Windsor daha bir kaç gün öncesine kadar neredeyse ağzına kadar dolmuştu. Kaleye giern o kadar fazla giriş vardı ki, artık boş ev kalmadığın hanlara, lonca odalarına yerleştirilmişlerdi. Fakat sadece 1 hafta sonra tüm bu yerler de dolunca Kale bir anda genişlemişti. Doğu, batı ve güney kısımları genişlediği anda yepyeni binalar ortaya çıkmıştı. Çiftçi olanlar için çiftlik sahası var olmuş, çobanlar için ağıllar ve hayvanlar ortaya çıkmıştı. Yeni gelenler bunun nasıl olduğunu anlamasa da, eskiler iyi biliyordu. Bu genişleme Hükümdarın gücüydü. Bir gece içinde kimse fark etmeden bu kadar şeyi yapabilen sadece Hükümdarları olabilirdi. Eskiden tek katlı olan binalar şimdi 3-4 kattan oluşuyor her kata bir aile yerleşiyordu. Çiftçiler kendi adları yazan araziye yerleştirilmişler, demircilere iş yerleri gösterilmiş ve herkes çoktan yerleşmişti. Üstelik hala gelenler için boş araziler ve evler bile mevcuttu.
Yeni gelenler için Kıdemli demirciler iş başı yapmıştı. Onlar için özel zırhlar ve ekipmanlar üretmeliydiler. Bu ekipmalar Windsor halkı için oldukça özeldi. Sadece onlar için üretilir ve nasıl üretildiğini bir kaç kıdemli demirciden başka kimse bilmiyordu. Bu ekipmanlar türlü özelliğe sahipti. Zırhlar darbe yansıtmalı, botlar hızlanmayı sağlıyor, pelerin düşük levelde uçmayı gerçekleştiriyordu.
Windsor'un yeni vatandaşlarına ve Bey evrimine geçmeyen herkese yönelik kurslar başlatılmıştı. Her kurs 100 kişiden oluşuyor, başlarında 10 tane Lord bulunuyordu. Hepsi farklı saatlerde toplamda 1 saat sürüyordu. Bu kursların amacı ise kişilere temel dövüş yetenekleri kazandırmaktı. Ekipmanları sayesinde kulede ölmeyeceklerdi. Fakat sadece ekipmanlara güvenemezlerdi. Bu yüzden hepsinden bu ekipman özellikleri saklanmış ve korunmak için bu yöntemler öğretiliyormuş gibi gösterilmişti.
---------------------------------------------------------------
Şuan tam bir katliam yaşanmaktaydı. Leo karşısında ki kişiyle mücadele ederken, etrafında örümcekler durmadan birilerine saldırıyorlar, sanki yoktan var oluyorlarmış gibi ormandan sürekli olarak örümcekler çıkıyor, bir rakibe 5 örümcek saldırıyordu. Sayısal üstünlükleri hızlı bir şekilde üstün gelirken, Leo karşısında duran kişiye baktı. Kendisi nefes nefese kalmışken, karşısındaki kişi sadece birazcık yorulmuş gibi dik bir şekilde duruyordu. Bu kişinin bu kadar zorlu olacağını tahmin etmese de, kendisi şuana kadar ölmemeyi başardığı için gurur duyuyordu. Demek ki en azından 3 seviye üstüyle mücadele edebiliyordu. Planın ilk kısmı oldukça başarılı bir şekilde gerçekleşmişti. Evrimsiz seviyenin 80 ve üstü örümcekleri grubun üstüne saldırmıştı. fakat tek sorun liderin meşgul tutacak birisiydi ki, oda kendisi olmuştu. Ustası bu süreç boyunca ona hiç karışmamış, herhangi bir öneri yapmamıştı.
Bunun nedeni öğrencisinin, yani Leo Clast'ın ileri de kendisine ihtiyaç duymamasıydı. İleride ondan ayrılacak ve hayatına devam etmesi gerekecekti. Bu yüzden planına ve şuan ki olaya hiç bir müdahalede bulunmadı.
"Hay lanet! Bu nasıl olabilir!"
Lider yaşanan bu olay karşısında hem öfkeli hemde şaşkındı. Karşısında duran küçük çocuk, kendisi ile başarılı bir şekilde savaşıyordu. Bu ne kadar şaşkınlık yaratan bir durum olsa da asıl sorun örümceklerin ortaya çıkmasıydı. Koordine olmuş bir şekilde kendisi ve çocuk dışında herkese saldırıyorlardı. Üstelik sanki sınırsız gibi ormandan sürekli olarak akın akın geliyorlardı.
''Bayağı eğlenceli olduğunu düşünüyorum.''
Lider kulaklarına gelen bu cümleyle birlikte, karşısında nefes nefese kalmış olan çocuğa baktı. Sanki içi güçle dolmuş gibi nefesi düzeliyor ve dikleşmeye başlıyordu. Elinde ki tuhaf silahı kendisine doğru çevirerek,
''Seni öldürdükten sonra kelleni almalıyım. Yoksa ödülüme sahip olamam.''
Bunu söylediği anda arkasında binlerce canavarın kendisine doğru geldiğini hissettiğinde, yapabileceği tek şeyi fark etti. Kaçmak!
Her ne kadar seviyesi yüksek olsa da, bu kadar canavarla sürekli olarak savaşması gerekecek ve buda onun yorulmasını sağlayacaktı. Belki 5 gün, belki de 10 gün güçlü bir şekilde savaşsa da, illa ki bir yorulma dalgası onu saracaktı. İşte o zaman öleceği kesindi. Bu yüzden ileriye doğru zıpladı. Hemde bacaklarını güçle doldurup zıpladı ki, bir kuş gibi havalandı. Fakat fark etmediği şey şuydu, düşmanı olan çocukta kendisi ile birlikte zıplamıştı. Arkasından gelen darbe ile gök taşı gibi yere çarparken, çocuk onun önünde belirdi.
''Onu bağla.''
Lider çocuğun kim ile konuştuğunu anlayamamıştı. Fakat çakıldığı yerde toprak hareketlenerek, onu bir kafese kapatır gibi vücudunu sarıyordu. Ondan kurtulmaya çalışsa da, sanki tüm dünya ile savaşıyormuş gibi tek bir parmağını bile oynatamadı.
''Yok ol.''
------------------------------------------
Leo hala ustasının yaptıklarına şaşırmıştı. Havadan güç alarak onun bedeninde zıplamış, toprağa emir vererek düşmanı yok etmişti. Üstelik ilk ele geçirdiği gibi bedeni değişmemişti bile. O sırada Leo ise bedeninin dışında kendisini, yani ustasını izliyordu. Evriminin gücünü kullanacağını söylemişti. İşte bu onu asıl şaşırtan şeydi.
''Senin evrimin oldukça güçlü, fakat sen bir aptal olduğun için böyle yeniliyorsun. Sana karışmama kararı alsam da, en azından evriminin yeteneğini gösterdim. Her canlıya emir verme yetkin var. Senden düşük olanlar senin emrini yerine getirmek zorundalar. 1 seviye yüksek dahi olsalar, onlara emir veremezsin. Bu yüzden dikkatli ol ve bu yeteneklerini kullan. Bu evrimin sayesinde büyücülükte ilerleyebilirsin.''
İşte bu konuşma zihninde dolaşıp duruyordu. Ustası gerçekten bilgili bir kişiydi. Daha önce hiç duymadığı bir evrimi, sanki çocuk oyuncağıymış gibi kullanmış ve aynı şekilde kendisine de nasıl kullanacağını göstermişti. Büyücü olarak konsantre olması gerekiyordu. Fakat evriminin özelliğiyle birlikte artık böyle bir sorunu kalmamıştı. Aynı ustası gibi toprağa emir verdi.
''Beni Yıldırım Köyüne götür.''
Bunu sesli bir şekilde söylediği sırada, toprağa bakıyordu. Bir anda ayakları toprak tarafından kaplandı ve sanki uçurumdan aşağıya koşuyormuş gibi bir hızla, kendisi hareket dahi edemeden hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Sadece bir kaç dakika sürmüştü..
Toprak onu her türlü engelin yanından geçiriyor, bazı yerlerde ayaklarını havaya fırlatıyor ve yere düştüğü anda yakalayıp gitgide hızlanıyordu. Bunun çok eğlenceli olduğu su götürmez bir gerçekti. Fakat bu kadar hızlı olmak Leo'nun midesini bulandırmayı başarmıştı. O kusma isteğini bastırırken, yolculuk sonunda bitmiş ve bir anda Leo köy meydanında belirdi.
----------------------------------------------
''Ne kadar vereceksiniz?''
Leo tüm kafaları köy liderinin önünde ortaya çıkarıp bu soruyu sordu. Onun için oldukça kolay bir av olmuştu. Şuan için ödül hiç umurunda değildi. Hatta öğrendiği bilgi nedeniyle kendisi bile para verebilecek kadar mutluydu. Yine de ilk önce ödülün ne kadar olacağını duymak için bu soruyu sordu.
Köy lideri kafaları incelerken konuşmaya başladı.
''Bu kişiler kılıçla değil zehirle öldürülmüş. Fakat Yılan Grubunun Lideri Sanne'nin kafasında herhangi bir zehir belirtisi olmadığından, onun savaşarak öldürüldüğünü anlıyorum. Benim anlamadığım şey, senin gibi 1. seviye bir kişi nasıl 5. seviye birisini öldürebilir?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elçi 1-2
FantasyElçi 3 adlı kitabıma davetlisiniz. https://www.wattpad.com/555480360-elçi-3-bölüm-1 Leo Clast, iki farklı kadere sahipken hangisini seçecek? Aydınlığı mı? Karanlığı mı? İşte bu seçiminde iki farklı usta ona yol gösterecek ve dünyanın geleceğine kara...