HATIRLATMA
- Kim Sung Min -
Müzik odasının kapısının önüne vardığımda içeriden gelen piyano seslerini duydum. İçeriye sessizce girip çalan kişiyi izlemeye başladım. Gözlerini kapatmış melodiyi içinde hissetmeye çalışır gibi bir hali vardı. Bunu bende yaparım. Sanki huzuru bulmuş gibi bir tebessüm takınarak gözlerini açtı. Bu hali gerçekten tatlıydı. Onu izlerken istemsizce bir gülümseme oluştu yüzümde.
Beni karşısında görünce şaşırdı. Fakat hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkıp kapıya yöneldi.
Ama bir dakika! Ona bakınca dünü anımsadım.
" Hey! Sen şu dün çarpıştığım kız değil misin? "
- Lee Mi Young -
Sorusu karşısında afallamıştım. Evet, dün birisiyle çarpıştım ama çarptığım kişinin yüzüne bakmamıştım ki. Ah Mi Young!
"Bilmem. Hem o kişiysem ne olmuş?"
"Dün kötü görünüyordun. Benim yüzümden yere düşüp yaralandıysan özür dilerim. Biraz dalgındım o yüzden seni görmemiş olmalıyım. Şimdi iyi misin?"
Şaşırdım. Çünkü gerçekten benim için endişelenmiş gibi duruyordu. Bu biraz hoşuma gitmişti.
"İyiyim, teşekkür ederim. Dün bende biraz dalgındım. O yüzden benimde hatam vardı sanırım. Bende özür dilerim."
"Yo! Önemli değil. İyi olmana sevindim." dedi içtenlikle ve sevimli bir gülümseme belirdi yüzünde.
Bu, bu gülümsemeyi gözlerimi açtığımda da görmüştüm. Bu gülümsemesi cidden içten duruyordu ve ona çok yakışıyordu. Bunun üzerine bende karşılık olarak gülümsedim ona. Son bir haftadır ilk defa gülüyordum. Gözleri gülünce parlıyordu. Suratı bebek gibiydi. Sesi çok içtendi.
İşte yine o içten sesini işittim kulaklarımda.
"Bu arada ben Sung Min, Kim Sung Min." dedi elini uzatarak. Dikkatimi saati çekmişti.
Ahh! Dersim. Hemen kolundaki saati tutarak kendime çevirdim ve saatin kaç olduğuna baktım. "Geç kaldım. Geç kaldım." diyerek telaşla koşmaya başladım.
Sonunda sınıfa varmıştım. Sınıfın kapısını tıklayıp hemen sınıfa attım kendimi. Özür dileyerek boş bir sıraya oturdum.
Hoca slayttan bir şeyler anlatıyordu fakat kafam o kadar doluydu ki hiçbir şey anlamamıştım.
Oh! Sonunda ders bitmişti. Çantamı kapatmaya çalışarak sınıftan çıkmıştım. Tam çıkış kapısına doğru ilerliyordum ki karşımda birden o belirdi.
Ho Joon.
Bir an yerimde duraksadım. Benim tarafıma doğru tam yüzünü dönecekken kendime gelip hızla dışarı çıktım. Rahatlamak için sahile doğru yol aldım. Yine gözlerim dolmuştu ve yine kalbim hızlı atıyordu.
Her şeye baştan başlamak için geçmişimi unutmak istiyordum. İnanın bunu her şeyden çok istiyordum. Bunun için çabalıyorum fakat bu beni daha fazla dibe sokuyor gibi hissediyorum. Sanki, sanki bir bataklığın içindeymişim gibi.
Bataklıktayım ve içinde bulunduğum ortamdan kurtulmak istiyorum. Bunun için uğraşıyorum. Fakat çabalar sonucu daha da dibe batıyorum. Her geçen dakika daha fazla korkuyorum. Her geçen saniye umudum biraz daha tükeniyor.
Nasıl bağlanmıştım bu kadar? Ho Joon, bana ne yaptın? Nasıl bu kadar sevdirdin kendini? Oysa seninle geçirdiğim 5 ay boyunca hiç olmadığım kadar mutluydum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kalpler Melodisi
RandomUmutları tükenmiş iki genç... Yıpranmış iki kalp... Her şeye rağmen ayakta kalmak için direnen iki beden... Geçmişin acı verici hatıralarından kurtulmak isteyen iki kişi... Daha fazla acı çekmek istemeyen iki yürek... Sevmek miydi hata? Yoksa inanma...