Eylem'den
Arabadan indikten sonra hemen odama çıkıp, kendimi banyoya attım. On beş dakika kadar suyun altında durduktan sonra çıkıp üzerimi değiştirdim. Yatağıma uzanıp elime telefonumu aldım. Ama bir dakika bu benim telefonum değildi ki. Telefona girip kimin olduğunu anlamaya çalıştım. Bulamayınca, fotoğraflarına girip baktım. Tabii yaa bu az önceki 'sapık herifin' telefonuydu. Büyük bir ihtimalle onu ittiğimde telefonlarımız yere düşmüştü ve karışmıştı. Benimki de onda olmalıydı.
Kendi numaramı tuşlayıp, aradım. Birkaç kere çaldıktan sonra meşgul atıldı. "Şuna bak yaa hem telefonum onda hem de meşgule atıyor." Sabır dileyen sesimle elimdeki telefonu yatağın üzerine bıraktım. Biraz bekledikten sonra tekrar aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı. "Alo" karşımda duyduğum ses o adamın sesiydi. "Telefonlar karışmış, gelip telefonunu al, benimkini de getir." Emir veren sesimle, karşıdaki ses boğazını temizledi. "Allah allah ben neden geliyormuşum almaya sen gelip al." İçimden sabır dileyerek cevap verdim. "Bi de erkek olacaksın ya beni ayağına mı çağrıyorsun?" Hafif sinirli sesimle konuştum. Biraz bekledikten sonra cevap verdi. "Tamam bu böyle olmayacak. Karabayır merkezdeki
....... cafe de buluşalım. Ama geç oldu yarın sabah saat 10'da uygun mu?" Uzlaşmaya çalışan sesine sert cevap vermemek için onaylamak zorunda kaldım. Sonra telefonu kapatıp bir kenara koydum. Odamdan çıkıp komutanımın odasına gitti. Kapıyı birkaç kere tıkladıktan sonra 'gel' komutuyla içeri girip, selam verdikten sonra komutanımın emri ile karşısındaki sandalyeden birine oturdum. Kafasını yavaşça kaldırıp, bana kısa bir bakış attı." Ne oldu Eylem, bir sorun mu var?" Neden geldiğimi anlamaya çalışan sesi ile hafifçe öksürüp, boğazımı temizledim. "Komutanım merak ettiğim bir şey var. Neden o kadına bu kadar yaklaşmışken beni ordan uzaklaştırdınız?" Meraklı gözlerle komutanıma baktım. Kafasını kaldırıp o da bana baktı. "Çünkü sen orda uzaklaştıktan on dakika sonra o mekan patladı, içerde canlı bomba varmış." Şaşkın gözlerle komutanıma baktım. Ağzımdan "Ne" diye bir mırıltı çıktı. Komutanım kaşlarını çatıp, konuşmasına devam etti. "Bak Eylem seni kızım gibi severim biloyorsun ve sen gerçekten çok iyi bir askersin. Biliyorum ki sen o kadını ordan çıkartıp bize getirebilirdin ama seni tehlikeye atma riskini göz önünde bulundurmak lazımdı. Bu yüzden oradan çıkmanı söyledik. Zaten kadında öldü." Yavaşça kafamı sallayıp komutanımdan izin isteyip, ayağa kalkıp, selam verdim. Tam dışarı çıkacakken, komutanım bir şey daha söyledi. "Eylem bu arada yarın alaydaki tüm askerleri bir sınava sokacağız. Ve sadece sonunda bir kişiyi seçip, Karabayır Merkez Kışla'daki alaya göndereceğiz." Komutanımı dinledikten sonra 'neden ki' dercesine kafamı salladım. Komutanım anlamış olacak ki devam etti. " Herkesin haberi var, sen operasyondaydın diye söyleyemedik. Sınır yakınlarında 'Çolak' lakaplı bir terörist başı orada bulunan bir jandarm karakolunu bombalamış. Ve neredeyse 20'ye yakın şehit ve 40'a yakın yaralı var. Zaten merkezde bu teröristi yakalamak için bir tim uzun süredir görevdeymiş. Ve bu timde bi kişi eksik. Biz de bizim alaydan bir özel olarak seçilen birini göndereceğiz." Komutanım konuşmasını bitirince kafamı sallayıp odadan çıktım. Hemen aşağıya spor salonuna inip antrenman yaptım. Oraya gitmeyi istiyordum. O kadar arkadaşımızı şehit eden şerefsizi bulup onu gebertmek istiyordum. Yarın kesinlikle iyi olmalıydım. Antrenmandan sonra odama çıkıp, kendimi yatağa attım günü verdiği yorgunlukla uyuya kalmışım.Sabah kalktığımda odama giren güneş ışınlarıyla birlikte havanın güzel olduğunu anlayıp, hafif bir tebessümle kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra gözüm komodinin üzerinde duran telefona takıldı. Tabii yaa unutmuştum bugün artık şu telefon mevzusunu kapatmak gerekiyordu. Saate baktığımda dokuz olduğunu gördüm. Ve hemen hazırlanmaya koyuldum. Üzerimi değiştirip, saçlarımı da düzelttikten sonra telefonu da alıp yola çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZLUĞUM...
FanfictionBirbirine deli gibi aşık olan iki asker. Kader onları asla birleştirmedi. Birbirlerini hem sonsuza kadar sevip,hem de birbirlerinden sonsuza kadar nefret ettiler. Bu yüzden birbirlerinin SONSUZLUĞU oldular. Acaba kader onların yüzüne de gülecek mi...