Bölüm sonundaki notta görüşmek dileğiyle, son kez,
keyifli okumalar.♥️
Gerginlik tenindeydi.
Somut değildi belki ama orada, derisinin altında ve vücudunu saran bütün o ince damarların arasında, sessiz, tehlikeli ve huysuzdu. Gergin olmalı mıydı, bilmiyordu. Tadını bilmediği bir yemeğe ilk çatalı batırmanın verdiği tedirginliğin tuzlu tadı genzini yakıyordu. Belki olmamalıydı. Bunca yıl onun yanında olduktan sonra, nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmemek korkutuyordu onu. Onu tanıyordu. Muhtemelen dünya üzerinde yaşayıp solan tüm nefeslerin arasında, sadece o, hemen arkasında onu takip eden bu çocuğu böylesine iyi tanıyordu. Yüzündeki ifadesizliği satırlara aktarabilir, gözlerinden geçen her bir kıvılcımın tadını algılayabilirdi. Elbette yapardı çünkü biliyordu, çocuk kendi üzerine kaç katlı duvarlar dikse bile, o, hep bunun dışında kalacaktı. Duvarlar gereksizdi. Saydamdı. Onun karşısında tüm önemlerini yitiriyor, kapısız duvarların arası onun için bir geçit oluşturuyordu.
En yakın arkadaşı.
Sahi, Yoongi onun için en yakın arkadaş sıfatının da ötesindeydi. Kalıplara uydurmaya gerek yoktu. Yetersizdi. Hiç gerek olmamıştı ve şimdi de, düşünceleri bir kedinin hızlı refleksleri gibi oradan oraya koştururken hayır, diyordu. Hayır, gerginliğe hiç gerek yok. Parmakları, hemen yanında yürüyen esmerin parmaklarını kendininkilere hapsettiğinde, bakışları kendine dönen koyu kahveliklere çıktı. Gergin değildi. Artık değil. Dudakları, yanlarındaki küçük çukurları gecenin karanlığında efor sarf etmeden sergilerken aynı gülüşü diğerinin dudaklarında da yakaladı. Güzeldi. Henüz açmaya başlayan bir çiçek kadar tazeydi, tazecikti ama gün geçtikçe büyüleyici yaprakları açılıp saçılıyor, başını döndüren bir koku genzinde konaklıyordu. Taehyung'u böyle tanımlamak hoş bir düşünceydi. Önlerinde çok uzun bir yol vardı. Birbirlerine sığınacakları, birbirlerinde soluklanacakları, birbirlerini bulacakları. Bilinmezliklerle dolu bir yolun henüz başındaydılar belki ama çok güzeldi. Bir o kadar güzel, bir hayli yatıştırıcıydı ve tam şu anda, burnuna dolan şampuan kokusu, gerginliğiyle birlikte uçup gidiyor, geriye sadece koca bir boşluk bırakıyordu.
Koridorlar gittikçe daralmış, her bir dakika kendisinden bir sonrakinin üzerine yığılmış, adımları yavaş bir ritmle dans ederken boğazı kurumuştu. Nereye gittiklerini biliyorlardı. En azından Yoongi, diye geçirdi içinden. Sırtında dolaşan keskin bakışları hissediyor, sıkı sıkıya tuttuğu el, kendi elini terletirken dudakları tek bir kelime için bile mağarasını aralamıyordu. Sessizlik, henüz bilenmiş bir bıçak kadar tehlikeli, yankılanan adım sesleri bir ton kadar ağırdı. Biliyor, dedi tekrar. Hepsi biliyordu.
"Bizi nereye götürüyorsunuz?"
Jungkook, sessizliği patlatan şüpheli sesiyle karanlığı yaran ilk kişi oldu. Odağı önünde hiçbir şey yokmuşcasına yürüyen iki bedendeydi. "Tae, sana diyorum. Baksana bana. "
"Gidince göreceksin zaten, Jungkook," diyerek bakışlarını omzu üzerinde diğerine yöneltti. Kısa bir andı. "Sadece Hoseok'u takip edelim işte." Parmakları, pelerini altında kendi elini kavrayan eli sıktı. Kızıl saçlının bakışları bir kalp atışlık süre içinde kendininkilere dönmüş, dudakları tatlı bir gülümsemeyi işgal ederken o da diğerinin elindeki tutuşunu sıkılaştırmıştı.
"Buranın nereye gittiğini biliyorsun," diyerek diğerini görmezden geldi, Jungkook. Sesindeki merakı hissetmemek imkansıza yakındı. Taehyung, çocuğun sesindeki merakın altına saklanmış şüpheyi anlayabiliyordu. Jungkook, bir aptal olabilirdi. Esmer olana soracak olursanız, kesinlikle bunu doğrulayan ilk kişi olurdu ve bundan büyük bir zevk de duyardı ama her şey bir yana, Jungkook, bir aptaldan çok daha fazlasıydı. Zekiydi. Merakını tırtıklayan herhangi bir şey için tüm o kalkanlarını elinin tersiyle iter, içini gıdıklayan o rahatsız edici his her neredeyse bulup yok ederdi. Şimdi de, bulmak için çabalıyor, en ufak bir ipucunda avına yaklaşan sinsi bir yırtıcı gibi çevik hareket ediyordu. "Hoseok," dedi, az öncekinin aksine daha düz bir tonda. Bakışları yanında yürüyüp düşünceli gözlerle kızıl saçlının ensesini izleyen sevgilisine kaydı bir an sonra. Bu koridor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirror of erised ϟ yoonkook
FanficBir saydam duvarın iki ucunda yansımalarımız. Ellerinin sıcaklığı ellerimde, gözlerin gözlerimde. Bir saydam duvar, Tut ellerimi, düşer miyim bir daha hiç? "erised stra ehru oyt ube cafru oyt on wohsi" Hogwarts!au × yoonkook