Kapı açıldığında içeriden çıkan hizmetliyi görünce bir oh çektim.
"Buyur kızım kime bakmıştın. "
"Be ben şe şeyy içeride bir arkadaşım vardı. Ona bakmaya gelmiştim de.."
"İçeride hasta yok. Ben odayı toplamam için buraya gönderildim. Arkadaşın sanırım az önce çıktı. "
Buna inanamıyordum. Nasıl kaçırırdım? Hemen içeri girdim ve etrafa bakmaya başladım. Belki defter buradadır ya da ona ait birşey bulurum diye. Sadece onun olduğundan emin olmak istiyordum. Ama hiçbir şey bulamadım. Moralim tamamen alt üst olmuştu. Kapıda bana şaşkın bakışlarla bakan kadını aldırmadan sinirlice dışarı çıktım. Belki daha hastaneden çıkmamıştır diye aşağı inip her yere baktım ama yoktu.
Daha fazla uğraşmayacaktım. Sadece merak etmiştim. Sürekli karşıma çıkan çocuğun kim olduğunu bilmek istemiştim. Çünkü o gözler çok tanıdıktı. Onu ilk gördüğümden beri bunu düşünüyordum. Aslında bu kadar merak etmemin sebebi de buydu. Acaba benimle ne ilgisi vardı. Onu daha önce gördüğüme o kadar eminim ki. Ama ne zaman olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Bunu çözecektim. Ama şimdi sırası değildi. Emre'nin yanında olmam gerekiyordu. Bu yüzden hemen yukarı çıktım. Kızlar beni görünce ne oldu gibisinden bakış attılar. Omuz silkip:
"Önemli bir şey yok kızlar."
Emre'nin yatağının hemen yanındaki koltuğa oturdum. Ona baktıkça yaşadıklarımız aklıma geliyordu. Bir an önce iyi olmasını istiyordum. Kötü günlerimi mazide bırakmak istiyordum. Artık daha fazla üzülmek istemiyordum. Bir an da Emre elini oynatmıştı. Bir dakika o gözlerini açıyordu. Hemen ayağa fırlayıp doktoru çağırdım. Daha sonra Emre'nin yanına gidip elini tuttum:
"İyi olacaksın merak etme. Ben yanındayım."
Gülümsemişti. Zorlanarak bir şeyler fısıldadı:
"Teşekkür ederim.."
Beni gördüğüne şaşırmış olmalıydı. Bunu bakışlarından anlayabiliyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Tüm hasretini gidermek istercesine.. Elimi sımsıkı tutuyordu. Sanki benim gitmemem için yapıyordu bunu. Zaten onu bu halde bırakıp bir yere gitmek gibi bir niyetim yoktu. Kızlarda oturmuş bizi izliyorlardı. İkisi de bu halimize acıyordu biliyorum ama bana bu konuda hiçbir şey söyleyemiyorlardı. Çünkü benim bu konuda hassas olduğumu biliyorlardı. O yüzden 3 sene boyunca bu konu açılmamıştı aramızda.
Sessizliği kapının açılma sesi bozmuştu. İçeri giren doktor son kontrolleri yapıyordu. Bir yandan da Emre 'ye bir şeyler söylüyordu:
"Arkadaşın seni bir an bile yalnız bırakmadı. Onun değerini bilmelisin. "
Doktorun bu sözünden sonra Emre tekrar bana döndü. Yine bakışları konuşuyordu. Sanki bu kadar zaman senin değerini bilemedim der gibiydi. Ama artık geçmiş hakkında konuşmak istemiyordum. Sadece mutlu olmak ve hayatımıza devam etmek istiyordum.
***
Emre iki gün hastanede kalmıştı. Ben ise akşamları eve gidip geri kalan zamanımı Emre'nin yanında geçirmiştim. Bu iki gün boyunca tek kelime etmemiştik. Aslıyla Beyza da beni yalnız bırakmamışlardı.
Bugün taburcu olacaktı. İşlemleri halledip hastaneden çıktık. Onu evine getirmiştik. Ev bomboştu. Anne ve babasının nerde olduğunu sordum.
"Ben gittikten sonra burda kalmak istemediler. "
Demek taşınmışlardı. Başka bir şey sormadan mutfağa gittim. Aslında soracak o kadar çok şeyim vardı ki. Hepsini içime atıyordum. Susuyordum. Susmalıydım. Mutlu olmak için bunu yapmak zorundaydım.
Yiyecek bir şeyler aradım ama hiçbir şey yoktu. Buzdolabının üstündeki numaralardan pizzacıyı aradım. Bize 4 tane pizza sipariş verdim. Eğer daha fazla aç kalırsam bayılabilirim. Zaten Emre'de hastanede bir şeyler yiyememişti.
Salona geçtiğimde büyük bir sessizlik hakimdi. Emre beni görünce :
"Melis.. Biliyorum beni asla affetmeyeceksin. Ben o gün senin yanına geliyordum. Kazanın olduğu gün.. Sana mektup getirecektim. Çok dalgındım. Arabayı göremedim. Seni böyle endişelendirmek istemezdim özür dilerim. Şimdi istemiyorsan benden nefret ediyorsan burda durmak zorunda değilsin. Ben.. Başımın çaresine bakabilirim.. "
Konuşurken gözleri dolmuştu. Benim gitmemi istemiyordu belliki. Ama ben onu o kadar terslemiştim ki kal demeye cesareti yoktu artık..
"Hayır Emre. Senden nefret etmiyorum. Aksine seni hala çok seviyorum. Ben.. Eğer o gün seni öyle bırakmasaydım.. Seni dinleseydim belki de böyle olmayacaktı. Ama bundan sonra mutlu olmak istiyorum. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Ben sen hastanedeyken o kadar düşündüm ki.. Seni affedebilirim. Her şeyi geride bırakabilirim. Artık üzülüp ağlamak istemiyorum çünkü. Senden bir açıklamada istemiyorum. O gün evden erken çıkıp sahile inmiştim. Düşünmeye ihtiyacım vardı. Sonra.. Seni gördüm.. Ve elindeki mektubu.. Seni o halde gördüğümde neler hissettiğimi bilemezsin.. Ya sana bir şey olsaydı.. Ben daha fazla sensiz olmaya dayanamam... "
İkimiz de ağlıyorduk. Ben daha fazla konuşamıyordum. Emre tanıma gelip bana sımsıkı sarıldı. Saçımı okşayıp:
"Seni bırakmak hiç istemedim Melis. Ben seni çok seviyorum. Bundan sonra seni asla bırakmam. Sana söz veriyorum seni daha çok mutlu edeceğim. Yaşadıklarını sana unutturacağım. Sakın kaza olayında da kendini suçlama. Burda suçlu olan biri varsa o da benim. Sen ne yapsan haklısın. Ne desen haklısın. Bundan sonra sen ne dersen ne istersen öyle olsun... "
Emre'ye sımsıkı sarılmıştım. Ona sarılmayı o kadar özlemiştim ki.. Kokusunu içime çekmeyi.. Gözyaşlarım acıyla karışıktı. Aslında mutlu olmalıydım. Çünkü artık yanımdaydı. Onu affetmiştim. Her insan hata yapardı. O da yapmıştı ama pişman olmuştu..
Ne kadar zaman birbirimize sarıldık bilmiyorum. Ama onu bırakmak istemiyordum. Sanki her an çekip gidecekmiş gibi hissediyordum.
İlk ayrılan ben oldum. Daha sonra koltuğa geçip oturduk. Aslı'yla Beyza da ağlamıştı. İkisinide çok seviyordum. Benimle ağlayıp benimle gülüyorlardı. Benim bu halime sevinmiş olmalılar ki bana her şey yoluna girecek der gibi rahatlatıcı bir gülümseme yaptı Aslı. Evet her şey yoluna giriyordu. Emre gelmişti. O iyiydi. Ve biz yine eskisi gibi mutlu olacaktık.
Bu eve ilk geldiğim de Emre beni anne ve babasıyla tanıştırmıştı. O zaman burası eşyalarla doluydu. Duvarlar resimlerle, kenarlar çiçeklerle çevriliydi. Şimdi ise hiçbirinden eser yoktu. Her şey herkes değişmişti.
Emre'nin telefonu çalıyordu. Ekrana bakınca hemen ayağa kalktı. Şimdi geliyorum der gibi kafasını sallayıp mutfağa gitti. Telaşlı görünüyordu. Ne olduğunu anlamamıştım. Ben de kalkıp etrafı gezinmeye başladım. Vitrinde Emre'nin eski resimleri vardı. Ne kadar da büyümüştü şimdi. Resimde daha çocuksuydu. Şimdi ise daha yorgun..
Kızların yanına gidip oturdum. Bugün çok sessizlerdi. Bana sarıldılar. Mutluyduk artık. Gülüyorduk üçümüzde.
Emre mutfaktan çıkıp yanımıza geldiğinde o da gülüyordu bu halimize.
"Bak Emre bir daha benim bu güzel arkadaşımı üzersen seni öldürürüm. "
Aslı gülerek söylemişti ama ciddiydi de.
"Size söz veriyorum bundan sonra asla ayrılmayacağız."
Zil sesiyle hepsi kapıya baktı.
"Birini mi bekliyorduk?"
Beyza merakla sormuştu.
"Hepimize pizza söylemiştim. Açsınız diye düşündüm. Mutfakta bir şey yoktu."
Onlarda acıkmış olmalılar ki bir anda gözleri parladı hepsiniz. Daha fazla onları bekletmeden kapıyı açtım. Pizzayı getiren adam şapkayı gözüne kadar çekmişti. Kim olduğu gözükmüyordu. Ben pizzaları alıp parayı uzattığımda bir anlığına şapkanın altından bana bakıp göz kırpmıştı. Olayın şokuyla kalmıştım. Şakamıydı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Suçum Sevmekti
RomanceMutlu olmayı herkes hakeder ama onun geçmişi buna izin vermez. Herkes tek tek gider onun hayatından sadece gözyaşları birakmaz onu. O kadar yükü kaldıracak kadar güçlü değildir onun bedeni. Güvendiği insanlar yarı yolda bırakır onu bu acımasız dünya...