ÇIKIŞ - 19

55 16 4
                                    

Sabah odama doktor bey'in gelmesiyle uyandım.
- Günaydın serpil hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Düne göre daha iyiyim ağrılarım biraz da olsa dindi ve artık gözlerimi açabiliyorum, derken gözlerimi kocaman açmış doktorumun inanmasını bekliyordum. Bu hareketim hem doktorumun hemde benim yüzümü güldürdü.
Bu sırada açılan kapıya baktım gelen selimdi. Demek ki hala buralar da. Bu sırada selime bakmamı engelleyen doktorumun sözleri oldu.

- Bugün sizi taburcu edeceğiz. İlaçlarınızı almayı ve kullanmayı ihmal etmeyin. Dikişleri de bir hafta sonra alırız bu süre zarfında gelmeniz için her herhangi bir sebep yok. Ama tabi ki şiddetli baş ağrısı, baş dönmesi gibi olayla karşılaşırsanız hemen hastanemize gelin.
- Peki doktor bey. Teşekkür ederim ilaçları da ihmal etmeden içeceğim, diyerek tebessümümü ekledim. Doktorum odadan çıkana kadar bakışlarımla eşlik ettim. Kafamı çevirdiğimde doktorun arkasından kaşları çatık ve sinirli bakan bir selim görmek beni daha fazla güldürdü, kendimi tutamayarak kahkahayı bastım..

Bu sefer o sinirli bakışların benim üzerimde olduğunu anlayınca zorda olsa kendimi tutmaya çalışarak gülmemi sonlandırdım. Gelen hemşir ile gülme isteğim kat kat arttı. Önce kolumda ki serum iğnesini sonra da kafamda ki sargıyı çıkartarak, başıma pansuman yapmaya başladı. Gözlerimi sola kaydırdığım da aynı doktora baktığı gibi sinirli ve çatık kaşlı bakan selim gördüm kahkahamı bastırmak için dudaklarımı dişlemek zorunda kaldım. Tekrar baktım bu sefer daha da fazla sinirlenerek konuşmaya başladı.
- Daha ne kadar sürecek bu pansuman hızlı olsana!
Evet cidden kahkaha atmak için çok mükemmel bir ortam. Ses tonundan korkan hemşir de elini hızlandırarak pansumanı yaptı ve ufak bir sargı bezi koyup bantlayarak odadan çıktı.

Yattığım yataktan kalkmaya çalışırken sendelememle koluma giren selim bir oldu. Ne olduğunu anlayamadan hangisine şaşıracağıma karar veremedim. Başımı kaldırarak yüzüne bakmaya çalıştım. Ama Selim bana bakmıyordu. Ne bekliyordum ki hemen beni affedeceğini mi? Boşuna sevinmişim demek ? Ama doktora ve hemşir'e neden sinirlendi o zaman ? Neyse ya unutayım gitsin en iyisi...

Lavaboya gideceğimi belirterek elinden kurtulmaya çalıştım. Tek gidip gidemeyeceğim den emin olmak için uzun uzun baktı. Sonunda pes ederek beni azat etti. Bende önce lavaboda ihtiyaçları mı giderdim. Kendime biraz da olsa çeki düzen vererek çıktım. Odaya geldiğim de selim odada yoktu. Normal değil mi iyi olduğu mu gördü ve gitti. Ah ne düşünüyorsam? Beni evde de bakacağını filan mı ? Dolaptan kıyafetleri mi alarak üzeri mi giyinmeye başladım. Çıkardığım hastane kıyafetlerini katlayarak yatağın üzerine bıraktım. Çantam neredeydi ? Annem arayıp ulaşamayınca deliye dönmüştür zaten aklı sürekli bende. Telefonu elime aldığım da 23 çağrı vardı. 3 tane bilinmeyen numara 10 kere annem 10 kere de babamın aramaları...

Annemin numarasını çevirerek beklemeye başladım, tek çalışta açılan telefon demek seni öldüreceğim haber vermediğin için demek ve benim de öyle oldu.

- Kızım sen manyak mısın ? Neredesin sen ? Akşam dan beri sana ulaşmaya çalışıyoruz. Aklını mı yedin ? Delirdin mi ? Sen bizi meraktan öldürecek misin ?
Annemin arka arkaya sıraladığı sorular karşısında başım zonklamaya başlamıştı bile hemen yatıştırmam gerekecek yoksa açıklama yapmadan düşüp bayılacağım.

- Anneciğim lütfen önce sakinleş. Bak anneciğim kötü bir şey olmadı. Şimdi sen git koltuğa otur ben sana anlatayım. Bak bana da hak vereceksin.
- Anlat dinliyorum.
- Dün şirkette tansiyonum düştü bende bayıldım, düşerken de kafamı çarpmış bulundum bundan dolayı hastanedeydim doktor telefon kullanma dedi.
- Kızım sen ne söylediğinin farkında mısın? Allah korusun başına daha kötü bir şey gelse haberimiz yok!
- Anneciğim gece gece sizi de panik yapmak istemedim lütfen sakinleş şimdi gayet iyiyim eve geçince videolu görüşürüz tamam mı ?
- Tamam deli kız tamam yanında arkadaşın var mı ? Geleyim hemen ilk uçakla?
- Var anne şirketten bir arkadaşım sağ olsun dünden beri yanımda eve de o götürecek zaten iyiyim bak görüntülü görüşünce sende anlayacaksın.
- Peki madem ne zaman bitiyor işlerin orada gel artık yanımıza..
- Çok az kaldı annem işlerimin bitmesine yakında yanınızdayım 3 vakte kadar, diyerek sabahtan beri içimde tuttuğum kahkahamı salıverdim dışarı. Bu sırada içeri selimin girmesiyle tedirgin oldum duydu mu son dediğim şeyleri acaba ? Bir anda kahkahalarım durunca annem de panik yaptı tabi. Annemi,babamı panik yaptırmaması konusunda tembihleyerek telefonu kapattım.

Odadan çanta mı alarak, hastane masraflarını halletmek için aşağıya indim oda numaramı söyleyerek işlem yapılmasını beklerken borcum olmadığını, ödendiğini öğrendim. Selimin yapmış olma fikri aklıma gelince mahcup oldum zaten bir sürü sıkıntı verdim dünden beri. Artık telafi edeceğim bir şekilde. Selimin de yanıma gelmesiyle teşekkür ettim. Of önemli olmadığını söyleyerek beni kendisinin bırakacağını söyledi. Israrlarıma rağmen beni reddetti ve bende paşa paşa kabul ettim.

Arabaya biner binmez mayıştığımı hissettim. Selimin de kısık sesli müzik açmasıyla uykum daha fazla geldi ve bekletmeden gözlerimi kapattım..

Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum fakat arabanın çalışmadığını anlayabiliyordum. Kafamı kaldırdığım da kendi evimin önünde olduğumu idrak ettim. Kafamı selime doğru çevirdiğimde onun da uyuduğunu fark ettim. İncelemeye başladım onu. Kumral teni, saçları, uzun kirpikleri, yüzüne tam uyan okka gibi burnu, uyuduğu halde belli olan dudağının kenarında ki gamzesi ah birde gülse nasıl güzel olur.. Düşüncelerimden kurtulmaya çalışırken selimin de bana baktığını hissettim gözlerini açmış, peki ya o gözleri...

Tamam tamam bu kadar yeter kendimi toplayarak bakışlarımı arka koltukta ki çantama kaydırdım. Uzanarak çanta mı aldım. Selim e doğru teşekkür etmek için tekrar döndüğümde onun bana hala bakıyor olması kalbimi tekleten bir hareket oldu.

- Selim bey ben her şey için teşekkür ederim. Yanımda olup bana destek olduğunuz için, evime kadar getirdiğiniz için kısacası her şey için..
Yanımda gördüğüm poşeti göstererek: ve tabi ki unutmayıp ilaçlarımı aldığınız için. İçten bir tebessüm göndererek eve kahve içmeye davet ettim. Zaten daha önceden de sözüm vardı. Bir taşla iki kuş olur fena mı ?

Selim beyin de teklifimi kabul etmesiyle arabadan indik. Dairemin kapısını açarak buyur ettim ve tekrardan hoş geldin dedim..

İzin alarak çantamı yatak odasına bırakmaya gittim. Aynada ki görüntüme bakarak bir iki çeki düzen verdim kendime ardından salonda ki misafirimin yanına gittim. Kahve yapmak için izin alarak mutfağa geçtim. Kahveleri özellikle cezvede yaparak sıradan kahvelerden farklı olmasını istedim. Şirkette ki kahveyle bu bir mi şimdi ? Kahvenin yanına bitter çikolata da ilave ederek içeriye geçtim. Selim'in de odada ki ailemle olan fotoğrafları incelediğini gördüm, geldiğimi belli etmek için yalancıktan öksürdüm oda anlamış olacak ki elinde ki çerçeveyi yerine koyarak geri koltuğa oturdu. Afiyet olsun diyerek ben de karşısında ki diğer koltuğa kuruldum hemen. Sessizliği bozan yine selim oldu.

- Neden ailenden uzaktasın ?

Hiç beklemediğim bu soru karşısında kahvem boğazımda kaldı. Öksürerek ve suyumu içmeye çalışarak kendime gelebildim.

- Bilmem öyle gerekti. İşimi burada buldum geldim.
- Ailene değer veriyorsun ama onlardan uzakta çalışıyorsun bu pek kafa karıştırıcı.
- Herkes ailesine değer verir. İşsiz kalmaktansa uzakta olmayı tercih ettim diyebilirim o zaman.
- Peki öyle olsun bakalım, kahve için teşekkürler. Yarın kendini iyi hissedersen gelecekmişsin yoksa gelmene gerek yokmuş " Patronun " öyle söyledi.

Aman imasız konuşursun ölürsün. Bende diyordum tam insana döndü halime acıdı ama nerede. Gitmek üzere olan selim beyi de yolcu ederek hemen annemi aradım görüntülü konuşarak rahatlayacağını bildiğim için sargı bezini çıkarttım. Saçımı da o tarafa toplayarak yokmuş gibi gösterdim. Panik yapsınlar istemiyorum çünkü.

Annemle yaptığım görüşmenin ardından onları ne kadar özlediğimi daha fazla anladım. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silerek hep beraber çekildiğimiz mezuniyet fotoğrafıma kaydı gözüm. Elime alarak incelemeye başladım. Annem babam ne kadar güzel gülüyorlar böyle, yanlarında olup sarılmak için dünyaları verseler de gidememek ne kadar kötü ve çaresizce. Çerçevenin arkasında elime takılan kağıt parçasını alarak okumaya başladım.

" Bu gece 02:00 de her zaman ki yerde ol"

Tabi ya iş beklemez...

PAROLA : KIZIL KUM  #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin