Milyonlarca askerin bir araya geldiğini düşünün. Tek bir tehdit altında bir araya gelen bu askerlerin liderleri, aralarında ki tüm sorunu bir kenara bırakmıştı. Tehdit oldukça büyüktü. Hain Prens ölüler arasından geri gelmişti. Üstelik en büyük gücü yok etmişti. Büyücüleri.
Melek İmparatorluğu, Elf İmparatorluğu ve Şeytan İmparatorluğu bir araya gelmişti. Diğer küçük krallıklar ise bu üç imparatorluğun çatısı altında askerlerini toplamışlardı. Koskoca ordu sanki sonsuza kadar uzanıyormuş gibi yeri kaplarken, gökyüzünde duran kişiler nedeniyle toprak kapkaranlık kesilmişti.
Tüm ordunun üzerinde efsunlu nesneler yığınla varken, Şeytan İmparatorluğu Leo Demon'u prenslikten sürgün ettiğini ilan etmişti. Fakat onun koruması olan yarım kanı yakalayamamıştı. Leo gizlice bir canavarını Lilith'e göndererek onun kendi yanına hızla gelmesini söylemişti ki, bu da Lilith'in kurtulmasını sağlayan en büyük etkendi.
Kıtanın tüm askerleri, maceracıları bu tehdit altında birleşmişken, Leo çok daha büyük bir tehdit altındaydı. Bir kadının öfkesi.
Sarayın içindeki canavarlarını bile geçen Lilith en korunaklı yerde bile Leo'nun peşini bırakmamıştı. Üstelik bir zebani gibi sürekli olarak büyülerini kullanıyordu ki, Leo ona efsunlu nesne verdiği güne lanet etmeye başlamıştı bile.
Fakat artık planını devreye sokması gerekliydi. Bundan dolayı bir anda yerinde dururken, kendisine doğru gelen onlarca büyüyü basit bir el hareketiyle yok ederken, etrafı saran dumanı kullanarak Lilith'e doğru enerjisini gönderdi. Bunun için üzgün olsa da, yapması gerekliydi.
Lilith ise kendisine böyle bir saldırı beklemediğinden dolayı tepki dahi veremezken, bir anda vücuduna giren mavi iplikle olduğu yerde kalakaldı. Vücudunu hareket ettirmek istese de, bunu yapamayacağı oldukça açıktı.
''Bunu yaptığım için özür dilemeyeceğim.''
Lilith'in son duydukları bu cümle olsa da, arkasından gelen acı dalgasıyla birlikte bir anda gözleri kararırken öldüğünü düşünmüştü.
---------------------------------------------------
''Hepinizin bu zamanı sona erdi. İnsanlığı eski haline geri getireceğim.''
Leo sarayının üstünde dururken tek başına duruyormuş gibi gözüküyordu. Fakat kimse onu hafife alacak kadar çılgın değildi. Kral Aleminde olan bir büyücüyü kim hafife alırdı ki? Xia Demon bile hafife almamış ve bizzat kendisi gelmişti.
Kimse onun ne dediğini anlamaya uğraşmadı. Kimse bir saniye bile düşünmedi. 3 büyük İmparator elleri ile hedefi gösterdiği anda birleşik ordulardan tek bir asker tereddüt bile etmeden ileriye atılırken, savaş meydanına kaos hakim oldu.
On binlerce savaşçı Leo'ya ulaşamayacağı için topraktan çıkardıkları devasa kayaları gökyüzünde hedefe doğru savururken, Avcıların attıkları oklar resmen havayı yararak ilerlerken bundan milyonlarca kat daha fazla insan Leo'ya saldırmak için harekete geçmişti.
Elf İmparatorluğunun askerleri büyüleriyle birlikte bu saldırıya destek verirken, Leo'nun yaptığı tek bir şey vardı. Devasa kılıcını eline alarak beklemek.
Leo kendisine gelen bu muazzam saldırı karşısında henüz bir şey yapmaya istekli değildi. Çünkü kimse kendi alanına girmiş değildi. Basit oklar veya kayalardan korkmuyordu. Onları üfleyerek bile yok edebilirdi. Hatta şuan kendisine saldıran milyonlarca kişiyi de öldürebilirdi. Ama ölüm istemiyordu ki.
Tam tersine buradaki tek bir kişiyi bile öldüremezdi. Eğer öldürürse kendisi de ölürdü.
Kendisi ile arasında 5 kilometre kalan ilk saldırı dalgası karşısında masmavi parlayan kılıcını hafifçe savururken, yüzünde en ufak bir gülümseme belirtisi yoktu. Sadece ciddiyet dolu bir yüzü vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elçi 1-2
FantasyElçi 3 adlı kitabıma davetlisiniz. https://www.wattpad.com/555480360-elçi-3-bölüm-1 Leo Clast, iki farklı kadere sahipken hangisini seçecek? Aydınlığı mı? Karanlığı mı? İşte bu seçiminde iki farklı usta ona yol gösterecek ve dünyanın geleceğine kara...