13- fırtınaya kapılan aptallar

4.2K 476 109
                                    

Keyifli okumalar.

    Jungkook, bir süredir elinde tuttuğu kupayı dalgınca izlemeye devam ederken dudaklarından dışarı yuvarladığı bilmem kaçıncı nefesi sıkıntıyla verdi. Annesinin iki gün önce gönderdiği kalın boğazlı kazağı çenesine kadar çekmiş, bacakları karnına toplamıştı ve ortak salonun üçlü koltuğunda Taehyung'dan birkaç santim ötede oturuyordu. Geçen iki hafta boyunca hava giderek daha da soğumuştu ve birkaç saat öncesinde yağmaya başlayan kar çoktan tüm ihtişamıyla beyaz bir yorgan gibi okulun üzerine çekilmişti. Bakışları camdan dışarı, iri taneler halinde sakince yağan beyaz toplara kaydı. Kış ayı her zaman favorisi olmuştu. 

Giydiği kalın kazakları, yünlü çorapları, sıcak çikolatayı ve yazın aksine vücudunun her harekette iğrenç bir sıvıyı dışarı bırakmamasını seviyordu. Taehyung'la kalın kar tabakasının üzerine yatıp kollarını ve bacaklarını sallayarak melek şekli oluşturmayı ve diğerinin yüzüne attığı kar toplarını, hepsini çok seviyordu. 

Ve en önemlisi, yılbaşını seviyordu. Bu yıl Taehyung ve Jimin de onun ailesinin evinde olacaktı lakin diğer yılların aksine bir hafta sonra evde annesinin yaptığı tüm o tatlıları en yakın arkadaşlarıyla mideye indirecek olması ona pek de çekici gelmiyordu.  Üzeri bir süredir içilmediği için ince bir süt kaymağıyla kaplanmış sıcak çikolatasından koca bir yudumu boğazından aşağı gönderirken nerede yanlış yaptığını düşünüyordu. 

Hiçbir yer. Hiçbir yerde yanlışlık yapmamıştı. Tamam, belki başta ona aniden yaklaşarak bir hata yapmış olabilirdi ama hiçbir sorun olmadığına inanmıştı ve ah, baştan almak gerekirse sorun tam da iki hafta öncesinde başlamıştı. 

Yoongi'yle olan beş saatlik dersleri ardından koridorda yollarını ayırmış, kendi kendine gülümseyerek yatağına tırmanmıştı ve bundan sonra her şeyin daha güzel olacağını söylemişti kendine. 

Gerçekten, hesaplamalarına göre her şey daha güzel olmalıydı ama olmamıştı işte. Bunu fark ettiği ilk zaman, ertesi sabah kahvaltıya indikleri zamandı. Her zamanki gibi masasına kurulmuş, yemeğiyle ilgilenirken gözleriyle minik bedeni aramaya koyulmuştu ve görüş açısına girdiğindeyse dudaklarındaki koca gülümsemeyle ona bakmıştı ve elbette, beklediği tek şey kendisininkine benzer bir tebessümdü. Çok kolay, çok normal bir istekti onun için fakat karşılaştığı tek şey kendisinin kahvelikleriyle karşılaştığı an gözlerini kaçırıp bir daha da ondan tarafa bakmayan Yoongi olmuştu ve tüm yüce bilmem nelere başlatmasın şimdi, böyle olmaması gerekiyordu.

Dudaklarındaki gülüş yavaşça solup tüm yemek boyunca damağına acı bir tat bırakan hayal kırıklığıyla tek bir şey düşündü; böyle olmaması gerekiyordu. İkinci ve iki hafta boyunca devam edecek bilmem kaçıncı seferde gözlemlediği şeyse Yoongi'nin kesinlikle ondan kaçıyor oluşuydu. Derslerinin olduğu günlerin ilkinde hasta olduğunu Hoseok'dan öğrenmiş, çocuğun kendisine geldiği dört sefer boyunca da başka saçma bahaneler duyup daha fazlasını soramadan yalnız bırakılmıştı. Tüm bu süre boyunca Yoongi onunla konuşma çabalarının hepsini cevapsız bırakmıştı ve onu yemek saatlerinde bile görememek Jungkook'u çileden çıkaran en önemli ayrıntıydı. 

Kendini yeyip bitirdiği tüm o saatler boyunca hiçbir sonuca varamamıştı. Nerede hata yaptığını bilmiyordu. Neden Yoongi'nin kendisinden kaçtığını bilmiyordu. Yoongi'yi rahatsız edecek bir hareket yapıp yapmadığını anlamak için defalarca anılarına bakınmıştı ve ama hayır, çocuğun kendisini böyle bırakması ardındaki nedeni bir türlü bulamıyordu. 

" Beni delirtiyorsun." Jungkook buğulu bakışlarını camdan çekip Taehyung'a baktı. Onun bu dalgın halleri en çok Taehyung'a dokunuyordu ve son günlerde o iki Slytherin bozuntusuna türlü işkenceler yapmak pek de uzak bir ihtimal değildi onun için. Özellikle siyah saçlı olan, tamamen Taehyung'u çileden çıkartıyordu. "Noel arefesinde miyiz yoksa cenazede mi, belli değil. Kendine gel artık." Bacaklarını uzattığı yerden Jungkook'a ufak çaplı bir tekme savurmuştu ve diğerinin bakışları kendisininkini bulduğunda başını geriye atarak inledi. " Nefret ediyorum senden. Şu haline bak. Senin yüzünden mutlu olamıyorum bile. "

mirror of erised ϟ yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin