BULUŞMA - 21

58 11 0
                                    

Selimi yolcu ettikten sonra koltuğa oturdum. Hastane de yaşadıklarım, Selim'in bana olan davranışları, hal ve hareketlerinde ki değişim... Yerimden kalkarak en son selimin incelediği çerçeveyi tekrar elime alarak okumaya başladım. Bu gece beni bekliyorlardı demek. Koltuğa oturarak düşünmeye başladım. İç sesimin o billur gibi sesi eşliğinde muhabbetimize başladık.

" Canım ne diyorsun selim notu görmüş müdür?
Yok be nereden görecek altı üstü fotoğraflara baktı!
Nereden biliyorsun? Adam sana neden o zaman  ailen den uzaktasın diye sordu?
Mantıklı bak. Ama fotoğrafları görünce ve hastanede annemle olan konuşmamı duyunca ondan dolayı  bugün ailem ile ilgili  bahsetmiş olabilir.
Kızım bak kendini kandırma. Hem hastanede de senin " 3 vakte kadar " dediğini duymuş olabilir gerçi bugün notu gördüyse bak senden kesin şüphelenmiştir. Ben yazıyorum bak bu masaya...
Canım iç sesim susar mısın?  Yok öyle bir şey."

Konuşmamı bitirerek ayağa kalktım. Önce güzel bir duş sonra da  güzel bir yemek ile geceyi beklemeliyim. Daha fazla selime de kafa yoramam. Nede olsa çok az kaldı gerçekleri öğrenmesine.

Yemeği mi yedikten sonra evde can sıkıntısı eşliğinde ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım ki aklıma annemin kurabiyeleri geldi. Ah şimdi olsa ne yerdim. Tuzlu olacak ama tatlı kurabiye olmaz ben tatlı sevmem ki. İnternet'i açarak tuzlu kurabiye tarifi yazdım. Tahminimce güzel olmaz diye düşündüğüm 3 tarifi eledikten sonra karşıma çıkan tarif için malzemelerimi hazırlamaya başladım.

Tereyağı, sirke, tuz, şeker, sıvı yağ, un bu kadar mıymış?  Hayatımın ikinci kurabiyesini yapıyor olmama ne demeli peki? Kendimce doğru sıralama oluşturarak teker teker koyduğum malzemelerle savaş ilan etmiştim. Tüm malzemeleri katmıştım fakat bence kabartma tozu ve vanilin filanda olması gerekir yoksa nasıl kabaracak bunlar? İlave ettiğim 2 malzeme ile hamuru dinlenmeye bıraktım. Güzelce şekil vermeye çalıştığım kurabiyeleri fırına vererek bende oturma odasına geçtim. 20 dakika sonra aklıma gelen kurabiyelere koştuğum da mutfağın duman, koku ve is içinde olduğunu gördüğüm de panik haline büründüm. Tabi ya benim neyime kurabiye yapmak. Hazır kurabiyelere her zaman bayılmışımdır zaten gayet mükemmel onlar alıp evde bulundurayım yoksa mutfağı yakacağım.. Açtığım fırın kapağı eşliğinde çıkan duman öksürmemi arttırmış olsa da tuttuğum fırın tepsisi de elimin yanmasına sebep oldu. Panikle unuttuğum tutacağı alarak tepsiyi balkona çıkarttım.. Ve aklımın o güzel köşesine bir daha kurabiye yapmamayı yazdım.. Evi güzelce havalandırarak kokunun çıkmasını sağladım.

Atlattığım riskli kurabiye macerasının sonrasın da yediğim akşam yemeği ile mutfağı topladıktan sonra kaçarcasına terk ettim.. Gitme saatimin gelmesini beklemeye başladım.. Balkona çıkarak etrafı kolaçan etmeye çalıştım sonuçta tehlikeli meslek benim ki tedbirli olmakta fayda var..

Aşağıya baktığım da daha önce hiç bu civarda görmediğim arabanın, evimi çok rahat gören pozisyonda sokakta durması beni tedirgin etmişti doğrusu.. Daha yakından incelemeye çalıştığım da aracın farlarını yakmasıyla plakayı okuyamadım zaten daha fazla durmayarak uzaklaşmıştı. Belki de sadece ben öyle düşünüyorum dur, mahir bey bile artık beni takip ettirmiyor kim olabilir ki? Büyük bey de beni bekliyor zaten beni takip ettireceğini hiç sanmam? Yabancıdır ya öylesine bekliyordur büyük ihtimal, fazla  üstelememek daha iyi sanırım..
İçeri geçtiğim de saatin 11 olduğunu fark ettim zaten anca yetişirim, yavaş yavaş hazırlanmaya başlamalıyım..

Üzerimi giyindiğim de, yanıma sadece kimliğimi ve paramı alarak evden çıktım. Anahtarımı bile kapı süsüne asıyordum daha ne olsun. Yöneldiğim yangın merdivenlerin den aşağıya attığım taş ile etrafta biri olup olmadığını kontrol ettim. Ses seda gelmeyince gönül rahatlığı ile inmeye devam ettim. Duvardan tırmanarak arka sokağa çıktım. Ana caddeye doğru yavaş ve emin adımlar eşliğinde yürümeye başladım. Gördüğüm ilk taksiye binerek gideceğim adresi söyledim. Tabi adam " bu saatte tek başınıza oraya neden gidiyorsunuz ? " imalı bakışını atarak sürmeye devam etti.

45 dakikalık yolculuğumun ardından şoför beye parasını uzatarak aşağı indim. Sürekli gelmekten taksimetre kaç TL tutuyor? Evden burası kaç km? Gece taksimetre ücreti ne kadar? Beni getiren taksiciler beni kandırmaya çalışıp fazla para almaya çalışıyor mu?  Hepsini öğrenmiştim ne yapsam asistanlıktan sonra da taksi şoförlüğü filan mı yapsam yada TIR şoförlüğü? Bence gayet değişik olur bunu bir düşüneyim..

5 dakika yürüdükten sonra arkamda açıklıkta bir ses duyar gibi oldum. Arkamı döndüğüm de kimseyi görmemiştim. Daha fazla beklemeyerek balıkçı barınağına doğru ilerlemeye devam ettim. Dışarıda ki görevlinin sorusuna yanıt verdim..

- PAROLA!
- KIZIL KUM!

Ve kapı yine bana açılır. İçeri girmeden önce niye bilmiyorum fakat arkamı dönüp bakma gereği hissettim. Ve artık kesinlikle eminim ki bu gece hiç yalnız değildim!!!
İçeri geçtiğim de büyük bey yerinde yoktu ayakta dikilerek gelmesini bekledim. 10 dakika geçmeden gelmişti. Başımla selam vererek oturmamı işaret ettiği koltuğa oturdum.

- Hoş geldin serpil.
- Hoş bulduk efendim.
- Geçmiş olsun, hastanedeymişsin. Yalnız olmadığın için ziyaretine kimseyi yollayamadık!
- Sağ olun efendim. Son durum nedir? Operasyon ne zaman. İçlerin de çok fazla dikkat çektim artık eski düzeni tutturamam gibi duruyor.
- Önümüzde ki hafta sonu büyük bir sevkıyat var senden tek istediğim oraya Mahir'in de gitmesini sağlamak. Gerisi çok kolay hal olacak.

Bu sırada tıklatılan kapıya doğru bakışları mı kaydırdım. Açılan kapının ardın da görmeyi umduğum en son insan vardı. Hay kör şeytan Yavuz'un ne işi var burada. Büyük bey'in konuşmasıyla bakışlarımı yavuz dan ayırdım. Sessizliği bozan büyük bey'in konuşması oldu.

- Hoş geldin yavuz geç otur serpilin yanına.
- Hoş bulduk efendim. Sende hoş geldin serpil.
- Çocuklar bu son operasyon olacağı için ikinizin de bu görev de olması gerekiyordu. Yavuz seni o yüzden çağırdım.
- İngiltere ayağı ne olacak efendim?
- Merak etme orası da ayarlandı. FBI da ki adamlarımız siz burada operasyon yaparken onlar da orada operasyonu yürütecekler.
- Peki, efendim. Bu arada söylemem gereken bir şey var.
- Söyle yavuz seni dinliyorum.
- Serpil buraya yalnız gelmemiş, peşinde biri var.

Açılan kocaman ağzımı kapatarak bu geceyi gözden geçirdim. Balkondan baktığım da gördüğüm o araba. Takside ki adamı daha önce hiç durakta görmemiş olmam. Taksiden indiğim zaman arkamda duyduğum ses. Tabi ya peki kim? Ben nasıl olur da böyle bir hata yaparım! Nasıl operasyonu tehlikeye atacak harekete bulunurum. Hemen gidip bulmam gerekir. Peşimdeki adamı yok etmem gerek. Hışımla ayağa kalkınca büyük bey'in ve yavuzun bakışları bana çevrildi. Hiçbir şey demeden odadan çıktım. Dolaptan silahı ve feneri alarak dışarı doğru koşmaya başladım. Bir yandan fenerle etrafa bakıyor bir yandan da kim olduğunu düşünüyordum.. Arkamda ses duymamla silahımı o tarafa doğru tuttum, gelenin yavuz olduğunu görünce derin bir nefes alarak silahı belime koydum..

- Serpil ne yaptığını sanıyorsun sen geç içeri.
- Bulmam lazım, bulup yok etmem lazım! Anlamıyor musun? Görevi tehlikeye attım.
- Merak etme zararlı birisi değildi. Kim olduğunu sonra söyleyeceğim ama şuan içeri geç. Şu planı iyice oturtalım ve gidelim evde konuşuruz.
- Emin misin?
- Ne demek emin misin? Sen bana ne zamandır güvenmiyorsun?
- Tabi ki güveniyorum sadece korktum görev için. Hadi geçelim içeri de şu işi halledelim.

İçeri geçerek tekrar kalktığımız yerlere oturduk. 30 dakikalık konuşmanın ardından verilen görev dosyalarını  ve emanet çantasını da alarak kalktık. Yavuz'un seni ben bırakırım zaten sende kalacağım demesi üzerine başka bir arabanın ayarlanmasına gerek kalmamıştı.

Yol boyunca yavuz ile bol bol hasret giderdik. Kaç yıldır habersizdik birbirimizden. Yılların acısını çıkartma vaktiydi şimdi. Eve yaklaşınca yavuza durmasını söyledim.

- Canım unuttun herhalde evden kaçak çıktım. Ben şimdi gizlice çıktığım evime gizlice geri gireyim. Sende yarım saat sonra normal dış kapıdan gel habersiz misafir misali. Dikkat çekmenin anlamı yok. Anlaştık mı?
- Tamam anlaştık anlaştık. Hiç değişmemişsin hala aksiyonu bol bol seviyorsun maşallah.
- E ne yapacaksın, insan yedi'sin de neyse yetmişinde de odur diye boşuna dememişler..

Göz kırparak ve gülerek arabadan indim. Yangın merdiveninden çıkarak evime ulaştım. Yarım saat sonra yavuz da gelmişti. İkimizin de yorgun olduğunu bilerek misafir odasına yavuz un yatağını hazırlayarak ikimiz de uyumaya çekildik. Yavuz'a sabah kahvaltı hazırlaması gereken güzel bu mesaj çektim. Hem daha fazla uyurum hemde hazır kahvaltıya konmak fena olmaz herhalde... Daha fazla dayanamayacağımı anlayarak kendimi uykunun kollarına bıraktım...

PAROLA : KIZIL KUM  #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin