Gece olan olaylardan, sabah uyanmamız çok zor oldu. Uyanır uyanmaz Nehir'i kaldırdım.
"Nehir..? Kalk hadi kahvaltı hazırlayıp Cansu'ya geçeceğiz. Benim oradan uğramam gereken bir yer var. Acele et kalk!!"
Gözlerini mağrurca aralayıp bana baktı.
"Ne işi bu bizsiz?"
"Bir iş işte Nehir!"
"Anlatacağını sende bende çok iyi biliyoruz.. Zorlamaya gerek yok erkenden söyle."
Güldüm ve kafamı hayır anlamında sallayıp
"Olmaz" dedim.
Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladık.
Nehir ile kahvaltı hazırlamak çok zevkliydi.
Nehir yumurtayı kırarken bende odaya girip yatakları topladım. Eniştem çoktan kalkmış ve televizyonun başına geçmişti bile.
"Günaydın eniştooo" diye bağırarak kulağını işgal etmiştim.
"Uyandı yine manyak.. Ruh hastası.!"
Gülüştük ve aklıma dün akşam ablamın bana ne kadar kızdığı aklıma geldi. Ablamın gönlünü almak için kahvaltıda en sevdiği şey, yani patates kızartması ve krep yapmam gerektiğini düşündüm. Nehir'in yanına ışık hızında koştum ve başında zıplayarak sayıkladım.
"Nehir Nehir Nehir Nehir Nehir"
Bana korkutucu bakışlar attı ve bağırdı
"Ne var Allah'ın cezasıı"
"Çabuk ablam kalkmadan patates kızartması yapmaya başla bende krep yapacağım..!!"
Nehir patates kızartmaya başladı ve bende krepleri yapmaya.
Herkesi kaldırdık ve kahvaltıya başladık ablam bana anlamaz gözlerle bakarak
"Ne istiyorsun??"
"Aşk olsun.."
Bu lafımdan sonra ben dışındaki herkes güldü.
Kahvaltı yapıldı, toplandı. Biz Nehir ile hazırlanmaya odaya gittik. Tam o anda ablam yanıma geldı.
"Ne oldu? Ne istiyosun da bunları yaptın?"
"Sadece dün olanları affettirmek istedim.."
"Ya gerizekalımısın Defne? Ben seni çoktan affettim. Sadece bu yaşananlar bir daha olmayacak o kadar." gülümseyerek konuşmasına devam etti
"Ama affettirmek için yaptıysan bunları, affetmedim yarın yine yap" bir kahkaha patlattı ve o kahkahası evi oynattı. Ablam tam anlamıyla bir cadı gibi güler..
Hazırlandık, saçlarımızı ayarladık ve çantalarımızı alıp odadan çıktık. Kapıdan çıkarken her zamanki gibi olmazsa olmazım sözcüğümü kullandım.
"Ben çıktım!!"
"Nereye gerizekalı?"
Tahmin etmesi zor biri değildi, kesinlikle ablamdı.
"Cansu'ya gidiyoruz..!"
".. Tamam defol"
Bu şekilde evden çıktık ve hemen yan apartmana girdik. Kapıyı Cansu'nun annesi açtı.
"Cansu daha uyuyor canlarım geçin isterseniz siz uyandırın."
Onbirella geç yatınca böyle geç kalkıyor işte ne yapalım.
Içeri girip Cansu'yu gıdıklayarak uyandırdık.
Cansu Nehir'i görünce o kadar şaşırdı ki bir an hâla kendini uykuda sandı. Sarıldılar ve 5 yılın özlemini attılar.
"Cansu.. Defne bizsiz bir yere gidecek..!"
Cansu bana baktı ve göz mimikleri ile bana 'BTS'in yanına mı?' dediğini anlayabilmem çok sürmedi. O arada Nehir olanları anlamaya çalışıyordu.
"Yahh.. Siz ikinizde!! Ne saklıyorsunuz benden ha??"
Gerçekten telaşlıydım, Nehir tıpkı benim gibi ARMY ve EXO-L olduğu için tepkisi yüksek dozda olabilirdi.
Cansu bana baktı ve 'yeter artık anlatacağım.' bakışı atıp kafasını salladı.
"Nehir.. Herşeyi kısa keserek anlatacağım.."
Nehir'in bakışları hançer gibi kesiyordu, Cansu da korktu.
"Ama öyle bakarsan anlatamam korktum.."
Bakışlarını başka yana çevirdi,
"Dinliyorum.??"
"Hani BTS konser vermişti ya burada.. Bu salak bilet satım yerine geç gitmiş, yani kuytudaki bir bankta uyuduğu için gecikmiş. Sonra bu bana olayı anlattı, böyle salya sümük ağlıyordu felan.. Sonra ben bir fikir verdim, konsere kaçarak girme fikri. Bu da kabul etti, e tabi başka şansımız yoktu oraya girmek için. Ben buna, 'kendini yeni görevliyim diye tanıt' dedim.. Tamam güzel, tanıtmış. Ama bu ruh hastası biz BTS'in bir üyesine yakalanınca kalktı beni de annem diye tanıttı. Yok yani başka kimse mi yok ta annem dedi bende anlamadım.?! Sonra olanlar oldu. Şila mıdır Suga mıdır herneyse, bunlar böyle uzun uzun Korece birşeyler konuştu, kesin bana küfür etti o çocuk. Sonra bunlar konuşurken bi tane daha yanımıza geldi.. Ama anlatamam o çocuk resmen kuyruğum gibiydi, bizim yaptığımız herşeyi de tek bakışı ile anlamış. Kuyruğum gibi dediğime bakma acayip zeki bişey. O çocuğun ismi neydi lan?"
"Tae" dedim gülerek
"Hah Tae.. Tae diye isim mi olur be? Neyse konumuza dönelim.. Sonra bu Tae'de bizim yarattığımız şamatanın içine dahil oldu, konser çıkışı da evlerimize bıraktılar."
"Kimler bıraktılar?!" heyecanlı heyecanlı soruyordu Nehir.
"Şila kılıklı ile Tae"
"Suga.."
"Hah..!! O yaratık!"
Nehir Cansu'nun anlattıklarına resmen şok olmuştu.
"Yılın senaristi ödülü Cansu'ya"
Bayağa da inanmamıştı. Gerçi bu kadar inanılmaz birşeye bende kolay kolay inanmazdım.
"Kızlar benim cidden çıkmam lazım.!!"
Cansu oturduğu yerden bana çok güzel bir fikir verdi..
"Bizde gelelim.?! Hem anneciklerini özlemiş olmaları lazım.. Şu salakta görür inanır.??"
"Peki?? Ama.. Nehir'i kim diye tanıtacağım?"
"Aman sen hiç konuşma!! Bizim Hacı amcanın oğlu demezsen şaşırmam.?!"
Cansu'nu bu dediğinden sonra bayağa gülüştük.
"Kız kardeşim derim?"
"Hhaa ona kız kardeşim bana Ahjumma.?! Öyle olsun.."
Nehir cidden anlamıyordu ama dediğimizi de yapmamazlık yapmıyordu.
Cansu giyinene kadar bekledik ve tam kapıda son anda hatırladığı bir şeyi söyledi..
"Ya..h.s.s. Kızlar ben kahvaltı yapmadım ki acıkırım??"
"Ya dert ettiğin şeye bak orada simit peynir felan alırız..!"
Bu sayede ikna ettirip yürümeye başladık.
Biz Cansu ile sessiz sedasız yürürken Nehir konuşmaya başladı.
"Ya siz ciddi misiniz?"
"Ciddi değiliz Cansu ve Defne'yiz.."
Cansu'nun vazgeçilmez iğrenç şakaları bitmiyordu.
"Yani şu an BTS'in yanına mı gidiyoruz?? EXO'nun da yanına gider miyiz??"
"Sen bir Kore bileti al gideriz.."
"Ya Suho'yu görmeyi çok isterdim..!"
"Başladı yine.. Defne sustur şunu.!"
"Ya şimdi Jımın'i de mi göreceğim??"
"Yok Jımın BTS üyesi olmadığından göremezsin.. Gerizekalı bir sus ya.. Hah bak zaten geldik, bunlar Defne ile abuk subuk hebele hebele konuşçak anlamayacağız sadece sus ve beni takip et. Çok yanlarında durup dikkat çekmeyelim."
Büyük meydana doğru gelmiştik.. Konser'in verildiği yerdi burası.. Hala toparlanıyordu.
Oğuz Bey'i gördüm karşımda, gelmem için işaret ediyordu, Yanına gittim.
"Seul Hoşgeldin.. Annen gelmedi mi?"
"Ah geldi ama.. Kardeşimi de aldığından ayak altı durmamaları için başka yere gönderdim.. Banklarda oturuyorlar."
"Hm, peki. BTS geri gitmeden önce İzmir'i tanımalarını isterim bunun için güvenlikleri sensin?? Yani Korece de biliyorsun? Onlara eşlik edeceksin tamam mı?"
"Peki Oğuz Bey.!"
Oğuz Bey gidip sahnenin kaldırılmasında fikir veriyordu. Bende kızların yanına gidip konuşayım diye düşündüm. Arkamı dönüp bankların oraya gidecektim ki.. Nasip olmadı. Önümde minnak boylu bir Suga belirdi.
"Yah! Gelmiyor musun? Çok bekledik seni.!!"
Gülümsedim ve verilebilecek en olumlu cevabı verdim.
"Tabiki geleceğim?!"
Gülümseyip kolumdan çekiştire çekiştire kabinlerin oraya götürdü.
"Burada bekle diğerlerini çağıracağım."
Kafamı tamam anlamında sallayıp önüme arkama bakınmaya başladım..
Arkamda duran çalılardan sesler geliyordu, bende salağım biraz bakmak için çalılara yaklaştım. Çalıları aralayacaktım ki arkamda devasa bir gölgenin varlığını hissettim.
Bu kişi Suga olamazdı çünkü onun boyu çok daha kısaydı. Korkudan küçük dilimi yutacaktım.
Ne o öyle korku filmi sahnesi mi yaşıyordum?? Dövüş sahnesinden sonra bir bunu yaşamadığım kalmıştı. Usul usul arkamı dönmeye başladım.. Kafamı kaldırıp o şeyin ne olduğuna baktım ki, sandığım gibi bir canavar veya büyük bir hayvan değilmiş. O şey sadece Jungkook'muş.
Kook'tan ara sıra korktuğumu söylemişmiydim?
Bir anlık bir şok ile çığlık attım
"Amanın!! Tövbe Bismillahirrahmanirrahim?"
"Küfür mü ettin sen bana bakiyim?"
"Yo-Yok yani.. Hayır. Korktum biraz"
"Biraz mı? Bermuda şeytanı görmüş gibi bağırdın da? Iyimisin? Korkutmak istememiştim.. Sadece çalılardan sesler geliyordu, ve çalıların önünde tanımadığım bir cisim duruyordu onun için.. E maalesef ki tanıyormuşum.."
Gülüşmeye başladık.. Kook'u ilk defa böylesine yakından görüyordum. Kolumdan çekerek beni kabinlerin sağında bulunan sandalyelere çekti ve bir süre konuşmaya başladık.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Cansu Maraz;
Nehir ile beraber bankta oturup simit yiyorduk. Defne de sürekli farklı bir yere koşturuyordu. Arkasında Suga'nın durduğunu görünce shipper yanım coştu.
"Oo Nehir bak biz çifte kumruları yalnız bırakalım- diyecektim ki Şila zaten çekiştire çekiştire götürdü sevgilisini.!"
Gülmeye başladı Nehir
"Suga onun ismi kankacım Suga.."
"Ben tek Tae'nin ismini ezberledim."
Bu kelimeyi söylememin ardından arkamdan gelen birşey gözlerimi kapattı.
Boynuma doğru eğilip kulağıma Korece birşeyler fısıldadı. Anlanamıştım, ama ses tonundan hemen kim olduğunu anlamıştım.
"Tae?"
Gözlerimi açıp arkamdan çekilerek önüme geçti.
Nehir'in büyük bir şokla yüzüme baktığını hissederken ben gözlerimi Tae'den alamıyordum.
Yok romantiklikle alakası Yok, önümde mal mal hareketler yapıyordu..
Sonra beni elimden tutarak banktan kaldırdı ve gözleri ile Nehir'i işaret ederek 'bu kim?' edası ile bakıyordu bana.
Nasıl anlatacağımı bilemeyip ingilizce anlatmaya başladım.
"Şi is may best firend.. Anlayabildiğin kadarıyla füme kafa.. "
Nehir kahkaha patlattı
"Füme kafa ney lan?"
"Saçının rengi füme??"
Anlamadığı halde gülüyordu, ve ben nedenini bilmiyordum. Ama bildiğim tek birşey vardı ki..
Ne ruhen, ne bedenen... Yanımdan bir saniye ayrılmadı ve pür dikkat ağzımdan çıkan kelimelere odaklandı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kim Taehyung;
Defne'yi Sahne yapımcılarından biri ile konuşurken görmüştüm, Cansu da az ilerideki bankta oturuyordu..
Yanımda sadece Suga hyung ve Jungkook vardı.
Cansu'nun yanına gidebilmek için o ikisini halletmem gerekiyordu.
"Hyung..!"
Jungkook cevap verdi
"Efendim."
Sonrasında ise salak salak gülüp durdu.
"Aissh Jungkook.?! Suga hyung!!"
Suga hyung bana sakşnce dönerek cevapladı.
"Ne var Tae?"
"Def-Yani Seul diyecektim.. Bak orada konuşmak istemezmisin?? Ha??"
Suga hyung bir hışım ile ayağa kalkıp
"Sahne görevlisi ile mi konuşuyor o??"
Büyük bir süratle Defne'nin arkasına koşup ona dönmesini bekledi..
"Ah şu hyung.."
Jungkook sinir olmuşa benziyordu..
"Kook neden gidip çalıları kontrol etmiyorsun? Dünden beri sesler gelip duruyor.?"
Jungkook'u da zor bela çalılara gönderdikten sonra nihayet Cansu'nun yanına gidebilecektim.
Oturduğu bankın arkasına geçip biraz konuştukları şeyi anlamaya çalıştım.. Acaba omzunu dürtüp mü sürpriz yapsam diye düşünürken benim ismimi andı ve hemen o anda karar verip gözlerini kapattım. Yanındaki kişi bana cins cins bakıyordu ama şu an bunun bir önemi yoktu. Kulağını fısıldamak için boynuna doğru indim.
"Tahmin et kimim? Aissh şimdi hatırladım anlamıyordun.."
Büyük bir hüzün kaplamıştı içimi...
Sanki anlarmışçasına 'Tae?' dedi..
Anlamadığını biliyordum, ama yinede bir hoş oldum.. Sanki beni anlıyor da öyle cevap veriyor gibi hissettim.
Gözlerini açtım ve önüne geçtim..
Beni anlamadığından salak salak konuşmama bir mâna yoktu.. Bende ellerim ile ifade etmeye çalıştım. E bunuda anlamadı ama neyse. En azından bakıp anlamaya çalıştı. Ellerini tuttum ve onu banktan kaldırdım. Bir anda yanında oturan kişi dikkatimi çekti. Gözlerimi ona çevirerek anlamasını ümit ettim ve 'bu kim?' der gibi bir bakış attım.
"Şi is may best firend.." ingilizce şivesi de amma kötüymüş, sonrasında Türkçe birşeyler daha söyledi. Ben anlamadım ama arkadaşı bayağa güldüğüne göre komik birşeydi. Bende güldüm, madem komik bişey eksik kalmayayım. Ağzından çıkan her kelimeyi anlamak için o kadar çaba sarf ettim ki.. Yine de anlayamadım..
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Jeon Jungkook;
"Sahne görevlisi ile mi konuşuyor o??"
"Ah şu hyung.."
Kızın kimse ile konuşmasına izin vermemesi çok sinirimi bozmuştu.
O anda aklımdan geçen küfürleri bir duysaydı sonum fena olacaktı.
"Kook neden gidip çalıları kontrol etmiyorsun? Dünden beri sesler gelip duruyor.?"
Aslında kontrol etmezdim ama Suga hyungun Seul'ü oraya götüreceğini biliyordum.. Bu yüzden kontrol edecektim..
"Ahh peki hyung.."
Çalılara gittim ve ses gelen yeri aramaya başladım.
Ses gelen yeri bulmuştum, ama önünde biri duruyordu. Arkasına geçtim, boyu benim yanımda çok kısa kalmıştı.
Yavaşça arkasına döndü ve bir çığlık patlattı.
"Amanın!! Tövbe Bismillahirrahmanirrahim?"
Şaşırmıştım, bu kişi Seul'dü..
"Küfür mü ettin sen bana bakiyim?"
"Yo-Yok yani.. Hayır. Korktum biraz"
"Biraz mı? Bermuda şeytanı görmüş gibi bağırdın da? Iyimisin? Korkutmak istememiştim.. Sadece çalılardan sesler geliyordu, ve çalıların önünde tanımadığım bir cisim duruyordu onun için.. E maalesef ki tanıyormuşum.."
Verdiğim cevaba gülmüştü, o gülünce benimde gülesim gelmişti tabi dayanamadım bende güldüm.
Onunla biraz sohbet etmek istiyordum, kolundan tutarak kabinlerin yanındaki sandalyelere oturttum ve konuşmaya başladık.
"Nerelisin?"
"Ben, buralıyım.."
"Yaşın kaç peki ya?"
"18.."
"Burcun??"
"..Terazi?? Neden soruyorsunuz?"
"Sadece tanımak için.. Yani, yeni görevli siz olduğunuz için biraz tanımak istedim. Şu ana kadarki tüm görevlilerimi tanıdım."
Aslında şu ana kadarki hiçbir görevlimi tanımak, ve onunla sohbet etmek istememiştim. Sadece bana karşı sıcakkanlı gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Normal Bir Grup: BTS
FanfictionSelam, ismim Defne.. Ben 18 yaşında, konuşmayı çok seven bir kızım.. İzmir'liyim, büyük bir korefanı ve ARMY'im.! Annem Dilek, ablam Büşra ve eniştem Baran ile küçük çaplı bir evde yaşıyorum... Ha ablam dediğime bakmayın abi yokluğunu hissettirmez...