1. Bölüm

366 48 28
                                    

Evet, işte 1. Bölümüm geldi. Umarım ilk hikayemi çok beğenip, yorumlarınızı eksik etmezsiniz. Yazarken çok stresli oluyorum çünkü beğenilmeme düşüncesi beni çok korkutuyor. Lütfen zamanınızı ayırıp hikayemi okuyun ve çok sevin. ^_^

 .

 .

- Lee Mi Young -

Zifiri karanlık! Sadece rüzgar hışırtılarının duyulabildiği ıssız sokaklar... Bu gece yıldızlar bile terketmiş gökyüzünü. Yürüyorum. Sadece yürümek geliyor içimden. Nedensiz.. Sanki durursam düşünmenin ızdırap verici tadının içimde patlaması ile boğulacakmışım gibi hissediyorum. Ben, ben sadece dayanmaya çalışıyorum. Ben direniyorum. Kendime direniyorum. Geçmişin acı verici hatıralarına direniyorum. Mutluluğun beni terkedişini izliyorum. İyice gücümün tükendiğini, vücudumun bitkin düştüğünü hissediyorum.

Dalgındım! O kadar dalgındım ki birinin bana çarpmasıyla sendeleyip yere dizlerimin üzerine düştüm. Canım acımıştı. Keşke tek acıyan dizlerim olsaydı. Ama öyle değildi işte... Benim, benim içim acıyordu. 

Arkama dönüp bakmaya tenezzül bile etmemiştim. Çünkü şu anda gücümün tükendiği noktadaydım. Direnmek bu kadar mı zordu? Daha fazla dayanamadım. Kendime engel olamayıp ağlamaya başladım. Biliyorum, hiç yeri ve zamanı değildi. Kendimi bırakmamam lazımdı. Biraz daha dayanmam lazımdı. 

Ben bu düşünceler eşliğinde ağlarkan bana doğru eğilen biri "İyi misin? Yere düşünce bir yerin mi acıdı?" demişti telaşlı ses tonuyla.

Evet, canım çok acıyordu ama düştüğümden değil. 

Bir şey demeden hatta yüzüne bile bakmadan sadece hayır anlamında başımı sallayıp zorlansamda bir şey olmamış gibi ayağa kalkıp yürümeye devam ettim. 

Direk eve yönelmiştim. Eve vardığımda ise sadece üstümdeki hırkayı çıkarıp direk yatağıma yattım. Kedimi çok güçsüz hissediyordum. Gözümden bir-iki damla yaş gelmeye başlayınca gözlerimi kapatıp uykuya "merhaba" dedim.

- Kim Sung Min -

Yürüyorum. Sadece yürümek geliyor içimden. Derin bir nefes alıp rahatlamaya çalışıyorum ama nafile. Doğru düzgün nefes bile alamazken nasıl rahat olabilirdim ki? Gördüklerim aklıma geldikçe boğazım düğümleniyor, kalbim sıkışıyor. Belki de bu yüzden nefes bile almakta zorlanmam. 

Aklım ne kadar anlamaya çalışsa da kalbim bir türlü kabullenemiyor gözlerimin gördüklerine. Sahi , bir rüyada olabilir miydim gerçekten? Çünkü kabullenemiyorum en çok güvendiklerimin ihanetine. Sevdiğim, mutluluğumu paylaştığım kızla sırdaşım olan en yakın arkadaşım. 

Ah! Bu da neydi? O kadar dalgınım ki birine çarptığımı bile sarsılınca farkettim. Sarsıntı, düşüncelerden arınıp gerçek dünyaya dönmeme sebep oldu. Kime çarptığımı görmek için arkamı döndüğümde bir kıza çarptığımı farkettim. Fakat kız yerde oturur vaziyette ağlıyordu. Birden telaşlanıp yanına eğildim. 

"İyi misin? Yere düşünce bir yerin mi acıdı?" diye sordum. Ama kız bir şey demeden kafasını hayır anlamında sallayıp direk ayağa kalkmaya yeltendi. Yüzüne baktığımda acı çeker gibi bir ifadesi vardı.

Kızın arkasından bir süre baktım. Çok geçmeden karanlığın içinde kaybolmuştu. 

Birden sert bir rüzgarın esmesiyle titreyerek kendime geldim. Derin bir iç çekip evimin yolunu tuttum. Sersem gibiydim. Başım feci ağrıyordu. Eve vardığımda hemen yatıp kendimi uykuya teslim ettim.

- Lee Mi Young -

Sabah oldu. Fakat keşke gözlerimi bir daha bu kirli dünyaya açamasaydım. Derin bir nefes alıp part-time işim için hazırlanmaya başladım. İşe vardığımda sadece bana söylenenleri yaptım. Ne konuşmak geliyordu içimden ne de gülmek. Çünkü hala içimdeki sızı dinmemişti. 

Mesai bittiğinde okuduğum üniversitenin müzik odasına gittim. Piyanonun başına oturup kafama göre notalara basmaya başladım. Bu beni gerçekten rahatlatıyordu. Bir an her şeyi unutup, gözlerimi kapatarak melodiyi içimde hissetmeye başladım. İşte huzur bu olsa gerek..

Gözlerimi açtığımda bana doğru bakan bir çift göz ile karşılaştım. Ah! Yoksa? Utancımdan yerin dibine girebilirim şu anda. 

Son zamanlarda hep yaptığım gibi hiçbir şey olmamış gibi davranıp tam ayağa kalkarken " Hey! Sen şu dün çarpıştığım kız değil misin? " sorusu ile duraksadım.

- Kim Sung Min -

Sabahın ilk ışıkları yüzüme vururken gözlerimi açmaya çalıştım. 

Ah! Hiç kalkmak, yeni bir güne başlamak istemiyordum. Hala sersemliğim üstümdeydi. Telefonumun saatine bakıp kendime kahve hazırladım. Evde ders saatim gelene kadar boş duvara bakarak kahvemi yudumladım. 

Dört duvar arasında sıkıldığım için hazırlanıp üniversitenin yolunu tuttum. Ders saatime daha vardı. Eğer kafeteryaya gidersem onlarla karşılaşma oranım yüksek olduğu için müzik odasının yolunu tuttum. 

Sinirli, stresli, üzüntülü olduğum zamanlarda genellikle müzik odasına gider rahatlayana kadar gitar çalarım. Şimdi de öyle yapmayı planlıyordum. Müzik odasının kapısının önüne vardığımda içeriden gelen piyano seslerini duydum. İçeriye sessizce girip çalan kişiyi izlemeye başladım. Gözlerini kapatmış melodiyi içinde hissetmeye çalışır gibi bir hali vardı. 

Bunu bende yaparım. Sanki huzuru bulmuş gibi bir tebessüm takınarak gözlerini açtı. Bu hali gerçekten tatlıydı. Onu izlerken istemsizce bir gülümseme oluştu yüzümde. 

Beni karşısında görünce şaşırdı. Fakat hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkıp kapıya yöneldi.

Ama bir dakika! Ona bakınca dünü anımsadım. 

" Hey! Sen şu dün çarpıştığım kız değil misin? "

Kırık Kalpler MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin