Şans tuhaf bir kavramdı.Küçük bir çocuğa benziyordu. Yönünü hiç beklemediğiniz bir anda üç yüz altmış derece değiştirebiliyor, bembeyaz sayfanızın tam ortasına koca bir damla mürekkebi damlatabiliyordu. Hakkında kesin kararlar vermenize izin vermiyordu.Ruh haline göre ani tavırları vardı ama suçlayamıyordunuz işte, karşınızdaki küçük bir çocuktu sonuçta. Bazen güneş kadar parlak bir gülümsemeyle yolunuzu çizmede en büyük yardımcınız oluyor bazense o yollara kendi elleriyle yıkılmaz duvarlar örüyordu.
Jungkook'sa her seferinde altında kalmaktan kurtulduğu o duvarların molozları arasında sıkışmış gibi hissediyordu şu an. Hiçbir zaman çok şanslı ya da çok şanssız biri olmamıştı. Büyücü olmanın verdiği yetkiye sığınarak arada bir asasını sallayıveriyor, kısaca oyunu kendi kurallarına göre oynuyordu ama bu sefer o asasını sallayamadan başka bir duvara toslamıştı bile.
Taehyung'un kısık sesli küfürleri arasında asasının ucundaki ışık hüzmesini karanlığa doğru tutup nefesini tutmuştu. Fazla büyük olmayan odanın duvarlarında yer edinmiş büyü kitapları dışında Jungkook'un dikkatini çeken tek şey kendilerinden çokta uzak olmayan karşı duvarda dizlerini kendine çekip oturmuş çocuktu. Gözleri tanıdık yüzün her santiminde dolanırken nefesini dışarı bıraktı.
Bu çocuğu elbette tanıyordu.
"Burada ne arıyorsunuz?"Dedi, gözüne çarpan ışıktan rahatsız olmuşcasına gözlerini kısarken.
"Hiç," Diye atladı Taehyung. "Hiçbir şey. Gidiyorduk biz zaten."
Çocuk Taehyung'u birkaç saniye izledikten sonra yüzündeki sırıtmayla konuştu. "Siz Gryffindor'luları burada görmek ilginç." Gözleri bu sefer Jungkook'ta takılı kalırken devam etti." Yakalanırsanız ne olur sizce?"
Jungkook gerginlikle yutkunsa da yüzüne çocuğunkine benzer bir gülümseme yerleştirdikten sonra cevapladı. "Bilmem," Bakışları tehlikeli parıltılarla karşısında hala rahatça oturan çocuğun yüzünde dolanıyordu. "Sana ne olacaksa bize de o olur büyük ihtimalle."
Pekala, yakalandıkları doğruydu ama hala tamamen batmış sayılmazlardı. Karşılarındaki çocukta olması gereken yerde değildi ve eğer bu çocuk yüzünden batarlarsa, onu da yanlarında çamura sürükleyecekti.
"Emin değilim." Çocuk yüzündeki ukala ifadeyi silmeden karşılık verdi. " Birkaç eksi puanla yırtarım büyük ihtimalle," Hemen ardından ekledi. "Sizin aksinize."
Taehyung, karanlık odada birbirlerine karışan nefesler arasından çocuğun yüzüne sertçe baktı. Siyah pelerinin iç yüzeyinde parıldayan yeşil kumaşı gördüğünden beri çocuğun yüzünü sağlam bir atış yapmayı düşünüyordu. Her zaman söylediği gibi bu Slytherin veletleri asla değişmiyordu. Hepsi aynıydı işte, ukala, kokuşmuş, sinsi yılanlar diye geçirdi içinden.
Birkaç kalp atışı sonrasında hala adını bilmedikleri çocuk ikisinin sessizliğinden faydalanarak tekrar konuştu. " Yine de bugün iyi günümdeyim."
Taehyung çocuğun sözünü kesti."Yani?"
"Yanisi, üç maymunu oynamaya karar verdim." Taehyung'un sert bakışlarına umursamazca karşılık verirken bir kez daha konuştu. "Ayrıca yeterince eksi puanım var zaten."
Jungkook şüpheyle çocuğu süzerken diğeri umursamazca ayağa kalkmış, yaslandıkları kapıya doğru birkaç adım atmıştı. "Bana bakmayı kesip binanıza dönün artık, yoksa gerçekten yakalanacaksınız."
"Neden?" Dedi Taehyung. O da ayağa kalkmış, çocuğun karşısına, daha uzun ve yapılı bedeniyle tam kapının önüne dikilmişti. " Neden bize yardım ediyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirror of erised ϟ yoonkook
FanficBir saydam duvarın iki ucunda yansımalarımız. Ellerinin sıcaklığı ellerimde, gözlerin gözlerimde. Bir saydam duvar, Tut ellerimi, düşer miyim bir daha hiç? "erised stra ehru oyt ube cafru oyt on wohsi" Hogwarts!au × yoonkook