O günden sonra

2.1K 34 12
                                    

O günden sonra her şeyin eskisinden daha başka olacağını nerden bilebilirdim ki...

Sessizliğin beni sinsice gölgesi altına aldığına hâla inanamıyordum.Korkuyordum,yalnızlıktan öleceğimden ve leşimin aylar sonra kaldırılacağından ya da bir çöp tenekesini boylamaktan korkuyordum!

Uçurumdan aşağı selpelenen kum tanelerini andırıyordum.Bir süre sonra bataklığın dibinde kalacak,hissettiklerim boş bir hayal olarak kayalıkların altına gömülecek ve ben tek başıma yalnızlığı kokluyor olacağım.

Konuşmamak ,sessizlik miydi?Ardına sığındığım yüzler beni mahveden insanlar mıydı ?Cem yıllardır kendimi hapsettiğim adam,şimdi ise mezarının başında ağlamaya bile takatim yok.Ölümün onu kanatlarına aldığı zaman ben çoktan uzaklardaydım.İşte o gün.21 Mart.Aldanışımın tarihi.Uzaklarda kalan yalnızlığımın artık tam içimde olup beni ele geçirdiği tarihdeyim.

Bana mest çekmiş bilincimin karanlığındayım,ihanet hiç bu kadar yakışmamıştı kırılan kalbimin derinliklerine.Ama şimdi gidiyordum işte.Yalnızlığın buram buram koktuğu,gün ışığının çoktan ortadan kaybolduğu yere gidiyordum.Cem'i hem geçmişe hem de toprağa gömüp gidiyorum.Korku bedenimi ele geçirse de gidiyorum.Kanun önünde kaçabileceğim hiç bir yer olmadığını biliyorum.

Hayat adanmak için değil,yaşanmak içinmiş.Hükmettiğin bedeni bir başkasının ele geçirmesiymiş.Aldatmak ne kadar içten olabilir ki? Ya da bir cinayet ne kadar karartır ışıkları?Korku sırılsıklam olmuş benden yardım istiyor.Bense onun haline acıyorum.Ama yapabilceğim hiç bir şey yok.Onu benimsemekten başka,sevmekten başka.

Ailemin bile yanımda olmaya ne istekleri ne de cesaretleri var.Benim yüzümden yaşadıkları onca şeyi bir kenera selpeleyip yeniden benimle olmalarını beklemek hayal kırıklığı olurdu.Kimsesiz kalmanın ilk defa bu kadar derinden acısını çekiyordum belkide.Evimden kelepcelerle çıkmaktan, kaçış yolumun olmadığını bilmek canımı acıtıyordu.Ağlamaktan kuruyan göz yaşlarımda küsmüştü bana.Yenildiğim bir anlık öfkemin göstermediği sadakata kızıyordu hepside.Ama ben pişman değildim.Hiç bir zamanda bırakmayacaktım duygularımı deniz kenarına.Ne yaptıysam hala aynı şeyleri hissediyordum.Karaktersiz bir adamı erkenden cehenneme yollamıştım alt tarafı.Ne vardı bunda bu kadar abartılacak?

Zorla bindirildiğim polis arabasının cam kenarından bakıyordum yaşlı gözlerle bana bakan anneme.Kokusu dinmeyecek kanlı ellerime sarılı kelepceler resmediyordu her şeyi.Gidiyordu işte bu kız.Yalnızlığın asıl hakim olduğu yere,belki de kendisine en güzel yakışan yere...Babam ise bir köşeye çekilmiş kızının kaderine ağlıyordu.Bir daha yüzüne bile bakmayacağı kızının yüzüne.Ağlamak kaçınılmazdı değil mi?

Biraz ilerde mutluluktan kırışmış göz çevresinin sakladığı şeyleri kusuyordu ünlü iş adamı Bahri Bey.Tabi ki öyle olacaktı.Oğlunun canına kıyan bu vicdansız kıza her şeyi yapmaya hakkı vardı.Oysa tek suçlu bendim değil mi?Çünkü aldanan kişi geride kalan kişiydi.

Ankara'nın dar gecekondu evlerinden çığlık çığlığa kulağımı dolduran seslerle ayrılıyorduk.Çaresizliğin iki kelepce arasında kalan boşluğuna odaklanmış tüm kötü bakışlarını bana savuran polis memurlarını görmezden geliyordum.Belki de ellerinde olsa beni öldürmek için birbirleri ile bunun kavgasını bile yapabilirlerdi.İşte yavaş yavaş oluşan kin duygusunun kurbanıydı şu anda arabanın içinde aynı havayı soluduğum benden nefret eden insanlar.

Bundan sonrası ne olacaktı peki?

BÜYÜK ALDANIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin