İKİ ATEŞ ARASINDA

10 1 0
                                    

Tüfeklerin namlusundan çıkan yoğun duman ve havada ki keskin barut kokusu.

Yerliler tüfeklerini ateşledikleri zaman insanlarınkine oranla daha çok fazla  duman ve daha çok  fazla ses çıkartıyordu. 

Mizran o esnada sanki hiç bir şey yokmuş gibi sanki sert bir silahlı çatışmanın ortasında değilmiş gibi sanki sıradan bir günde ava çıkmış gibi yere tamamen uzandı, kanatlarını ıslak ve yumuşak toprağa tamamen sererek net bir atış pozisyonu aldı. 

Avını hedefine koymuştu 

Artık avıyla arsına kimse giremezdi.

Nefesini tuttu ve :

Tüfeği olanca gürültüsüyle patladı.

"BAAAM" 

Duman dağılınca İnsanların komutanının elindeki tüfeğin düştüğünü gördü. Kanatsız istilacı geriye doğru bir iki adım attı ve olduğu yere yığıldı.

Mizran istilacı askerlerin komutanını tam alnının ortasından vurmuştu.

Merlik ise yerde hareketsizce yatıyordu.

Sanki hiç yaşam belirtisi yoktu. 

Çok dikkatli baktı...kalbi sanki yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu.

Boğazı kurumuştu.

Böyle mi bitecekti her şey ?

Böyle bitmesine izin vermezdi.

"Hayır böyle bitmesine izin veremem"

Bir hedef daha kestirmişti gözüne.

Aniden ayağa fırladı ve tüfeğini sıcak namlusundan tuttuğu  gibi uçar adım düşman istilacılarının ikinci komutanının kafasına tüfeğin dipçiğini olanca gücüyle vurdu. Düşmanı anında ölmüştü. Gözlerini kısarak onların üçüncü komutanını aramaya koyuldu. Tam iki ateş arasındaydı ve havada uçuşan mermilerin tam ortasındaydı. Başının sağından ve solundan geçen mermilerin çaldığı ıslıkları net olarak duyuyordu.

Sonra onların üçüncü komutanını gördü. Kanlar içinde yerde yatıyordu. Çoktan ölmüştü ve onu vuranlar "dost istilacılar" olmalıydı !!!!

Sonra tekrar Merlik'e baktı ama onun üstünü kara cübbeliler sarmıştı. Kraliyetin dilsiz korumaları vekil kraliçelerinin üstüne kapanmış ve onun bedenini kendi bedenleriyle örtmüşlerdi.

Doğuştan dilsiz olan ve konuşamadıkları için familyalarında yeterli saygıyı göremeyecek olan bu erkekler ve kadınlar sadakatlerini daha önce defalarca kanıtladıkları gibi şimdi tekrar kanıtlıyorlardı. Çünkü onlar ezelden beridir Ramor Kraliçelerinin lütfu ile toplumda ve familayalarında saygı gören kimselerdi.

Eğer Kraliçeleri ölürse artık sadece onların güvenli ellerine emanet olacaktı. Onu onlar yıkayacak, en güzel elbiseleri giydirecek, törende tabutu taşıyacak ve onlar gömecekti. Gömdükten sonra da gelecek ilk  Alips gününe kadar sırayla başında nöbet tutacaklardı. 

Bu bir saygı nöbetiydi, çünkü dilsiz korumalar Ramor Krallığında her zaman kraliçelerin güvenliğinden sorumluydular. Ülkeyi bir kral yönetse bile onlar yine de Gelin Kraliçenin hizmetindeydiler ve sadece ondan emir alırlardı.

Ve tüm Kraliçeler istinasız hepsi onları sevmiş,onlara güvenmiş ve asla onurlarını kırıcı bir emir vermemişti.

İstisnasız tüm Kraliçeler onlara saygı duymuştu. 

Tıpkı Merlik'in yaptığı gibi.

Merlik bir vekil kraliçeydi ve tüm eylemleri aslında vekaletendi yani öyle olması gerekirdi. Belki de öyleydi ama Merlik yurda yaptığı tüm hizmetleri vekaleten değil kalben yapmıştı. Bu kendi halinde basit köylü kızı bir anda herkesin hayatına girmiş kalplerine dokunmuştu.

Mizran tekrar o karartıya baktı...

Merlik ölemezdi !




Dünyalı İstilası (Kısım 2) Dudar'ın YetimleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin