(6) Ölümün sessiz çığlığı

208 40 24
                                    

Mahallemizin muhtarı duruyordu karşımda.
"Buyur Rüstem amca" dedim tebessüm ederek. Hep gülümseyen tonton yanaklı Rüstem amcanın gözleri hüzünle bakıyordu.
"Kızım..." demişti. Ablamda "hoşgeldiniz annecim " diyerek koşmuştu kapıya.
"Kızlar ben... nasıl.." ne söyleyeceğini biliyordu lakin nasıl söyleyeceğine karar verememişti. Ablam kaşlarını çatmış 'söyle artık' der gibi bakıyordu. Gözlerim Sariyeyi buldu. Elini kalbine koymuş yüzünde hüznü misafir eden bir ifade vardı. Rüstem amca hepimize tekrar bakındı. Eşi Nejla teyzenin burada olduğunu bile fark etmemiştim.
"Içeri geçelim kuzularım " demişti.

"Kötü bir şey oldu!" dedim yutkunarak "Değil mi ? Ne oldu söyleyin? Babam, annem... Onlara mı bir şey oldu ? Hayır.  Hayır olmadı! " kolumu tutmaya çalışan Nejla teyzeden uzaklaştım. Tüm sinirlerim boşalmıştı ne ara içeri geldik bilmiyorum. Tek duyduğum ' kaza olmuş. Sizinkiler olay yerinde hayatını kaybetmiş.. başınız sağolsun "  ellerimi kulaklarıma kapatıp ağlamaya başladım. Bu mümkün değildi. Yemek yaptık geleceklerdi yemek yiyecektik hep beraber babam takılacaktı bize. Annem yine koltuğuna oturup yarım kalan örgüsünü tamamlayacaktı. Babamın gazetede çözdüğü bulmaca yarım kalmıştı. Bizim hayatımız yarım kaldı! Gitmesinler! "Abla ne olur gitmesinler " diyerek ablama sarıldım. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra. Ciğerlerimde hissettiğim baskıyla nefes alamıyor, gözyaşlarımla boğuluyordum. Içli içli ağlarken bir çığlık yükselmişti evde. Içimdeki feryadım dışarı yansıdı sanmıştım. 'Sariye' demişti Nejla Teyze. Dehşetle gözlerimi açtım. Iki yanımı sardığını sandığım hüzün dört yanımı kuşatmış iki aileden geriye ölümün sessiz çığlıkları kalmıştı. Yanıma çöken dostumu kucakladım. Aynı acının kucağında tutunduk birbirimize, sessiz çığlıklarımız kalmıştı bizden geriye ve boğuluyorduk gözyaşlarımızda.
Üç gün nasıl geçti bilmiyorum Sariye de bizim evdeydi birbirimizden ayrılmamıştık. Ondan ayrılsam onuda kaybedecekmiş gibi hissediyordum. Kalbi ağrıyordu, 'dayanamıyorum kalbim kaldıramıyor Fahriye ' diyordu her defasında. Ablam dik durmaya çalışıyordu. Gelen gidenimiz çok yoktu. Köyden bir kaç misafir halam ve dayım gelmişti ve annemin babamın iş yerinden arkadaşları gidip geliyordu. Sariye ise hepten yalnız kalmıştı. Annesi kimsesiz bir yetimdi. Babasının  akrabaları ise Almanyaya göçmüştü. Kuru bir telefonla sunmuşlardı taziyelerini. Karşımızda oturan aşağı mahalledeki teyzelerin fısıltıları Sariyede deprem etkisi oluşturmuştu. "Vah kara bahtlı gız" demişti beyaz tülbentli olan diğeri devralmıştı cümleyi ellerini dizlerine vurup " Vah ki ne vah anası iki güne gelinlik giydirecekti kızına bak şimdi kendi giydi kefenleri " eli kalbine gitmişti Sariye'nin. Ağrıdan iki büklüm oluvermişti. 'Allah'ım dayanamıyorum, yardım et " demişti acının esiri olan bir ses tonuyla. Omzuma düşmüştü kafası. Dinmek bilmeyen gözyaşlarım yolunu çizmişti yeniden. Ağlıyordum bağırarak yardım çağırıyordum. Aniden salona giren Ahmet'e
"Ahmet bir şey yap ne olur oda bırakmasın beni " dedim ağlayarak. Yanıma yetişmişti gözleri dolu dolu baktı sevdiğinin ölüyü andıran bedenine.
"Aç gözlerini sevdiğim bırakma bizi " demişti. Ahmet'e kıyamazdı o açardı gözlerini.
"Rüstem amca arabayı ayarlayın" diye bağırdı. Sariyeyi kucağına alıp evden çıkacaktı.
"Dur Allah aşkına götürme onu giden geri gelmiyor, almayın benden onu. Oda giderse yaşayamam ben " diyerek önünde durdum.
" Fahriye sakin ol kardeşim doktora götüreceğim söz veriyorum onu sana geri getireceğim şimdi müsaade et " demişti. Ağlayarak anlından öptüm dostumun. Arkasından ağlayarak bakmıştım 'gitme dostum, kalbin Ahmet için , benim için dayansın" dedim o gelene kadar dinmedi gözyaşım. O geldiğinde yine dinmedi. Üç günde durmak bilmemişti gözünden akan yaşlar.
Üçüncü günün sonunda karşılamıştı yalnızlığımız bizi. Herkes gittiğinde üçümüz kalmıştık başbaşa.
"Fahriye " demişti konuşacak halim olmayınca bakışlarımı yöneltmiştim sadece.
"Beni eve götürür müsün? Tek gitmeye cesaretim yok " demişti ağlayarak. Koca bir evde kalmıştı bir başına. Ağlayarak sarıldım ona 'istersen kal bugünde dünkü gibi fenalaşma' desemde dinlemedi.
"Gideyim dostum er yada geç olacak olan bu, kavuşayım kimsesizliğime"
Ağır adımlarla ulaşmıştık eve. Normalde heyecanla gittiğim yol  hüzünle gidince ne kadar uzun gelmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 24, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yüreğim İzdihamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin