Yudum Yudum Ölüm

71 5 0
                                    

Akşamı nasıl ettim inanın bilmiyorum.Çoğu vaktimi son zamanlardaki anlamsız rüyalarımı ve halüsinasyonlarımı düşünerek geçirdim.Saatler ilerledikçe kendimi dahada kötü hissediyordum midem bulanıyor,durmadan terliyordum.Yemek vakti geldiğinde misafirler tek tek gelmeye başladı.Cafer amcayı çok tanımazdım babamın eski bir iş arkadaşıydı işte.Oğlu Oğuz sanki konuşurken para kusuyor gibiydi.Her cümlesi her hareketi paraydı.Murat onlara kıyasla çok daha neşeli ve sıcakkanlıydı galiba çok yakın olmadıklarındandı.Amcasına ve kuzenine hiç çekmemişti.Cafer amca onu sadece kardeşinin oğlu olduğu için yanına almıştı.Yoksa kimse için birşey yapıcak biri değildi.Babamın iş konuşmaları ve  ciddiyetinin hayatıma tek olumlu yanı Murat olmuştu. Cafer amcayı daha iyi bir yere getiren Murat'ın babasının ona yaptığı katkılardı.Hemen Hemen çocukluğumdan beri tanıyor sayılırdım onu. Ortaokulda aynı okula gitmiş, lisede görüsmeye devam etmiş sonra da irtibatımızı olabildiğince kaybetmemiştik. Mira ise tek mutluluk kaynağım denebilirdi. Güldügüm anları andığımda yanımda hep onun olduğuny söylemek mümkündür.Tanıdığım en saf,en iyi,en masum insandır.Hayatım boyunca hep onu korudum,o da beni. O benim her zaman en yakın arkadaşımdı.Senede bir kaç ay birlikte olurduk onun dışında hep yurtdışında olurdu. Burada olduğu zamanlarda ise çoğunlukla biz de kalırdı

Geçmişi ve bu insanların bendeki yerlerini düşünürken akrep yelkovanla olan savaşında bi sonuca varamazken yemek saati gelmişti bile.

Yemek masasına herkes,sanki yerlerini önceden öğrenmiş gibi oturdu.İş dışında hiçbirşey konuşulmuyordu ve benim yemeği yiyecek ya da konuşacak halim yoktu.Aslında hiç birşey yememiştim.Öylece sessiz sedasız yerimde oturuyordum.Ama nedense yemek boyunca herkes beni izliyor gibiydi.Durmadan sabit ve derin bakışlar altında suyumu yudumluyordum. Arada bir masanın öbür tarafında olan ve muhteşem görünen Mira'ya bakıyor ve sıkıntımı anlamasın diye zoraki bir şekilde gülümsüyordum.Dakikalar geçtikçe terlemeye başladım.Gittikçe daralıyordum.Elbisemin önünü biraz genişleşttim.Sanki bir çift el boğazıma yapışmış gibi hissediyordum.Babam ve Cafer amca durmadan,bütün gece boyunca sadece su içmem hakkında söylenip duruyorlardı.Daha fazla dayanamadım.O an tek istediğim ikisinin de susup dikkatlerini başka bir yöne vermeleriydi.Kalkıp kendime bir şarap da ben doldurdum.Yerime otururken başım döndü.Murat kolumu tutup bana yardım etti,diğer tüm zor zamanlarımda yaptığı gibi.Gülümseyip yerime hiç bozulmamış kuruldum.

Uzun süre bardaktaki şarabın kırmızılığını seyrettim ve geçirdiğim günü düşündüm.Aldığım her yudumda bana daha bir sıcak geliyorduk. O sıcak kırmızılık sanki boğazıma yapışıyor ve akmıyordu.Akmıyor ve beni boğuyordu.

Akrep yelkovanla dans ederken ben gittikçe daha çok daralmaya başladım.Gözlerim kapanıyordu.Ellerimle durmadan gözlerimi ovuşturuyordum ama her seferinde daha bir bulanık görüyordum.Başım dönmeye,nefesim kesilmeye başladı.Gözlerim gittikçe kapanıyordu.Daha fazla dayanamayıp sandalyeden yere düştüm.Murat hemen kalkıp beni kucağına aldı.Merdivenlere doğru hızlı adımlarla ilerliyordu.

Ellerime baktım avucumun ortasında kırmızı bir leke vardı ve bu leke gittikçe daha çok büyüyor avucumun içinde yayılıyordu.Merdivenlerden çıkarken son kez büyük salona baktım.Kimsenin yüzünü göremiyordum.Hepsinin yüzleri bulanıktı ama beni esas şaşırtan salonda yüzünü bulanık görmem gereken 4 kişi varken neden 5 kişi gördüğümdü.

Zamanı GeldiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin