2. BÖLÜM| YALANDAN KAÇIŞ

27.9K 603 206
                                    

Sızılarım aldığım her nefeste artıyordu. Başımın içinde sanki kafatasımı yiyip bitiren bir kemirgen vardı. Ardı arkası kesilmeden gördüğüm rüyalar hiç de berrak sayılmayacak zihnimi daha da bulandırmaya yetiyordu. Derince bir nefes alarak yattığım sıcak yatakta gerindim. Açılmamak için inatlaşan gözkapaklarıma karşı zorluk çıkarmayacaktım.

Mayışık mırıltılarımın eşliğinde yavaşça yatakta sağ tarafıma döndüm. Her hareketimde başımdaki keskin sızı kol geziyordu. Yatağa yavaşça sokulurken sıcaklamış olmam beni rahatsız etmeye başlamıştı. Pijamamın yakasını elimle çekiştirirken aldığım derin nefeslerde burnuma benim duş jelim ve şampuanımın kokusu gittikçe artarak vuruyordu.

İçimden geçirdiğim düşünceler zihnimdeki uyku bulutlarını yavaştan dağıtmaya başlamıştı. Gözlerimi yavaşça aralarken odanın içindeki loş hava, uyku mahmurluğuyla etrafı seçmemi zorlaştırıyordu.

Gözüme çarpan sağ tarafımda boylu boyunca bana doğru uzanan erkek bedenini gördüğüm gibi kaskatı kesilmem bir oldu.

Durgun geçen 17 günün ardından her geçen dakikamın şaka olmasını ummaya başlamıştım. Kafama kapı çarpılmasının ardından yığılıp kalmıştım ve şimdi yatağımda biri benimle uyuyordu. Bir dakika. Yatağımda biri benimle biri uyuyordu.

Şokun etkisiyle hızla yataktan çıktım. Dönen başım ve loş ışıkta bile karardığını çok net fark ettiğim gözlerime rağmen yatağın başlığına tutunarak ayakta kaldım. Gözlerim ve zihnimin bana bir oyun oynamasını dileyerek yataktaki bedene doğru eğildim. Evet. Gerçekten yanımda bir erkek uyuyordu.

Sol kolunu başının altına sıkıştırmış bana doğru dönmüştü. Loş ışık kirli sakalları ve biçimli yüzüne vuruyordu.

Aldığım nefesler sıklaşmıştı ve burnuma çarpan o güzel keskin kokunun yanımdaki bedene ait olduğunu anlamıştım. Anlamlandıramadığım tüm bu duruma öfkeyle başımı sallayarak odada kapıya doğru ilerledim.

Kapının kulbunu indirdiğimde açılmasını beklemiyordum. 17 günlük uyku-uyanma rutinime bu yaşanan her şey bir şok gibiydi. Yavaşça kapıdan dışarı çıkarken neden sessiz olmaya çalıştığımı bilmiyordum. Odadan biraz daha aydınlık olan, sarı ışıkla aydınlatılmış holde yavaşça ilerlemeye devam ettim. Bedenim hala yorgun ve halsizdi. Attığım her adımda başımdaki sızı kendini gösteriyordu. Elimle duvarlardan ufak destek alarak ilerlerken holün sağında aşağı kıvrılan ahşap merdivenler görüş alanıma girmişti. Göz ucuyla aşağıya baktığımda yanan ışık ve gelen minik pıtırtılardan aşağıda birileri olduğunu anlamıştım.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Eminim ki yüzümde safsalak bir
ifade vardı yaşadığım şaşkınlığın ardından.

Duvarlarda olan ellerimi indirmeden yavaş adımlarla merdivenden inmeye başlamıştım. Attığım her adımda ahşap merdivenler gıcırdıyordu ve aşağıdan gelen sesler azalıyordu. Merdivenin son basamaklarına geldiğim sırada tam karşıya denk gelen geniş salon beni karşıladı. İleride birbirinden ayrı duran iki geniş koltuğun birinde adının Selen olduğunu öğrendiğim kızıl saçlı kız, diğerindeyse akşam yemeklerimi getiren çocuk rahat bir biçimde oturuyordu. İkisinin de gözü benim üstümdeydi.

"Günaydın prenses. Yarına kadar hiç uyanmayacaksınız sanmıştık. Ama ben açıkçası yanında o lavuğu gördüğünde çığlığı basacak klişe bir kız olduğunu düşünmüştüm. Senin yüzünden iddiayı kaybettim."

Tek bir nefeste söylediği cümlesiyle olduğum yerde ağaç gibi kalakaldım. Selen göz devirerek olduğu yerden doğrularak bana doğru gelip bir elini sırtıma yerleştirdi.

İhtilal (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin