Uçsuz bucaksız karanlığın tam da içindeyim işte!Dayanılamayacak bir acının asıl zanlısı ben miyim yoksa bunları bana yaşatan;sevgilim ve kendi vicdanı adına beni koruyan kardeşim mi?
Soğuk tenime nüfus ederken biz çoktan polis arabasına binmiştik.Sağımda ve solumda iki bayan polis,önümde ise yine tüm hiddetiyle bir tane şoför.Arabanın etrafını sarmış yüzlerce meraklı insan ve bitmek bilmeyen medya esirleri.
Göz yaşlarım akmaya cesaret edemiyordu.O kadar kameranın önünde bunu yapacak kadar aklımı kaybetmemiştim.Ne Bahri Bey'i ne de bana düşman olan hiç kimseyi sevindirmeye niyetim yoktu.Zaten bu pek mümkün değil gibiydi.Tüm korkunçluğunu bedenine montalamış gibi geliyordu Büyük Altaylı.Kıravatı rüzgarın etkisinden en az onun kadar hızlıydı.Gözleri fal taşı gibi açılmıştı.Bir yandan da bir şeyler sayıklıyordu.Arabanın içinde olsamda nefretini kusan adamın söylediklerini harf harf beynime kazıyordum.Bunu neden yapıyordum bilmiyorum ama isteyerek yaptığım bir şey değildi.
Sonunda arabanın yanına gelmişti,ve arkasında adamları.Evet paparaziler sevinçten dört köşe olmuştu.Çünkü birazdan burada çıkacak olay fiyasko bile olabilirdi.
"Beş yılla kurtulacağını sanma!"dedi bir yandan da arabanın camına yumruk atıyordu.İşte bu adam buydu.Kendi ailesi hep ön plandaydı.Onların canı demek tüm dünya demekti.Oysa bunu yaparken karşısındakinin ne durumda olduğunu düşünecek potansiyeli yoktu.
Gözlerimi dayayıp bu karamsar adamı dikizliyordum.Kin damarlarına kadar işlemişti.Ne desem kâr etmeyecekti.Susmak en büyük cevaptı belkide.Sessizliği solumak ve hissizleşmek.Evet tam da buydu kelime anlamı.
Polisler arkamızdan bağıran adamı duymamazlıktan gelip ilerlemeye başladılar.Cezaevine yeniden dönüyordum.
Arabanın egzoz gazı içerisinde hızla fren yapıp ilerleyişini ve Bahri Altaylı'nın sesinin yavaşca kayboluşunu seyrettim.Gözüm hemen dönemeçteki Gonca'ya ilişti.Bahçe kapısında dayanmış,kafası önde duruyordu.Kızıl saçları rüzgarın etkisiyle arkaya doğru savruluyordu ama o bunu hiç umursamadan iki elini birleştirdiği çantasıyla uğraşıyordu.Felaket gözüküyordu.Çantasından çıkardığı kalitesiz gözlüğü gözüne taktı.Derin bir nefes alıp başını kaldırdığında güçlü kadın sembolü çizmeye çalıştığını anlayabilmiştim.Sanırım Cem'i gerçekten sevmişti.Polis arabası arkadaki diğer iki polis arabasına uyum sağlamaya çalışarak hızlandı.Mahkemenin bulunduğu caddeden tamamen uzaklaştığımızda kafamı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım.Hücreye gitmiyordum ama kuşkulanıyordum.Bir hafta boyunca yaşadığım onca şeyi unutmak istiyordum, ne yazık ki unutulamayacaklar listesine girmişti bile.
Yol sessiz ve bir o kadar da baş ağrıtıcı geçmişti.Cezaevine gelmemizle gözlerimi açıp öne doğru toplandım.Hadi bakalım yeni bir hayat beni bekliyordu!Görkemli binanın bahçesinde arabayı düzensizce parkeden polisleri seyredip beni indirmelerini bekledim.Yanımda oturan iki bayan memur kolumu çekiştirip aşağı indirdiler.Yürümeye bile halimin kalmadığını farkettim.
Merdivenleri çıkmak için ilerlediğimizde merdivenin başındaki kadın dikkatimi çekti.Bizi beklediğini anlamak zor olmamıştı.
Takım elbisesi kaliteden parlıyor,gözlükleri göz kamaştırıyordu.Asaletin şekil bulmuş haliydi.Onun katına gelmemizle bizimle beraber ilerlemeye başladı.Yan gözle bana baktığını farkedebiliyordum.Koridor boyu yürüyüp bir odaya girdik.Oda oldukca aydınlıktı ama içerisi sigara kokuyordu belki birazda şu zenginlerin kullandığı ağır parfümlerden kokuyordu.Takım elbiseli ve bir o kadar da şık giyimli kadın kırmızı ayakkabısının topuk sesiyle dikkatimi dağıtıp ,dikkatleri kendine çekti.İki bayan polise başıyla işaret edip kapıyı gösterdi.Kendimi yapayalnız hissedip duvara sindim.Bu kadın konuşmadan beni ezmeyi başarmıştı bile.Bravo!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK ALDANIŞ
Novela JuvenilLanetli güçlerin himayesi altında kalmış,korku bedenine hükmederken cesur kalıp yardım bekleyen genç kızın umutlarının aralandığı ,eskiyi unutmak için her adımda tökezleyen bünyesinin dayandığı zorluklar gün yüzüne çıkıyor. Ada uğradığı ihanetin ke...