ŞİMDİKİ ZAMAN: SEN BUGÜN GİTTİN.
- O gidince dalgalar sustu, o gidince gökyüzü karardı, o gidince çiçekler kokmadı. O gidince öldüm.
Canınızdan çok sevdiğiniz insan kollarınızda can verdi mi? Her gün attığına şükrettiğiniz kalbi kollarınızda atmayı bıraktı mı? Boğazınız yırtılacak kadar çığlık attınız mı? Ölmeyi istediniz mi? Ben hepsini yaşadım. Kabus olduğuna inanmak istedim. Ama değildi. O gerçekten gitti. Benden,bizden gitti. Ve onunla bizde gittik..
"Rüya yapma böyle! Çocuk sadece üstünü örttü!"
"ya! Sadece üstümü örttü?! Ben bana yaklaşmamasını istedikçe geliyor anladın mı? Bana karışmayın Aslı! Yanıma da yaklaşmasın! Ondan nefret ediyorum! Burak'ın yerine geçmeye çalışan herkesten nefret ediyorum! "
"rüya sana bunu açıkladım sabah! Niye anlamak istemiyorsun? O. Burak'ın. Yerine. Asla. Geçemez! Anla artık bunu!"
"anlamıyorum! Yanımda oldukça da anlamicam! Bırak ben eve gidicem!"
Dün aslı ve cem'in bana getirdiği kıyafetlerim ve çantamı alıp odadan çıkacaktım ki Aslı'nın söylediğiyle yerimde durdum.
"dünden sonra nasıl gitmeyi planlıyorsun? Nasıl bakacaksın yüzlerine Rüya?! Söylesene."
Kafamı eğip bileğime baktım. Haklıydı. Ben nasıl gidicektim ki eve. Nasıl bakıcaktım ki suratlarına? Elimdeki valizi çaresizce yere bıraktım ve yavaşça yaşlı gözlerle Aslı'ya döndüm. Aslı da dolu gözlerle bana bakarken birden gelip sarıldı. İlk önce kollarımı kaldırmaya gücüm yetmezken sonradan kaldırıp bende kollarımı aslının beline doladım. Ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladık.
Alışmıştım aslında hıçkıra hıçkıra ağlamaya. Artık yabancı değildi bana. Dostumdu hatta, içimdeki üzüntüyü özgür bıraktığım tek andı.. insan hıçkıra hıçkıra ağlamayı kendine dost edinir miydi? Edinirdi. Acıyorsa eğer canı, hayli hayli edinirdi..
Biz hala sarılırken gelen Cem bizi görünce başını hafif yana yatırıp içi acıyarak baktı bize bir süre. Gelip yavaşça sarıldı bize. Şimdi hıçkırarak ağlamıyordum. Göz yaşlarım durmazken onlara nazaran sakindim. Sadece göz yaşlarım hareket halindeydi.
Yapacak bişeyim de yoktu ki. Getiremezdim onu yanıma. Sarılamazdım ona bir daha,öpemezdim,seni seviyorum diyemezdim,gözlerine bakamazdım... bu çok acıydı. Bu çok kötü bir duyguydu. Kokusunu unutmaya başlamak...
Cem'in telefonu çalınca ayrıldık yavaşça birbirimizden. Cem telefonuna bakarken bizde gözyaşlarımızı siliyorduk, artık alıştığım şu yıkıntıdan sonra gülümseme toparlanması. Evet çok iyi bir oyuncu olduğumu anlamıştım mesela. İçim kan ağlarken gülümsemeyi,saatlerce ağladıktan sonra hiç ağlamamış gibi görünmeyi hepsini çok iyi yapıyordum. Ben gerçek bir oyuncuydum. Kendimle gurur duyuyordum...
Cem'i dinlemeye başladık aslı ile
" anladım. En doğrusunu yaptın. Kusura bakma."
"..."
"tamam sonra ararım haber veririm ben sana durumu"
"..."
"tamam görüşürüz kardeşim."
"..."
Biz Cem e dikkatle bakarken bir cevap bekliyorduk. Cem başını kaldırıp iç çekerek, emin değilmiş gibi konuşmaya başladı.
"şey.. yağız dı. Sen istemiyorsun diye sakinleşene kadar gitmiş. Haber verdi."
Ve Yağız'a ^ kardeşim^ demişti. Öyle mi? Burak'a dediği söz. ^kardeşim^. Hafifçe gülümsedim ve cem e kaşlarımı kaldırarak baktım. Bunun anlamını biliyordu 'öyle mi?' bakışıydı bu. Anlamış gibi iç çekti ve gözlerini devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUS
General FictionCanınızdan çok sevdiğiniz insan kollarınızda can verdi mi? Her gün attığına şükrettiğiniz kalbi kollarınızda atmayı bıraktı mı? Boğazınız yırtılana kadar çığlık attınız mı? Ölmeyi istediniz mi? Ben hepsini yaşadım.. Tüm bunların KABUS olmasını diled...