Yalnız bile değilim!

516 25 10
                                    

Polis arabasının aniden çıkardığı firen sesiyle irkildim.Başımı kaldırmamla gözümü alan kamera ışıklarına ruhsuzca bakmakla yetindim.Hızla kolumdan tutup arabadan indirdiler.Kolum acıyla çığlık atarken hala susmakta olan iki çift göz yabancıydı bu atmosfere.Kaç kere düşmüştiki cezaevine?Ya da kaç kere onu linç etmek isteyen insanlar olmuştu?

Arabada beni öldürmek ister gibi bakan memurlar koruyordu beni bu yüzlerce insandan.Bazıları yaşlı gözlerle bana bakaren ,söylediklerini irdeleyemiyordum.Asırlar gibi gelen dakikalar içinde hissettiğim onlarca duygu darmadağın olmuştu.Yaşadığım utanç bünyeme kazık gibi otururken hala tepkisiz kalabilmem polisleri şaşırtmıştı.

Kaç kat çıktık bilmiyorum ama ayaklarım bana meydan okuyor gibiyidi.Zorla ayak uçlarım merdivenleri tırmanınken beynim olanları reddediyordu.Sonunda gelen sesle o da zar zor kabullendi olanları.

"Hücreye koyuyorsunuz."dedi kalın erkek sesi.Koluma el izlerini geçtiğini düşündüğüm iki memur yavaşca bıraktılar sonunda beni.Demir kapının tek hamlede güçlü ellerle açılmasıyla kelepcelerim çıkarıldı.Gözlerim kapıya odaklanmıştı, içeriye bakmaya cesareti yokmuş gibiydi.

Arkamda hissettiğim büyük ellerin baskısıyla tökezleyip boşluğa düştüm.Yüzüm karanlıkla yüz yüze geldiğinde çoktan kapı hiddetle kapatılıp sürgüsü çekilmişti.Göz yaşım yanaklarıma fırsat vermeden direk yeri soludu.Ellerim kavramıştı rutubetin oluşturduğu çıkıntılı yapıyı.Yüz üstü yattığım yere bulaşmış ihanet kokusunu hissediyormuş gibi buruşturdum yüzümü.Ne kadar kalacağımı bilmediğim leş kokan yere dayadım başımı.İç güdülerim ayağa kalkmış çarasizlikle başını sallıyordu.Saçlarımsa yeri okşuyordu.Umursamadım.

Doğrulup köşeye çekildim.Dizlerimi karnıma çekip,kollarımı bacağıma doladım.Başımı boşluğa yerleştirip odayı incelemeye başladım.Aydınlık bir köşeye çekilmiş gibiydi.Alışmak hissisleşmek miydi?
Hüzünle dolan kalbim taşkınlıkla bana sırıtıyordu.Duvarların üstüne kazınmış lekeler ; kaç bedenin haps olduğu siyah alanda boşluğa bakıyordu.Rutubetle havaya kalkan duvar parçaları çürümüş bir elmayı andırıyordu sanki.Yaşanmışlıkları duvarlara gömüp belki de leşi kokacak kadar bekletilmişti.Kanı huzursuzlukla kokarken o yalnızlıkla boğuşuyordu.Acı her zerresine nüfus ederken unutulmuş mu hissediyordu?Neden düşmüştü bu lanet yere?İntikam yelpazesi olmuştu acılarını azıcıkta olsa rafa kaldırmaya.Ama dinmeyen bir şeyler vardı.Yalnızlık.

"Unutulmuş gibiyim ben.Ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir.Bilmem ki nasıl anlatmalı?Yalnız bile değilim."

Ezberime kazınan mısralar dokunuyordu düşüncelerimin merkezine.Duvarlara yazılmış kim bilir kaçıncı nottu bu okuduğum?Acı gülümsemeyle yazılmış hissi kaplarken her yerimi,acıyla yeniden kavrulan düşüncelerimi susturdum.Susmalıydı çünkü. Suçlu olan ben değildim.Burada olması gereken ben değildim.Ama hayat oynadığı akıl karıştırıcı oyunlarını sunmaya devam ediyordu.

Nefesim küçücük odanın oksijenini tüketmekten korkuyormuş gibi iç geçirdi.Kafamı hemen yan tarafa çevirdim.Sim siyah duvar bana ağlayarak bakıyordu.Dışarıda hafifce atıştıran yağmur damlaları bu eski binanın dayabileceği türden değildi.Kayıtsız kalamamış,emmişti tüm Ankara suyunu.Bardaktan boşalır gibi akmasada ürkütücü fırtınaya ayak uyduruyordu bulutun çocuğu.

Daha önce bir kaç kere geldiğim karakola yatıya kalacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.Belki bir hırsızlık belki de tacize uğradığım için şikayete geldiğim bu can sıkıcı ortam gerilmeme yetiyordu.Göz ucuyla da olsa mahkumların kaldığı yeri tarıyordu gözlerim.Onlara nasıl bakıldığını,günleri dört duvarla kapalı alanda nasıl geçtiğini merak ediyordum.Televizyonlarda günün haberi olarak medyayı dolduran;cinayet,hırsızlık,tecavüz :meraklı gözlerin aradığı iste buydu.Bunları yapanların hangi vicdansız insan olduğuydu.Çoğu kez gazetelerin üçüncü sayfasında resmediler haber küpü bu değil miydi?Ve çoğu kez bunu yapanlara küfür etmemiş miydim?Şimdi ise bana edilen onca küfür neden ağrıma gidiyordu?Onurlu bir katil olur muydu?

BÜYÜK ALDANIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin