Kaç yıl oldu...

226 26 3
                                    

Sesi duyduğum anda yerimden zıpladım. Korkmamıştım sadece onun sesini anladığım içindi.

Gazetenin yanından küçük bir kafa çıkartıp baktım. Ayatoydu. Doğru bilmiştim. Duraksadım ve o anda sinir küpüne döndüm. Ben ne saf bir kızmışım yaa!!
Koca Ayato beni nasıl yakalayamayacaktı tabii. Bir anda gazateyi yere fırlattım ve:
- Yeter artık be! Kim olursan ol benim peşimden böyle koşturamazsın. Misakiye de söyle ben iyiyim ve artık onun da seninde yardımına ihtiyacım yok, ne abarttınız be! dedim, çok sinirli bir şekilde.
Herkes bana bakıyordu. Onlara da:
- İşinize bakın, dedim ve kafeden çıktım. İçimden kesin peşimi bırakmayacak dedim ama kafede bacak bacak üstüne atmış kahvesini bile sipariş etmişti. Bütün bu olaylardan önce neden benim peşimi bırakmadı da şimdi bırakıyordu?

Aslında Misaki' ye çok ihtiyacım vardı ama o zaman ağzımdan bir anda kelimeler dökülüvermişti işte. Yere bakarak şimdi nereye gitsem diye düşünüyordum ki.
- Lawliet?? Bende tam sizin yanınıza geliyordum. Sen nereye? dedi bir ses.
Bir anda kafamı kaldırdım ve:
- Yuh yani yuh!! Gerçekten yuh ama ya, tamam pes ediyorum ne istiyorsunuz benden, dedim ve Misaki :
- Lawliet iyimisin sen? Ayato nerde? Kafeye gel demişti bana, dedi.
1 dakika içerisinde ne planlar yapmış be yav, dedim içimden. Ben de sinirli bir şekilde:
- Evet, kendisi kafede oturuyor ama ben artık iyi olduğum için eve gidiyordum ve şimdi de yoluma devam edeceğim, dedim. Asılnda o zaman ne diyeceğimi bilemedim ve eve gideyim dedim ve güzel bir seçenek olabilirdi. Evimi özlemiştim. Ve o da:
- Ya Lawliet ya beni bekle o zaman bir dakika Ayato' ya uğrayayım seninlen geleceğim, dedi ama ben onu takmadan yürümeye başlamıştım bile.

Uzun bir yürüyüşten sonra evime nihayetinde gelebilmiştim. Ev gibi güzel bir şey yoktu. İstediğin gibi rahat olabiliyordun ve bunu içimden dediğim anda kendimi en rahat koltuk köşeme attım. Bütün bu olanları rahat bir şekilde yeniden düşünmeye başlamıştım ama çok yakışıklı bir çocuktu gerçekten. Onun nasıl savaştığını merak etmiştim. Onu tam da savaşırken görseydim daha fazla tutulur muydum acaba? dedim içimden.

Ama tüm bu olanlardan ne ara bu sorulara yönelmiştim ben?

Az kalsın derin bir uykuya dalacaktım ki zil çaldı. Başlıyacaktım şimdi ziline. Bir kere de rahat bıraksalar olmazdı demi. Hiç kalkasım yoktu ve biraz bekledim. Yine zil çaldı. Eee kim olsa bekleyemezdi kapıda ama kesin Misakiydi. Hızlıca bir kalkış yaptım koltuktan yavaş yavaş kalkmaya çalışsaydım hiç kalkamazdım yoksa.

Delikten baktım ama o Misaki değildi. Yeniden baktım ve tanıdığım birisi olmadığına karar verdim. Açmadan geri koltuğa uzandım. Nasıl olsa tanımadığım bir kişiydi. Belkide yanlış gelmişti.

Biraz düşündüm de kız çok güzeldi. Kızıl, kıvırcık saçları vardı ve siyaha bürünmüştü. Bir an aklıma geldi de. O kapıdaki düşündüğüm kişi olabilirdi ama nasıl olurdu. Sonradan bu düşünceme son verdim çünkü o kaç yıl önce hiç arkasına bile bakmadan kaçmıştı ve bunca zaman hiç gelmemişti. Hayatta mı onu bile bilmiyordum. Onu unutmuştum, hiç bir zaman hatırlanmayacak şartına.

Ardından yine zil çaldı. Hiç bırakmayacaktı anlaşılan. Açmaktan zarar gelmeyecekti nasıl olsa. Bu yüzden kapıya yöneldim. Hatıralarım yine gözümün önüne gelmişti. Ya kapıdaki oysa? Ben ne diyecektim. Yok yok nasıl olacaktı.

Kapıyı açtım. Önümde kapıya yaslanmış ve kıvırcık uzun saçlarıyla oynuyordu. Beni görünce hemen:
- He, sonunda! Kaç yıldır bu anı bekliyorum ve beni buna rağmen kapıda bekletiyorsun, dedi ilk, sonra devam ederek:
- Neyse sen beni tanımadın biliyorum.
O zaman baştan alayım. Kaç yıl oldu kardeşim?

Nasıl oldu ama. Hep bir heyecan!!

Bir Ayato Hikayesi {Ayato Kirishima}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin