Içimdeki ses Savaş'ın yanına gitmelisin diye bağırıyordu adeta. Savaş diyorum..Çünki ismini biliyorum sadece.. Nerede yaşıyor? Beni nerden tanıyor? Ve en önemlisi bu 2 ayda neler olup bittiğini biliyor mu?.. Bilmiyorum.
Kalbime yenik düştüm. Ayağımın üzerine düşmüş olan çantamı sırtaladığım gibi onun yanına gittim. Kendinden emin bir ses tonu ve tavırla "Ne biliyorsan anlat!" dedim.
-"Bu burada anlatılacak, kısa ve basit bir mevzu değil, lütfen benimle gel. Sana göstermem gereken şeyler var. "
Söylediği hiçbir şeye anlam veremiyordum. Nereye gidecektik? Daha once hiç karşılaşmadığım biri şimdi ona inanmamı istiyordu. Başka şansım var mıydı? Hayır. Uzun süre düşündükten sonra ürkek ses tonuyla;
-"Nereye?"
Diyebildim ancak.
Kaşlarını gel dercesine kaldırarak yola koyuldu. Bende arkasından yürümeye başladım çaresizce. Birkac metre yürüdükten sonra cebinden arabasının anahtarını çıkardı. Büyük çınar ağacının altına parkedilmiş, siyah, lüks otomobiline bindik ve Çamlıca tabelalarını takip etmeye başladık.
Istanbul'un yabancısıydı belli. Bir yandan telefonuyla uğraşıyor, bir yandan bilmediği yollarda adres arıyordu. Sesli bir tebessümü gizleyemedim. "Nereyi arıyorsan söyle, ben yardım edeyim." dedim. Bu lafı duyunca biraz sinirlenmiş olacak ki bir anda gaz pedalına yüklendi. Son hız en tepeye çıkmaya çalışıyordu. Aslında. .. Vazgeçtim. Buraları avcunun içi gibi biliyordu.
Uzun süren yolculuğun ardından sanırım geleceğimiz yere vardık. Bir başka deyişle , her şeyin açığa çıkacağı yere.. Arabanın hemen yanında küçük bir kulübe vardı. Zaman kaybetmeden içeri geçtik. Aceleci tavrımı daha fazla saklayamadım ve "Ne anlatacaksan anlat!". Diye söylendim.
"Her şeyin sebebi elindeki defter. Onu onlara verirsen tüm bu olanlar son bulur!"
"Hangi defterden bahsediyordu bu aptal?".
Sesli düşünmüş olacağım ki;
"Anne ve babandan sana kalan defter." diye tamamladı cümlesini.
"Sen neyden bahsediyorsun, açıkla! "
"Bundan tam 2 ay önce... 10 Şubat 2014. Sen tam 18 yaşına girdin. Ve yıllar önce ölen anne babanın tüm mal varlığı artık sende. Bir defter var. Onu bulmalısın. Onu bulmalıyız!"
Her şey yavaş yavaş çözülüyordu. En azından anlam kazanmıştı bazı şeyler.
Savaş'ın tüm o endişesi gözlerinden okunabiliyordu. O korkuyu o öfkeyi görebiliyordum içinde. Ortamda büyük bir gerginlik vardı. Ben olanları kavramaya çalışıyorken Savaş da "Acele etmeliyiz, acele etmeliyiz ." diye mırıldanıyordu. Ikimizde aniden gelen sesle irkildik.
Onlar gelmişti. .!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuş Anılar
Fiksi Penggemar"Bugüne; yaşadıklarını, aslında yaşamamış olarak uyanmak.."