Evimin bir köşesinde,
Kimselerin sahiplenmediği ve
Benim kucak açtığım o dört duvarın
En mahsun köşesinde,
Aklım ve gözlerimin dışında,
Ellerim ve kulaklarımı sanki bağlamışcasına,
Dalmış ve öylece kalmış buldum kendimi.
Neyi düşünüyordum?
Yürek sızıntıları,
Kurgu senaryoları,
Alın teri yahut
İşçi emekçi kargaşası...
Hayır!
Bunların hepsi bana lazım fakat
Bunun gibilerden daha üstün
Daha ötede bir yerlerde,
Arayıp da bulamadığım,
Bulup da durduramadığım
Benliğimin, neye odaklandığını
Ya da ne için homurdandığını...
Öyle ki benlik, söz gelimi değil de
Zarifoğlu'nun da deyimiyle,
"İçimiz, bir dolap değil ki açıp da bakalım."
Cümlesiyle sanki baş başa kalmış.
Sırtını ayaza,
Yüzünü bana dönen parkeyle,
Bilinmezliğimin bir hal çaresine bakınıyordum.
Ne diyordu Mevlana,
"... insanı ayakta tutan, benlik zannı değil, hiçlik bilincidir."
Sözüyle arınıyordum.
Dış ve iç,
Hüzün ve sevinç,
Neye nasıl baktığınla alakalı olmakla birlikte,
Buhrânımı yenip, yerine farklılık tohumları ekmekte.
Öyle ki,
Dünya yumuşak bir dip zeminin üzerinde
Keskin ve kimsenin anlam veremeyeceği bir sertlikle
Dönmeye devam ediyor.
Evvel zamanın bile anlam veremediği bu denklem,
Şimdiki zamana nüksediyor.
Dalgınlığımı mazur gör,
Yumuşak zeminde yüzen
Sertlik abidesi tabakanın üzerinde,
Kendi evimde ve de
Sahiplendiğim bir köşede
Benliğimi kontrol ederken
Hiçliğime olan inancımı unutmuşum.
Dahası bu hiçliğin ortasında
Bir sevda türküsüdür, tutturmuşum.
Olacak iş değil ama
Dalgınlığıma gelmiş işte
Görmeden kabullendiğim, bir
Hiç sınırı mesafede
Doğru yere daldığıma ve
Daldığım her şeyin ucuna dokunduğuna
Bu kadar sevineceğimi tahmin edemezdim
Ben ve tüm evren eminiz afitaplığına,
Sende emin olmasan, bu sözleri sarf edemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"SUS'AN DA KONUŞUR"
PoesiaGeçmiş öğretir, Gelecek düşündürür, An konuşur... Hiçbir şiir yazılmamıştır, Bütün şiirler yaşanmıştır...