2.Bölüm Bayan Missandei

69 5 1
                                    

Genç kadın elindeki kağıdı okuduğunda yüzündeki endişe belli olmuştu.

"Tanrım!" dedi sessizce. "Bu adam bir deli!" diye ekledi. Üzgündü, bu yüzünden anlaşılıyordu. "Liberaller mi? Reformlar?" Sorularına cevap vermesini istediği kişi avukat bürosunun en yetkili ismi olan, Bay Edwing'in ta kendisiydi.

"Bayan Missandei size dediğim gibi bu adam ülke için tehlike arz ediyor." Bay Edwing'in sözlerine şaşırmıyordu artık Bayan Missandei.

"Ben bu adamın yanına mı gideceğim?"

"Psikolog Bayan Josef bu adamla ilgilenmişti. Şimdi sizin de yardımınızla, devletimizin istediğini elde edebiliriz. Tek yapmanız gereken, evin içindeki evraklara ulaşmak."

"Bay Edwing, sizin istediğiniz devletin verdiği rapor değil!" dedi Missandei, yüzünden üzgün olduğu belli oluyordu.

"Yoksa Dük'ün söylediği kadar yakışıklı olduğunu mu düşünüyorsunuz?" dedi Bay Edwing alaycı tavrıyla. Bayan Missandei'ye arada böyle şakalar yapardı.

Bayan Missandei, elindeki kağıdı çevirdiğinde, Dük'ün fotoğrafını gördü. Fotoğrafa biraz baktıktan sonra, Dük'ün hakkı olduğunu düşündü. Dük gerçekten yakışıklıydı, uzun saçları ve beyaz teni vardı. Ama kafasının içinde geçenler, bir çocuk için bile fazlacaydı. Bay Edwing fotoğrafa dalıp giden Bayan Missandei'yi görünce bir iç çekti. Arkasından öksürdüğünde, Bayan Missandei kendine gelmişti.

"Bununla bir ilgisi yok. Bu adamı bir akıl hastanesine kapatacaksınız!"

"Bu iş için sizden çok daha istekli avukatlar var Bayan." Dedi Bay Edwing. Ona konumunu hatırlatmak istiyordu.

"O zaman neden beni seçtiniz?"

"Dük hala yalnız değil. Ancak hiçbir şeyden de haberi yok. Dük, ülkenin artık monarşi ile yöneltemediğinden bile habersiz. Teknolojiden habersiz, telefonlardan, arabalardan. Hiçbir şeyden haberi yok. Ama yüzyıllardır ailesine hizmet eden, sadık hizmetkarları akıl sağlıklarını koruyorlar ve onun her şeyden yırtmasını sağlıyorlar. Bayan Missandei, bu adam ülkemizin tarihi ancak bir deli. Sadık hizmetkarları gönderdiğimiz bütün avukatlara verdikleri değerli eşyalar ile kandırıp bu davayı olumsuz etkiliyorlar. Bu adamın serveti kendisine ait olmamalı."

Bayan Missandei şaşkındı. Koskoca hükümetin, soylu birinin parasına ne kadar ihtiyacı olabilirdi ki? O kadar zengin miydi Dük?

"Bu Dük'ün mirası ne kadar fazla?" dedi.

"Bayan Missandei, hiçbir bankanın alamayacağı kadar zengin bir deli. İsterse her şeyi satın alabilir, satın alamayacağı hiçbir şey yok. Avukatları, psikologları, doktorları, hakimleri, devlet adamlarını... Her şeyi satın alabilir. Ancak bunu yapacak kadar akıllı değil, onun yerine bu işleri yürüten hizmetkarlarını ikna edemiyoruz. Dük'ün deli olduğunu ortaya çıkarıp, servetinin yarısını teklif ettiğimiz zamanlar bile oldu. Ancak yine de hizmetlileri onu bırakmadılar."

Bayan Missandei istemsizce hayranlık duymaya başladı. O kadar servete, paraya rağmen Dük'ün hizmetini üstlenen insanların onu satmaması, bu çok ince bir şeydi. Özellikle böyle zamanlarda insanların para için her şeyi yaptığı bilinirdi. Dük'ün zenginliği nasıl bu kadar olabilirdi?

"Bu dük nasıl bu kadar zengin?" dedi

"Dük'ün ailesi o kadar zenginmiş ki, kraliyet ailesinden bile zengin. Krala çok borç vermişler, monarşinin yıkılmasıyla da borç yeni devletimize geçmiş oluyor. Bu borcun miktarı bile dudak uçuklatır. Dük'ün babası ailenin son akıllı bireyiydi. Borcu tahsil etmek için her şeyi yaptı aynı babası, dedesi gibi. Borcun bir kısmı ödense de o zamanda verilen bu borç hala bitmedi. Bunun dışında, borç onlar için bir koz. O borç olmasa bile bu ailenin serveti hiçbir mantığa sığmayacak kadar büyük. Zamanın her evresinde ailesinin zenginliği belli. Her zaman zenginlerdi, bir şeyler yapılmazsa da hep zengin kalacaklar. Dük'ün ölümüyle zenginlik kimseye kalmıyor. Dük ailenin son bireyi, kız kardeşini soyundan kabul etmedi. Onu ailesinden ihraç etti böylece Dük ölürse o kadar zenginlik boşa gidecek."

"Neden böyle bir şey yapayım Bay Edwing?"

"Çünkü bu adamın servetini istiyoruz. Bu adamın deliliğiyle borç kapanacak. Ondan alınacak olan servetle de ülke ekonomisi kalkınma yaşayacak."

"Adamın ailesinin parası kimi ilgilendirir?"

"Hala anlamıyorsunuz, bu adam evinden çıkmadan bankaları satın alıyor. Onun sadık insancıkları, hala onun servetini büyütüyor. Onun için kapital bir ekonomi hazırlıyorlar. Amaçlarından biri Colins ailesinin soyunun devamını sağlamak. Onların görevi bu. Gün geçtikçe dük'ün serveti büyüyor."

"Bu sizi neden bu kadar ilgilendiriyor Bay Edwing?"

"Bay Missandei, pastanın küçük dilimleri bile ne kadar büyük. Bunu tahmin edebiliyorsunuz. Bayan Josef'in yaptığı çalışmayı biraz devam ettirin, böylece Dük akıl hastanesine gidecek. Siz de ben de zengin olacağız. Çok zengin, Dük'ün bir mücevheri bile bizim ailemize kaç kuşak yeter, bir düşünün!"

Avukatlık bürosundan çıkarken, Bayan Missandei'nin aklında sadece Dük vardı. Bu zamana kadar böyle bir adamdan haberi bile yoktu. O cüzi miktarlar ile yaşamayı öğrenmiş bir kadındı. Zor şartlar altında okumuştu. Avukat olmuştu ancak şartlar hala onun için zordu. Hasta kardeşinin ameliyat olması gerekiyordu. Dük'ün servetinden bir mücevher diye söylendi. Babası onları terk ettiği için annesi bir fahişe olmuştu. Daha sonradan ölmüştü. Annesi ne kadar dürüst işlerde çalışmak istese de şartlar ve kötü insanlar onu bu işe sürüklemişti. Missandei'nin hayatı hiçbir zaman kolay olmamıştı. Şimdi karşısında çok büyük bir fırsat vardı. Cep telefonunu çıkararak Bay Edwing'i aradı.

"İşi alıyorum Bay Edwing."

"Güzel, Missandei sen harikasın! Dosya zaten çantanda duruyor."

"Biliyordun değil mi?"

"Elbette!"

Missandei telefonu kapattığında yüzünde bir gülümseme vardı. Hemen dosyayı çıkardı, Dük'ün yazdığı her şey içindeydi. Bu bir günlüktü ama kopyasıydı. Dük'ün imzası bunlarda bulunmuyordu. O yüzden bunlar bir hiçti. Evine geldiğinde yine kriz geçiren kardeşini sakinleştirip yatağına taşıdı. Ameliyattan sonra düzeleceğini bildiği için içi rahatlıyordu. Çalışma odasına geçerek, Dük'ün yazdıklarını masaya yatırdı.

/-/-/-/-/-/-/-/-/-

Benim güzel Josef'im hakkında konuşuyorlar yine. Ahmaklar, Josef bir harika. Bayan Abagnale'den hiç beklemezdim. Oda bir kadın, hatta kontes olabilecek kadar güzel bir kadın. Neden düşesimi kıskanıyor? Onlar benim yazdığım şeyleri saklamışlar, çünkü Josef onlara ulaşırsa ailemin sonunu getirecekmiş. Buna inanmasam bile Bay Morris beni ikna etmişti. Seni ihtiyar adam! Tom ve Headıl yine ortalıkta yoklar. Bu herifler şatonun dışında ne yapıyor olabilir? Benim görkemli, muhteşem, harika şatomun ve onun görkemli, muhteşem ve harika bahçesinden daha güzel neresi olabilir ki? Onlara bunu ne zaman sorsam, aileme yani bana, muhteşem Dük'lerine para kazandırmaya gittiklerini söylüyorlar. Ancak benim param var. Üstelik benim param, devletler kurup, yıkmaya yeter. Neyse, onlar benim paralarım ile istedikleri oyunu oynayabilirler. Sonuçta asla bitmez. Onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum, saat yine beşe yaklaşıyor ve ortalarda yoklar. Beş çayını bir kez daha kaçırırlarsa Tanrı'ya yemin ederim ki kellelerini celladım Downey'e aldıracağım. Bunu yapmam sanıyorlar. Hah, ahmaklar! Ben düküm, her şeye gücüm ve kudretim yeter benim. Yeni mucitlerin, ki bunlar bana kalırsa kesinlikle liberaller, icat ettiği bir şey varmış. Dört tekeri olan metal bir kutu. İnsanlar seyahatlerini onunla gerçekleştiriyormuş. Bunu bana zaten Josef demişti.

Onun hakkında kötü konuştukları için Josef uzun zamandır gelmiyor. Ama gelecektir, oda bana aşık. Bunu biliyorum. Halkımı yine bahçede selamlamayı düşünüyorum. Onlara Düklerinin ne kadar cömert olduğunu göstereceğim. Hepsine metal kutulardan hediye edeceğim. Rahatça ulaşımlarını sağlasınlar. Ayrıca halkımın sıkıntılarını dinlemek için bir şeyler düzenlemek istediğim zaman, Bay Headıl şiddetle buna karşı çıkıyor. Ama ben düküm, onu dinlemem. Halkımla bir randevu düzenlemek için tarih belirledim. Üstelik yarın. Bahçeye yine devasa masamı kurduracağım.

Deli Dük Ve Servet Avcıları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin