*10*

5K 295 65
                                        

Tam tamına 4 saattir Alya'nın hazırlanmasını bekliyordum. Sinirlerim her saatte biraz daha artarken batlama kıvamına neredeyse gelmiştim. Tam kapıyı açıp içeri girecekken son amda durdum çünkü Alya çıkmıştı

"Beş dakika daha geç gelseydin cidden seni bırakıp gidecektim." gözlerini devirmektem başka bir şey yapmamıştı

"Yani bir iki dakikada hazırlandım neyine bu kadar abartıyorsun?" ağzım açık kalmış ona bakarken kolumdaki dijital saati ona doğru tuttum

"Seni almak için geldiğimde saat tam olarak 13.20'ydi şuan ise saat 15.40." ellerini önünde birleştirip ağırlığını bir ayağına verdi

"Yani biraz ayakta durdunuz Yoongi Bey, sanki sizi bir Kore boyunca yürüttük." şuan beni bıraksalar ağlaya bilirdim

"Seni beklediğim süre boyunca çok güzel bir şekilde uyuyabilirdim."

"Size uyumayın demedim ya koltukta yatıp uyusaydınız." onu tutup kendime çektim

"Yanımda senin de olmanı itiyordum." yanakları git gide kızarıyordu

"Utandın mı?" ditip gülümsedim oda hemen kollarımın arasından çıkmaya çalıştı

"Sa..saçmalama ne utanması he..hem böyle şeylerden ne..neden utanayım. Se..sevgilimsin sonuçta."  anlına bir öpücük bırakıp ondan biraz uzaklaştım

"Neyse artık çıkalım yoksa birazdan uçağı kaçıracağız." kafasıyla onaylayınca birlikte valizleri de alıp yola çıktık. Uçaktaki kısa yolculuktan sonra Jeju adasına varmıştık buraya gelmeyeli çok uzun zaman olmuştu, en son okulla geziye gelmiştik. Alya'ya bakınca etrafı hayran gözlerle izlediğini gördüm

"Denize gireriz değil mi Yoongi?"

"Alya seni üzmek istemezdim ama kış ayındayız. Ama dersen ben dayınırım soğuğa önden buyur. Çünkü ben bunu ölsem yapmam."  hayal kırıklığına uğramıştı

"Biran bu güzel havayı görünce gaza geldim pardon." gülümseyerek onu kendime çektim

"Hadi şu Büyükanne'nin yanına gidelim bakalım." dedikten sonra yürümeye başladık. Bilerek araba istememiştim, o kadının karşısına en doğal halimizle çıkmamız gerekiyordu eski topraktı ne de olsa. Biraz yürüdükten sonra eski Kore evleri tarzında bir eve gelmiştik benim Büyükanneminde evi  böyleydi. Kapıyı açarak yavaşça içeri girdik, kimse yokmuş gibiydi her yer darma dağındı. Birden evin arka tarafından bağırma sesleri gelmeye başlamıştı. Ayla'ya baktım bana şaşkınca bakıyordu

"Sen burada dur ben bakacağım." kafasıyla reddetti. Aman be ne demeye bu kadar inançısın

"Tamam ama sakın yanımdan ayrılma." kafasıyla onaylayınca birlikte arka tarafa gittik. Yaşlı bir kadını dizlerinin üzerine çöktürmüşlerdi etrafında da takım elbiseli adamlar vardı. En önde olan ve suratında yara izleri olan adam elindeki silahı kadının kafasına bastırdı

"O ibne çocuğuna de o parayı yakında bize ödesin yoksa önce senin cesedini görür sonra da o ölür." kadın ellerini birbirine sürterek af diliyordu

"O..oğlumun nerede olduğunu bilmiyorum, yıllardır onunla konuşmuyorum."  adam tam elindeki silahı kadının kafasına vuracakken araya girdim

"Bilmiyorum dedi neyine zorluyorsun?" adam bana bakıp elindeki silahı bana doğrultu. Arkamda tuttuğum Alya'dan tiz bir çığlık gelmişti

"Endişelenme bebeğim, bunlarla daha önce çokça yüz yüze geldim." ellerini belime sarmıştı bu temasla yüzümde hafif bir gülümseme oluşmutu

"Kimin adamlarısınız?" adam bana bakıp gülmeye başladı

"Sen bizim patronumuzun ismini ağzına bile alamazsın." bu sefer ben gülmeye başlamıştım

"Peki sen beni tanıyor musun?"

"Kimsin sen bücür?" tamam yanlarında cidden bücür gibi duruyordum ama bu Min Holding'in başkanına asla söylenmeyecek bir sözdü

"Tam olarak beş saniyeniz var. Sizi kim gönderdi?"

"Yok ya! Burası bizim mekanımız sonradan gelip bizi rahatsız etme, patronumuz çok sinirlenecek." gülmem daha da genişlemişti

"Hiç sanmıyorum beyler. Patronunuzla görüştürün beni. Min Holding'in Başkanı olduğumu söyleyin." adamların gözleri şaşkınlıkla büyümüştü, bu tepkiyi vereceklerini biliyordum çünkü şirketim en tanınmış şirketlerden biriydi. Birden yüzünde yaralar olan adam konuşmaya başlamıştı

"Ne saçmalıyorsun? Bizim patronumuz esas Min Holding'in başkını." Aha şimdi şaşırmıştım

"Şirketimiz evraklarını göstermeme gerek var mı?" herkesin kafası karışmış gibiydi. Biz hepimiz şaşkınlıkla birbirimize bakarken kapıdan içeri takım elbiseli bir adam girdi

"Ne oluyor burada? Size demedim mi Min Holding'e olan borcunuzu ödeyeceksiniz." Yaşlı kadını döven adamlar birden başlarını eğip karşılarındaki adama selam verdiler.

"E..efendim şu karşımızdaki adam bize Min Holding'in sahibi olduğunu söylüyür." yeni gelen adam da bana bakmaya başlamıştı

"Siz kimsiniz? İnsanları kandırmayın defolun buradan."

"Beni şu şerefsiz patronunuzla görüştürmeden hiç bir yere gitmiyorum." yeni gelen adam cebinden telefon çıkarttı

"Bir konuşma yaptıktan sonra size haber vereceğim." bizden biraz uzaklaşmıştı, ağzını hareket ettiğirdiğini görüyordum ama ne konuştuğunu duyamıyordum. Biraz sonra telefonu kapatıp yanımıza geldi

"Az sonra burada olur." hepimiz sessizce gelecek olan kişi beklemeye başlamıştık ki bir araba evin önünde durudu ve içinden yüzünü bir daha asla görmek istemediğim kişi indi gözlerimiz birbirini bulurken şaşkınlıkla bir adım geri gitmişti. Aynı şekilde bende onun bu kadar alçalabileceğini düşünmediğimden şaşırmıştım. Gülümseyerek bana doğru gelirken geri çekildim

"Uzak dur benden." gözleri dolmaya başlamıştı

"O..oğlum gel biraz ko..konuşalım, herşey bir yanlış anlaşılma."

"Sen artık benim babam değilsin, ben de senin oğlun değilim. Benden uzakdur."

Lütfen vote ve yorum atmayı unutmayın 😘 😘 😘 😘

(Yoongi)

(Alya)

Mr. Wood (Min Yoongi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin