Gaddar Tanrı bu dünyaya gücü getirdiğinde, sadece insanoğlunun güçlenmesini önlemek adına diğer ırklarada evrim yolunu açmıştı. Her ırkın kendine uygun gelişimi olsa da, hepsinden çok daha büyük güçler vardı.
İşte bu büyük güçlerden birisini oluşturan şey Kule Kral'larıydı. 4 diyarın içinde 4 farklı Kral Kulenin tüm katlarına erişim hakkına sahip olan varlıklardı. Fakat bulundukları katın seviyesine uygun güçlerine sahip olmaları, Gaddar Tanrı'nın onları engelleme şekliydi.
4 Kralın isimleri şöyleydi. Kral Lucifer, Kral Gabriel, Kraliçe Annabel, Kralı Goth..
Sırasıyla Ateş, Hava, Su ve Toprağın Kralları olan bu mutlak varlıklar bu güne kadar hiç bir şekilde yenilmemişlerdi. Uzmanlar dahi onlardan çekinirken, normal insanların hiçbiri onlarla uğraşmadı bile..
İşte şimdiyse Lucifer kendisine doğru gelen bir insan yavrusunu gördüğünde zamanın geldiğini biliyordu. Aynı efendisinin ona söylediği gibi bu kişi kör ve insan yavrusuydu.
''Lucifer bakalım Elçi'yi ne kadar zorlayacaksın. Eğer onu yenersen seni ödüllendireceğim. Fakat yenilirsen onun kölesi olursun.''
Lucifer kulağına gelen ses ile birlikte bir anda diz çöktü. Bu onun efendisinden başkasının sesi olamazdı! Uzun çok ama çok uzun zamandır bu kulede hapis kalmış ve savaşmıştı. Ta ki Elçi'nin geleceği zamana kadar.. Şimdi ise sonunda uzun bir aradan sonra efendisinin sesini tekrar duymuştu.
''Tek istediğim ödül size hizmet etmektir, yüce olan! Varlıkların en güçlüsü, Tanrı'nın isteğini yaymak için uğraşan yüce olan!''
Bunu söylediği anda ayağa kalkmıştı. Efendisi ona iki seçenek sunmuştu ki, bunlar arasından sadece teki kabul edilebilirdi. Buda Elçi'yi yenmek anlamına geliyordu..
Şuana kadar alevler ile sarılı olsa da bir anda önündeki alevler açılmış ve arkasında toplanmıştı.
Vücudu siyah bir zırhla kaplanmış olsa da, onu ilk gören kişi çıplak olarak düşünürdü. Zırhı vücudunun üstüne o kadar iyi yerleştirilmişti ki, herhangi bir boşluğa sahip değildi. Üstünde olan kabartmalar ise kemik görevi görüyordu. Bu kabartmalar kendisine gelen bir saldırıyı vücuduna ulaşmasını engellemek için konulsa da, onun en dehşet verici yanı bu değildi. Yüzü bir canavar gibiydi. Gülümsediğinde sivri ve beyaz dişleri direk göze çarpıyor, aynı şekilde burnunun olmadığını fark ediliyordu. Gözleri ise arkasındaki ateş gibi kırmızılığa sahipti. Üçgen olan iki gözünde de göz kapağı diye bir şey yoktu.
Her adımı ile Ateş diyarı denilen bu yerdeki ateşler kendisine gelirken, Leo onun farkına çoktan varmıştı.
Kendisine gelen yaratığı fark ettiği anda ustası zihninde belirdi.
''4 Kral'dan biri olan Lucifer. Görevin onu yenmek. Eğer bunu başaramazsan zaten seni eğitmeye devam etmeyeceğim ve anında öldüreceğim. Ya öleceksin yada yeneceksin.''
Leo ustasının artık kendisini gözetmeyeceğini anlamıştı. Ustası ona her ne kadariyi davransa da, kendisi onu sürekli hayal kırıklığına uğrattığı için oda bu durumdan sıkılmıştı. Oldukça basit iki yolu vardı. Ya bu görevi tamamlayacak, ya da ölüme ulaşacaktı. İşte bu yüzden bu görevi tamamlamak için oldukça istekliydi.
Elini önüne uzattığı anda etrafında sudan oluşan küreler belirdi. Leo şuan sadece kendi yeteneklerini kullanırken bir yandan da gizlice farklı planlar düşünüyordu. Anladığı kadarıyla bu yaratık sadece ateş elementini kullanabiliyordu. Yani karşıtı su ve topraktı ki, şua için sadece suyu kullanabildiğine göre kendisi avantajlı durumdaydı. Normalde birisiyle savaşmadan önce konuşmaya çalışırdı. Fakat şimdi böyle şeylerle uğraşmayı hiç istemiyordu. Elini yere koyduğu anda
''TSUNAMİ!''
diye bağırdığı anda önünde oluşan devasa dalga bir anda Lucifer'e doğru ilerlemeye başladığında,
''Demek bir büyücü olarak savaşacak.''
Lucifer ilk başta Elçi'nin büyücü olmasına şaşırsa da, hızlıca tepki vermesi gerektiğini biliyordu. Bundan dolayı ellerini hızlıca savurmaya başladığında, arkasında bulunan ateşten hızla ayrılan parçalar Tsunami'ye doğru ilerliyordu. Bunu dışarıdan gören insanlar neye uğradığına şaşırırdı. Bir yandan hızla büyüyen ve ilerleyen devasa su dalgası varken, diğer yanda kollarının ardıl görüntülerini oluşturacak kadar hızlı savuran bir canavarın fırlattığı ateş topları. İki zıt element çarpıştığında her an yükselen buhar havayı doldurmaya başlamıştı bile..
Leo yükselen buharları hissederken yüzündeoluşan gülümseme görülmeye değerdi. Kimseye karşı tam gücünü asla ve kat'a kullanmamıştı. Fakat şuan her şeyini kullanmazsa öleceği barizdi ki, bundan dolayı ustasını gururlandırmak istiyordu. Elçi evrimini kullanarak arkasında olan su elementine emir vererek,
''Bir tsunamiyi de sağdan gönder!''
dediği anda yaklaşık 50 metreküplük su arkasından ayrıldığı gibi oluşturduğu tsunaminin sağına ilerleyip orada da devasa bir dalga ortaya çıkmasıyla Lucifer'ın yüzünde tehlikeli bir gülümseyiş belirdi.
''Demek böyle oynamak istiyorsun?''
Sürekli olarak belli bir mesafede tuttuğu Tsunami dalgasına ateş topları fırlatmayı bıraktığı gibi elini birbirine çarptırıp,
''ALEV SÜTUNU!''
diye böğürdüğü anda etrafı dehşet verici bir sıcaklık yayan alevler ile çevrelenmişti. Tsunamiler hızlı bir şekilde ilerlemeye başlarken bir anda etrafına fırlatmaya başladığı alev topları onları hızlıca durdurmuştu. Her yer buhar ile kaplanırken, Leo bu yaratığın oldukça güçlü olduğunu anlamıştı. Bundan dolayı bir anda suyu buz haline çevirip, bu hortuma doğru fırlattığında işinin kolaylaşmasını sağlayacağını biliyordu. Bir yanda alev sütununa buz sütunları fırlatırken, diğer yandan kendisine gelen ateş toplarını vuruyor ve zarar görmemeye çalışıyordu.
Her buz sütunu alev hortumuna yaklaşmaya başladıkça erimeye başlasa da, yinede su olarak ona ulaşabiliyorlardı. Buda hortuma zarar veriyor ve her darbe geldiğinde etkisi azalıyordu.
''BU İŞİ CİDDİLEŞTİRELİM!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elçi 1-2
FantasyElçi 3 adlı kitabıma davetlisiniz. https://www.wattpad.com/555480360-elçi-3-bölüm-1 Leo Clast, iki farklı kadere sahipken hangisini seçecek? Aydınlığı mı? Karanlığı mı? İşte bu seçiminde iki farklı usta ona yol gösterecek ve dünyanın geleceğine kara...