemi aşabilme endişem vardı. Gece herkes uyuyunca mumu yaktım kimse uyanık olduğumu anlamasın diye. Sariyenin hediye ettiği kalemi elime aldım sanki ilk defa yazı yazacakmışım gibiydi. Bu heyecan yüreğime fazlaydı.

Yüreğim İzdihamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin