Uzun boylu, gözlüklü ve hoş bakışlı bir adam yaklaştı yanına;
-Hayat hikayemi dinlemek ister misin?
Parktaki en gölgelik bankta kitap okuyan Martin bu sözler üzerine irkildi.
-Anlayamadım?
-Anladığına yemin edebilirim.
-Evet anladım ama neden hayat hikayenizi dinlemek isteyeyim? Onu anlamadım.
-O elindeki kitaptan daha çok şey kazandırabilir size?
-Kitapları hafife almamalısın bayım.
-Başka birinin deneyimlerinide öyle...
-Peki, siz kazandınız buyrun anlatın.
Martin onlarca kez okuduğu kitabını kapatıp adam ile arasındaki mesafenin ortasına koydu
-Evet, bekliyorum.
Karşındaki adamın mutluluğu yüzünden okunuyordu
-Sonunda beni dinleyecek biri!
Martin adamın mutluluğunu görünce adama karşı şefkat kabardı gönlünde.
-Öyleyse başlıyorum.
Ben 12 Kasım 1950'de İstanbul Türkiye'de doğdum.Martin şaşkın bir ifade takınarak;
-Türkiye mi? Nasıl buralara geldin peki?-Şaşırılıcak bir şey yok bir Türk buralara gelemez mi yani?
-Tabi gelebilir ama birden Türkiye deyince şaşırdım.
-Anladım! Kılığım yüzünden şaşırdın. Şöyle düşündün; Bu adam Türkiye'den üç yıl önce geldiyse neden burada bu halde?
-Açık konuşmak gerekirse evet öyle düşündüm.
-Anlatıcağım dostum, hepsini hem de.
Bu arada zamanın yoksa veya hikayeyi beğenmezsen direk çekip gidebilirsin. Alınmıyorum artık, alıştım.-Devam edin lütfen.
-Doğduğum şehir Türkiye'nin en kalabalık şehridir! Güzellik göreceli bir kavramdır fakat Türkiye'nin en güzel şehridir de İstanbul. Her neyse küçük bir evde doğdum. Annem beni doğrurken rahmetli olmuş. Beni babam büyüttü hem annelik yaptı bana hem babalık benim için en ağır işlerde çalıştı. Tek isteği "Oğlum güzelce okusun, büyüsün. Gerekirse ben onun için sırtımda taş bile taşırım" idi, taşıdı da. Ben en çok bu hayatta babama üzüldüm. Her zaman yorgundu ama hiçbir zaman belli etmezdi. Benim için çalıştı, güzel bir yere gelebileyim diye. Bir gün ben ortaokuldayken okul gezisine paramız yetmemişti. Ben tabi ergenlik ve çocukluk karışımı bir dönemdeydim. Çok ağladım, isyan ettim; kızdım babama, çok üzdüm onu. Ertesi gün parayı bana verdi, nereden bulduğunu sorduğumda ise "Çalıştım kazandım." dedi. Geziye güle oynaya gittim. Ertesi gün döndüğümde babam evde yatıyordu, bu bir ilkti çünkü babam o saatlerde asla evde olmazdı. Yanına gittiğimde çok kötü bir halde olduğunu farkettim, şükürler olsun ki bir kaç güne düzeldi. Sonra nedenini anladım, benim için paltosunu satmıştı. İşte o zaman olgunlaştım ben. Ergenliğimi bile tam yaşayamadan olgunlaştım fakat böyle olması gerekiyordu, sonuçta herkes aynı koşullarda yaşayamıyor. Benim koşullarım içinde ergenlik çok küstahça bir durumdu. Babam o kadar benim için didinsin ben ona ergenlik yapıyım. Öyle bir dünya olamazdı benim için. Çok der çalıştım, babam için. Sabahlara kadar uyumadım. İstanbul'un en iyi lisesini burslu kazandım. Okudum, okudum, okudum. Her zaman okuduğum kitapları satıp yenilerini aldım, böylece kendimce geri dönüşüm yapıyordum. En iyi üniversiteyi kazandım tıp okudum, en güzel derecelerde bitirdim. Mesleğimin ilk gününde ne oldu biliyor musun? İlk hastam babam oldu ve onu kaybettim. Ona çocukluğum haricinde sarılamadım, öpemedim koklayamadım. Hep içimde kalırdı hep ona sarılıp öpmek isterdim ama yapamazdım. Belki onunda içinde kalmıştır hep bu hayattaki tek sahip olduğu oğluna sarılıp koklamak. Niye sarılamadım ki ona ? Ondan sonra işte yapamadım, toparlayamadım. Bir arkadaşım kaç buralardan, unutursun belki dedi. Bende kaçtım hem de Londra'ya ama unutamadım. Unutamayacağımda, hepsi yalan biliyor musun? Unutursun, unutursun hepsi yalan! İnsan hayatındaki en değerli varlığın gözleri önünde yok oluşunu unutabilir mi? Tabi ki HAYIR!
İşte benim hikayem bu arkadaşım. Birilerine anlatmak iyi geliyor, o yüzden buralarda insanları bu şekil rahatsız ediyorum.Martin'in gözleri kıpkırmızıydı, ayağa kalktı ve uzun boylu adama sarıldı.
-Adın nedir?
-Han
-Han, teşekkür ederim. Sen bunları anlatırken yaptığım hatalar aklıma teker teker dank etti. Bunları senin sayende düzelticeğim.
-Ne bekliyorsun gitsene o zaman!
-Çok yakında geri geleceğim. Seninle dertleşmek isterim!
-Pek dostum yok. Seni bekliyor olacağım,tabi hala hayatta olursam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Hikayemi Dinlemek İster Misin?
Cerita PendekUzun boylu, gözlüklü ve hoş bakışlı bir adam yaklaştı yanına; -Hayat hikayemi dinlemek ister misin? Parktaki en gölgelik bankta kitap okuyan Martin bu sözler üzerine irkildi. -Anlayamadım? -Anladığına yemin edebilirim. -Evet anladım ama neden hayat...