"Yani kısacası koca bir hiç uğruna düştün buraya" dedi mimli olan.
"Hayır" diyerek itiraz etti Efus :
"Birisinin ileri çıkması lazımdı bende bunu yaptım, yani yapmam gerekeni"
Efus gülümseyerek :
"Eh o'da var tabi1 diye cevapladı.
Amacı ortamı yumuşatmaktı. Çünkü Yeraltı Zindanları o kasvetli ortamıyla en güçlü ruhları bile tüketecek kadar iç karartıcıydı.
Ve hayır istilacılar çalışma kamplarında ki esirlerine kötü davranmıyorlardı. Aksine onları rahatı için o şartlarda olabilecek en uygun ortamı hazırlamışlardı.
Esirlerin beslenmesiyle ve sağlıklarıyla yakından ilgileniyorlardı ve yemekler de harikaydı. Geleneksel Falkir mutfağının en leziz yemekleri servis ediliyordu.
Fakat yine de esaret altında olmak aşağıda ki tüm esirlerin ruhunu derinden kemiriyordu.
Sonra sözü mimsiz olan devraldı :
"Mecbur olduğun içinde ayrıca. Anlattıklarına göre o yaratıkları geçemediğin için de olsa gerek "
Oysa aynı göndermeyi mimsiz olan sadece bir dakika önce yapmıştı !
Mimli olan kömür madeninde çalışıyordu. Üstü başı, açık gri kanatları simsiyahtı ama buna rağmen yine de vücudunda ve kanatlarında onu belli eden rengarenk işaretler açıkça belli oluyordu. Efus'un gözleri istemeden de olsa kayıyor ve Mimlinin vücudunda ki rengarenk işaretlere bakıyordu.
Elindeki küreği yavaşça yere bırakan Mimli mahkum Efus'un yanına çökerek :
"Ne sandın, sen nasıl dev Zupsi saldırısına maruz kaldıysan bende aynı o şekilde mimleyici metal piçlerin saldırısına maruz kaldım"
Yüzünde soğuk bir gülümseme belirmişti Mimli olan mahkumun sonra Efus'un dizine hafifçe dokunarak yere oturdu ve yorgun sırtını duvara yasladı :
"Ben bu tür bakışlara alıştım evlat, artık sende bana alışsan iyi olur"
Mimli mahkum cübbesinin cebinden çıkarttığı sigarayı kibritle yakarak Efus'a gösterdi :
"Bak evlat bu elimdeki insanların ne kadar da ileri bir medeniyete sahip olduğunun açık göstergesi"
Mimli mahkum keyifle sigarasını içiyor, mimsiz olan ise karşı duvara yaslanmış öğle yemeği sonrası molasını fırsat bilmiş gözlerini dinlendiriyordu.
Mimli olan dumanını ciğerlerine çektiği şeyi Binbaşının bahsettiği onca zenginliğe rağmen yorgun ve mutsuz insan askerlerden birinden almış olmalıydı. Onlardan o kadar çok vardı ki, Binbaşı kesinlikle abartmamış, doğruyu söylemişti. Ve o mutsuzluk yığınına her gün yenileri ekleniyor olmalıydı.
Ve Falkir'in dört bir köşesinden gelen mahkumlar, hepsi o kadar çaresiz ve o kadar tükenmişlerdi ki Efus kendi dertlerini bir kenara bırakmış onlar için üzülüyordu. İstilanın ertesi günü işgalcilere karşı koydukları için önce lanetlenmiş sonrada insanlar tarafından mimlenerek buraya gönderilmek üzere toplanmış mahkumları bile görmüştü. Onlar artık eski hayatlarını bile hatırlamıyorlardı, sanki burada doğmuş ve burada ölmek için yaratılmışlar gibi hissediyorlardı.
Üstelik o zamanlarda daha Yeraltı Zindanları inşa edilmemişti bile. Ayrıca bol miktarda da mimli yada mimsiz savaş esirlerine de rastladığı olmuştu. Özellikle savaş esiri askerler koordineli bir isyanda çok büyük başarılar elde edebilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyalı İstilası (Kısım 2) Dudar'ın Yetimleri
FantasyEn büyük korkuların olduğu yerde umut da yeşerebilir. Maskelerinin ardına saklananlar, maskeleri düştüğü zaman; umutsuzluğun dehlizlerinde de kaybolabilirler yada özgürlüğe de kanat açabilirlerdi. Peki şimdi ne olacak ; Merlik 'in körlemesine uçuşu...