- Sung Min-
Pür dikkat odaklanmış skorun açıklanmasını bekliyorduk. Heyecanlıydık ve sabırsızdık. İkimizde kesinlikle yenmek istiyorduk. Ama ben yenmeliydim. Ben daha hırslıydım.
Skorun açıklanmasıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Tabi sonradan işittiğim çığlık sesiyle yüzüm istemsizce buruşmaya başladı. Ne mi çığlığıydı? Mi Young'ın sevinç çığlığı elbette. Hayır yani nerede yanlış yaptım da bu dayanılmaz çığlığa maruz kaldım ki?
Skoru 750'ydi. Bu kadarı da fazlaydı ama! Aramızda sadece 14 puancık mı fark vardı yani? Bu yenilgiyi asla kabul edemezdim! Aish! Cidden çıldıracağım...
"Ahaha! Oley be! Yendim seni." diyerek sevinç çığlıkları atıp yerinde zıplıyordu hala. Bense şaşkınlığı üzerimden atamamış vaziyette bir ona bir de skora bakıp duruyordum. Sonunda aklına gelmiş olmalıyım ki otuz iki dişini gösterir vaziyette bana dönerek "Sana demiştim Sung Min, bu oyunda iyiyim demiştim. Ben kazandım işte!" demişti sırıtarak. Bunları biliyordum sonuçta, yinelemesine ne gerek vardı ki? Beni daha fazla ezik düşürmek miydi amacı?
"Bir dilek dileme hakkını da kaptığıma göre keyfime diyecek yok."
Dilek? Ahh! Kendi başıma iş açmıştım resmen. Dilek dileme hakkını verme işini kendime düşünmüştüm oysa ki...
"Tamam anladık sen kazandın. Bunu bütün dünyaya duyurmanın alemi yok. Sessiz ol biraz!" diyerek onu ikaz etmiştim. Bu çocuksu hareketleri yüzünden çevredekilerin ezici bakışları ile daha fazla yüzleşmek istemiyordum çünkü.
Mi Young'ın bu sözlerim üzerine yüzünün düştüğünü fark ettim. Bozuntuya vermeden "Tekrar oynamak ister misin? Bu sefer hiç şansın yok." dedikten sonra gözlerimi kısarak ona baktım.
Tekrar neşesini yerine getirmeye çalışarak "Bu oyuna gelmem! Yenmişim bir kere seni, daha oynamaya ne gerek var ki?" demişti uyuz şey...
***
Şakasına demiş olsam da ikinciye şansımı denemek istemiştim cidden. Ama onun yerine sahile gitmeyi tercih ettik. Dileğini ise biraz düşünüp öyle diyeceğini söylemişti.
Şimdi ise sahildeki kafelerden birine oturmuş kahve içiyoruz. Lunapark'ta dediğim sözler yüzünden hala neşesi yerinde değildi ve ne yapacağımı bilemiyordum. Hayır yani kadınları anlamak neden bu kadar zor? Dediklerimde ne vardı ki? Tamam, biraz sinirle konuşmuş olabilirim ama gerçekleri söyledim sonuçta.
Kafeye oturduğumuzdan beri kahvesini yudumlayıp, durmadan denize bakıyordu. Arada ona baktığımı fark edip başını çeviriyor ve buruk bir tebessüm takınıyordu yüzüne. Cidden bu kadar çok mu kırmıştım onu?
"Bak Mi Young! Sana o oyundan sonra fazla kaba davranmam hataydı, biliyorum. Bu yüzden özür dilerim. Dediklerimin seni bu denli üzeceğini tahmin etmemiştim. Lütfen o sinir olduğum çığlık atan neşeli kıza geri dön ve beni affet..."
Bana şaşırmış bir ifade ile donuk bir şekilde bakmaya başlamıştı. Birden anlayamadığım bir şekilde gülerek "Seni affetmemi mi istiyorsun gerçekten? Bir de özür diliyorsun?! Hah?!"
"Pardon ama ben... Yanlış bir şey mi söyledim?" Cidden yanlış bir şey mi söylemiştim? Bu davranışlar da neyin nesiydi böyle?..
"Hayır, hayır. Asıl ben özür dilerim..." demişti tebessüm ederek ve devam etti "Aslında orada, oyunu kazandıktan sonra sergilediğim davranışlar bir çocuğun sergileyeceği davranışlardı, farkındaydım. Ama bende bazen bir çocuk edasıyla eğlenmek istiyordum elbette. Ve seninle Lunaparkta gerçekten, tam anlamıyla eğleniyordum. Kimseye aldırmadan... Seninde ağlendiğini sanıyordum fakat sonradan anladım ki sen bana sadece sabır göstermişsin, benim kadar eğlenmiyormuşsun meğerse..."
"Hayır Mi Young, bu doğru değil. Bende senin kadar eğlendim gerçekten. Sadece o oyunda yenilince kendime mani olamadım."
Bu sefer gözlerinin içi gülerek konuşmaya başlamıştı " Demek istediğim Sung Min, kimse benden yaptığım saçma davranışlardan sonra üzülmeme dayanamayıp özür dilememişti. Herkes benim çok çocukça davrandığımı söyleyip durmuştu. Hatta annem beni bahane ederek evi terk etmişti..."
Gözleri dolmaya başlamıştı ama kendini tutmaya çalışarak devam etti " O çok sevdiğimi düşündüğüm, onunla mutluluğu yakaladığım insan bile beni bu yüzden azarlamıştı. Ama sen, sen gerçekten beni düşündün. Sen beni düşünüp özür bile diledin. Birisinin beni düşünmeyi bırakalı çok uzun zaman olmuştu... Teşekkür ederim Sung Min, çok teşekkür ederim." diyerek kendini tutamayıp, gözyaşlarına kendini teslim etti. Son sözlerini kısık bir sesle söylemişti. Bu hali içimi acıtmıştı.
Sevmek, sevilmek... Bazıları için bu kadar değerli bir şeyken, bazıları için ise neden her gün kullanılan bir eşya kadar değersiz olabiliyor? Değer sınırları neden hep kötü eller tarafından ölçülüp, biçiliyor? Neden biz, diğerlerininde fikirleri az da olsa hesaba katılmıyor? İnsanlar neden bencilliğin esaretine kendilerini kaptırıp, karşılarında ki kişinin duygularını hiçe sayarak kazanç elde etmeye çalışıyor? Gözden akan gözyaşlarının sebebi neden görmezden gelinmeye devam ediyor?
Onu teselli etmeye düşünerek "Bir süreliğine seni düşünen, destekçi bir köle olmama ne dersin?"
Göz yaşlarına hakim olmaya çalışarak "Köle mi?.." deyivermişti sadece Mi Young. Ben cidden ne demiştim?
Köle mi?..
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kalpler Melodisi
RandomUmutları tükenmiş iki genç... Yıpranmış iki kalp... Her şeye rağmen ayakta kalmak için direnen iki beden... Geçmişin acı verici hatıralarından kurtulmak isteyen iki kişi... Daha fazla acı çekmek istemeyen iki yürek... Sevmek miydi hata? Yoksa inanma...