Herkesin sınıfı terketmesi sonucu sınıfta ben ve Burçin tek kalmıştık.
Burçin hızlıca ayağa kalkarak bana döndü.
"Hadi bizde çıkalım! Bu anı kaçırmak istemiyorum." Kolumu çekiştirmesiyle ayağa kalktım. İçimde az da olsa merak vardı zaten.
Hızla sınıftan çıkarak merdivenlerden inmeye başladık. Merdivenlerden inerken aynı zamanda sırıtıyordum.
Eski okulumda tek yaptığım ders dinlemekti, öyleki arkadaşım bile yoktu. Ama şimdi, bu okulda ilk günden bir sürü şey olmuştu.
Son olarakta herkesin toplandığı bir kavga! Ellerimi çırptım, kavgalara bayılırdım.
Bahçedeki büyük topluluğa ulaştığımızda kavgayı izleyebilmek adına öne doğru ilerledik. En öne geldiğimizde Burçin'in koluna girdim. Onu daha çok tanımasamda bu okulda ondan başka tanıdığım yoktu. Ve nihayet bakışlarımı kavgaya doğru çevirebilmiştim.
Yerde bir çocuk vardı. Ve o, çocuğun üzerindeydi. Yakasından tuttuğu çocuğun tanınmayacak hale gelmiş yüzüne doğru kükrüyordu. Ne dediğini anlamasamda zalimliği karşısında nutkum tutuldu. Arkası dönük olduğu için yüzü görünmüyordu. Ama attığı yumruklar öyle şiddetliydi ki yüzünü görmeden ödüm patlamıştı bu çocuktan. Şu an yerinde olmak isteyeceğim son kişi, şüphesiz ki yerdeki çocuktu.
Son bir yumruk atıp doğrulduğunda bağırdı;
"Seni bir daha kardeşimin yanında görürsem, bu kadar kolay kurtulamazsın! Kemiklerini eline veririm! Duydun mu lan beni?" Sesi, sesi sertti. İrkildim. Burdan biran önce gitmek istiyordum.Ve aniden arkasını döndü. Nefesim kesilirken olduğum yerde taş kesildiğimi hissettim. O, o çok yakışıklıydı. Hayatımda onun kadar yakışıklı birini görmemiştim. Esmerdi, bal rengi gözleri, uzun ve yapılı bedeniyle mankenlere taş çıkartabilecek düzeydeydi.
Yüzündeki hafif sakal ona erkeksi bir görünüm vermişti. Üzerine giydiği siyah okul forması olmazsa onu asla ama asla liseli sanmazdım.
"Savaş, o!" Burçin'in fısıltıyla sarfettiği kelimeler karşısında daha çok şaşırdım. Demek herkes onun için buraya toplanmıştı.
Gözlerimi kırpıştırarak ona, yani Savaş'a bakmaya devam ettim. Kahretsin! Çok yakışıklıydı.
Fısıldamalar çoğalırken Burçin'in kolunu çekiştirdim.
Burada daha fazla kalırsam şüphesiz ki Savaş'ın üzerine atlayacaktım. Sonum iyi değildi.
Arkadan sertçe itilmem sonucu dengemi sağlayamadım. Hızla yere düşerken avuç içlerim sertçe yüzeye deydi. Birden herkes sustu. Fısıltılar bile kesilmişti.
Utancımdan nerdeyse gebermek üzereydim. Saçlarım yüzümü kapatırken hafifçe başımı kaldırıp saçlarımın esaretinden kurtuldum. İki siyah ayakkabı önümde durdu. Başımı daha da kaldırıp önümdeki kişiye baktım.
Oydu... Savaş.
Yüzündeki sert ifade kaybolmadan birden elini bana doğru uzattı. İki elimle yüzümü kapatırken bağırdım.
"Ne olur bana bir şey yapma!"
Bana vurmasını istemiyordum. Ben ona hiçbir şey yapmamıştım.
Hiç bir darbe almayınca parmaklarımın arasından ona baktım. Eli havada, şaşkınlıkla bana bakıyordu.
Yüzündeki şaşkınlık geçince yüzü daha sert bir hal aldı. Elini geri çekerken hızla arkasını döndü. Oradan uzaklaşırken arkadaşı olduğunu düşündüğüm üç genç de arkasından gitti.
Bana yardım etmek istemişti. Bense ondan korkup neler demiştim. Pişmanlık her zerremi sararken arkasından bakmakla yetindim.
"İyi misin? Bir şeyin var mı?" Hemen yanımda duyduğum sesle başımı o yöne çevirdim. Sarışın ve oldukça tatlı bir çocuktu. Mavi gözleri sıcacıktı. Boyu ortalama boyun üzerindeydi. Okul forması beyaz tenine çok yakışmıştı.
"İyiyim. Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Hadi gel seni kaldıralım."
Koltuk altlarımdan tutup beni tek seferde kaldırdığında itiraz etmedim.
Kalabalık hızlı bir şekilde dağılırken yerdeki çocuğu da kaldırmışlardı. Çocuk karşıma geçtiğinde elini uzattı.
"Ben Araf."
Tam elimi uzatacaktım ki Araf sertçe geriye doğru itildi. Aynı anda biri boynuma atladı. Burçin olduğunu farketmemle hafifçe gülümsedim. Bana beklediğimden çabuk alışmıştı.
Araf sinirli bir edayla Burçin'e baktığında, Burçin bana sarılmayı bırakıp ona dil çıkardı.
"İyi misin kuşum?" Burçin fazla evhamlıydı.
"İyiyim. Yok bir şeyim. İzin verseydin biz de tam Araf'la tanışıyorduk."
Burçin alaylı bir ifade ile Araf'a döndü.
"Hifacığım, sen bu sarıyı tanısan ne olur? Tanımazsan ne olur?
Araf tek kaşını kaldırarak Burçin'e baktı.
"Seninle tanışarak zaten hata yapmış. O hatayı benimle tanışarak kapatmak istedi herhalde."Burçin tam birşey söyleyecekken araya girdim.
"Hadi ama kavga etmeyin."
Burçin gözlerini kısarak Araf'a bakmaya devam etti. Ardından bana döndü.
"Savaş sana yardım edecekti. Neden öyle söyledin?"
"Bilmiyorum ki! Bir anda bana vuracak sandım. Hem onlar kim ki?"
Burçin bilmiş bir edayla bana baktı.
"O çok yakışıklı olan Savaş Andros. Onun yanında olan o üçü de en yakın arkadaşları; Emir Atak, Rüzgar Demir, Uzay Mercan."
Araf sıkılmış olacak ki mırıldandı.
"Boşver onları da hadi sana okulu gezdireyim." Burçin ile Araf neden sen gezdiriyormuşsun? Adlı polemiğe girerken ben onu düşünüyordum.
Savaş'ı! Neden bana yardım etmek istemişti?
Arkadaşlar bölümü kısa attığımı biliyorum. Kusura bakmayın. Yeni bölüm daha uzun olacak inşallah. Vote vermeyi unutmayın. Öpüldünüz...
BINABASA MO ANG
Sessiz Gemi
Teen Fiction"Sence de biz çok itici değil miyiz?" Dediğimde başını yerden kaldırdı, gözlerimin içine baktı. Ağır hareketlerle, uzun ince parmakları arasında ki sigarayı dudaklarına götürdü. Güçlü, derin bir nefes çekti ciğerlerine. Neden? Der gibi baktı gözleri...