Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Düşüncelerinizi belirtorseniz sevinirim. İyi okumalar...Fethi'den
Eylem'i öylece o odada bırakıp gittikten sonra sabaha kadar hastanenin arkasındaki boş ve ıssız sokakta sabaha kadar oturdum. Bilmem kaçıncı sigaramı yakarken aklıma Eylem'in dün gece söylediği sözler geldi. Ona duygularımdan az da olsa bahsettim. Ama o bana inanmadı. Bir de üstüne üstlük bana 'adam değilsin' dedi. O sinirle kapıyı vurup çıkmıştım ama Eylem'in yerinde başkası olsa sinirlerime bu kadar hakim olamayabilirdim.
Eylem çok farklı biri. İçinde bir yara var ama o anlatmadıkça asla çözemeyeceğim bir dert. Benim yarama benziyor, ama belki de daha kötüsü.
Bazen gözüm takılıp kalıyor Eylem'e. Yüzüne bakıyorum. Yüz hatları sanki dünyanın en iyi ressamı en boş vaktinde eline kalemini almış ve özenle çizmiş gibi. Gözleri.. en içinde bir yara olsa da ona her baktığımda ay ışığı gibi parlıyor gözbebekleri. Gülüşü.. insan onun gülüşünü görünce istemsizce gülesi geliyor. Dudağının biraz yanlarında benimki kadar olmasa da iki küçük çukur oluşuyor. Kokusu.. 'NERGİS'. İnsanı kendine müptela eden o sarhoş koku. Bir sürü kokunun içinde onun kokusunu gözüm kapalı bulabilirim. Dudakları.. O 'VANİLYA' tadındaki mükemmel dudaklar. Tadını asla unutamıyorum.
O değil de ben bu kıza fena tutulmuşum be...Hava iyice aydınlamıştı. Yavaş adımlarla ayağa kalkıp, hastaneye doğru yürümeye başladım.
Odanın önüne geldikten sonra bir an duraksayıp, tereddüt etsem de sessizce odaya girdim. Arkamı dogru döndüğümde Eylem'in yatakta olmadığını gördüm. Gözlerim bir anda odayı aramaya başlayınca Eylem'in pencerenin kenarına oturmuş, dışarı bakarken uyuyakaldığını gördüm. Yavaş yavaş yanına yaklaştım. Cama kafasını dayamış duruyordu. Burda uyumuş şimdi uyanırsa yaraları çok acırdı. Ve benimde yardım etmemi istemezdi. O yüzden bende hafifçe bir elimi beline diğer elimi de bacaklarının altına yerleştirip, kaldırdım. Yatağa bırakana kadar uyanmamıştı. Ama yatağa koyar koymaz tam kalkarken yakamdan tutması bir oldu. Burunlarımız birbirine sürterken, konuşsak dudaklarımız da sürtecekti. Eylem ürkek hareketlerle yakamı bıraktı ve biraz geri çekilmeye çalıştı. Bende geriye çekilince, artık iyice uzaklaşmıştık. "Ne yapıyordun sen pencerenin kenarında?" Anlamsız ve kızgın bakışlarla söylediğim cümleden sonra o da eski haline dönmüş, kaşlarını çatmıştı. "Hiç öylesine uyku tutmamıştı da o yüzden." Gözlerini kaçırarak söylediği cümleden yalan olduğu belliydi. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Gerçi bende pek farksız sayılmazdım ama neyse boşver şimdi beni. "Sen Melis'in yanında mıydın?" Merakla sorduğu soruya hafifçe tek kaşımı kaldırarak bakmıştım. "Hayır Eylem. Melis'in yanında falan değildim. Dedim ya bitti o mesele. Gece Melis'e mesaj attım. Ayrıldım." Bir çırpıda söylediğim cümlelerle aklıma dün akşam Melis'e attığım mesaj geldi. Yürütemediğimizi ve ayrılmak istediğimi söylemiştim. Başta biraz tatava yapsa da sonunda kabullenip, kabul etmişti. "Ayrıldınız mı?" Şaşkın ifadelerle bana bakan kadına baktım. Ve dışarıya vurmadan içten içe gülümsedim. Daha sonra birkaç adımda yatağın kenarına iyice gelip, yatağın boşta kalan kısmına oturdum. Ellerimi ürkekçe Eylem'in o zarif parmaklarına bıraktım. Başta tekrardan elini çekeceğini düşünsem de elini çekmeden öylece durmuştu. "Eylem sana dün anlattığım gibi ben o kıza bir şey hissetmedim." Cümlemi bitirmeme rağmen Eylem hâlâ elini çekmiyordu. Sadece öyle bakarken birden kapının açılması ile benim de zor da olsa Eylem'in elini bırakıp, ayağa kalkmam bir oldu. Gelenler Yavuz ve Ateş'di. "Günaydın gençler." Dedi Yavuz Komutan neşeli bir sesle. Sonra iyice içeri girip, kapıyı kapattılar ve kendilerini koltuğa attılar. "Nasılsınız Komutan'ım iyi misiniz? Yaralarınız nasıl?" Ateş'in, Eylem'e bakarak sorduğu soru ile bende bakışlarımı Eylem'e çevirdim. "İyiyim Ateş sağol. Yaralar da toparladı. İki güne kalmaz atarım sargıları. Bi de alay dışında bana 'Komutanım' demenize gerek yok. Diğerlerine de söyle." Eylem'in cevabından sonra Ateş hafifçe gülümseyip, kafasını salladı. "Öyle iki günde sargı atmak falan yok Eylem. Doktorunla konuştum. Yaraların daha tam iyileşmeden çok üzerine yüklenirsen daha çok açılabilirmiş. O yüzden ne yapıcaksan? Dinleniceksin. Anlaşıldı mı?" Yavuz Komutan'ın içten ama bir o kadar da itiraz istemeyen sözlerinden sonra Eylem tam bir şey söyleyecekken Yavuz'un bakışlarıyla karşılaşınca oflayıp puflayıp sustu. Ben ise sadece Eylem'e bakıp içten içe ona gülümseyip, onu izliyordum. Daha sonra kapının açılması ile içeri doktor girdi. "Evet. Hastamız bugün taburcu olabilir. Ama önce bi son kontrolleri yapalım bakalım." Doktor cümlesini bitirdikten sonra elindeki dosyalardan bir şeylere bakıp, 'hıı, güzel, evet' gibi sesler çıkartıyordu. Biraz daha dosyaları inceledikten sonra, "Bir sorun gözükmüyor. Sadece verdiğim kremi her akşam sürün ve sargıyı tazeleyin. Onun dışında bir sorun yok. Yeniden geçmiş olsun." Doktora teşekkür ettikten sonra odadan çıktı. Biz de toparlanıp, Ateş bir koluna, Yavuz bir koluna Eylem ile birlikte yürüyorlardı. Ben ise arkadan, Eylem'den bakışlarımı ayırmadan geliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZLUĞUM...
FanfictionBirbirine deli gibi aşık olan iki asker. Kader onları asla birleştirmedi. Birbirlerini hem sonsuza kadar sevip,hem de birbirlerinden sonsuza kadar nefret ettiler. Bu yüzden birbirlerinin SONSUZLUĞU oldular. Acaba kader onların yüzüne de gülecek mi...