Sabah saati olmasına rağmen güneş ışıklarının pek uğramaya niyetli olmadığı koridorda memnuniyetsizce karşısındaki koyu kahve gözlere baktı Jungkook. Çocuğun olur olmadık yerlerden fırlamak gibi bir özelliği olduğunun farkına varmıştı zaten fakat daha öncekilerin aksine yüzünden hiç eksik etmediği gülümseme yerini düz bir çizgi halindeki dudaklara bırakmıştı.
Jungkook'un çocuğu bu kadar ciddi gördüğü ilk seferdi fakat karşılaşmak istediği bir görüntü olmadığını düşünmüştü hemen. Siyah pelerinin içinde, ellerini göğsüne çaprazlamıştı, ağırlını sağ ayağı üzerine toplamıştı ve yüzündeki ifade Jungkook'u rahatsızca yerinde oynatacak kadar ciddiydi. Yine de öyle bir harekette bulunup şüphe çekmek istemediği için omuzlarını dikleştirip Hoseok'un keskin bakışlarına aynı şekilde karşılık verdi.
"Neden bahsediyorsun?" Diye sordu. İki yanda öylece duran kollarını o da Hoseok gibi göğsünde çaprazlamıştı şimdi. Bu bir nevi koruma mekanizmasıydı ve o an için ikilinin arasındaki gerginlik, bulundukları alanı bir sis bulutu gibi kaplamıştı.
"Neden bahsettiğimi biliyorsun, Jungkook." Hoseok, dudaklarına keyiften yoksun bir sırıtma yerleştirip devam etti. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Bir şey yapmaya çalıştığım yok." İçinde tehlike alarmları kırmızı ışıklarını dört bir yana saçarken dışarıya sadece alayla yukarı kalkan kaşlarını gösterdi, Jungkook. "Asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun, anlayamadım."
Hoseok, karşısında kendinden birkaç santim uzun olan çocuğa gözlerini devirip gergin bir gülümsemeyi ortama bahşetti. "Salağa yatmaya gerek yok." Deyip devam etti. "Neden Yoongi'nin peşinde dolanıp duruyorsun?"
Jungkook, karşısındaki çocuğun gözlerine bakmaya devam ederken düşündü. Verebileceği en mantıklı cevap neydi bilmiyordu lakin hakkında pek de bir şey bilmediği bu çocuğa gerçekleri anlatmayacağı aşikardı.
"Bunu da nereden çıkardın?"
Hoseok, sağ ayağı üzerindeki ağırlığı sol ayağına verip birkaç dakikadır dudaklarını işgal eden rahatsız gülümsemeyi sürdürürken dilini dudakları üzerinde gezdirdi. "Ciddi misin, Jeon Jungkook?"
Jungkook da kendisine bu soruyu sorarken karşısındakinin de aynı düşünceyi dile getirmesiyle olduğu yerde rahatsızca omzunu silkti.
"Seni uzun zamandır izliyorum. Kimse derdi olmadığı birini her gördüğü yerde gözünü bile kırpmadan izlemez herhalde. " Keskin sesi koridorda yankılanırken Jungkook'un şu ana kadar hiç dile getirmediği soruyu havaya bıraktı. "Ondan hoşlanıyor musun?"
Jungkook, dudaklarından bir kıkırtının çıkmasını engelleyemedi. Çocuk ne dediğinin farkında mıydı? Kimse tanımadığı birinden hoşlanmazdı herhalde. Yani, evet onların durumu biraz daha karmaşıktı ama Jungkook , Yoongi'yi hiç tanımıyordu sonuçta. Ona olan ilgisini inkar edemezdi ama hoşlanmak? Bu ağır bir ithaftı ve hayır, Jungkook çocuktan hoşlanmıyordu. İlgi alanının erkekler olup olmadığını bile bilmiyordu. Burada geçirdiği yıllar boyunca sadece dördüncü sınıfın sonlarında kendisinden iki yaş büyük Hufflepuff binasından bir kızı oldukça hoş bulmuştu ama şöyle bir düşündüğünde kızın adı şu an aklında bile değildi ve umurunda olduğu da söylenemezdi.
"Hayır." Dedi, gözlerindeki kesin bakışı diğerinin de görmesi için göz kontağını bozmadan. " Ondan hoşlandığım falan yok."
"O halde ne?" Hoseok, tek kaşı şüpheyle havaya kalkmış haldeyken sordu. "Neden Yoongi'yle bu kadar ilgileniyorsun?"
Jungkook, çocuğun kendisini dakikalardır sık boğaz etmesinden sıkıldığını belli edercesine derin bir nefesi ağzından dışarı gönderdi. "Neden seni ilgilendirmeyen konular hakkında bu kadar ısrarcısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirror of erised ϟ yoonkook
FanfictionBir saydam duvarın iki ucunda yansımalarımız. Ellerinin sıcaklığı ellerimde, gözlerin gözlerimde. Bir saydam duvar, Tut ellerimi, düşer miyim bir daha hiç? "erised stra ehru oyt ube cafru oyt on wohsi" Hogwarts!au × yoonkook