➿4➿

1K 107 61
                                    

Aynadan bana bakan kendi yansıtmamı tanıyamıyordum. Saçlarım omuzlarımdan serbestçe belime kadar geliyor, kırmızı dar elbisem dizlerimin bir karış üstünde duruyordu. Siyah topuklu ayakkabılarsa hiç benlik değildi. Dışarıdan bakan sanki röportaj yapmaya değil de, başka bir şey için gidiyorum sanırdı. Makyajımı da bir az abartmıştılar, ama fazla arıza çıkarmamaya söz vermiştim, o yüzden sesimi çıkarmamıştım. Makyöz kırmızı ruju sürüp son defa allığımı kontrol ederek hafifçe gülümsedi ve saçlarımı arkaya attı.

"Gerçekten çok güzelsiniz, Hazan hanım."

Bir şey diyemedim. Sadece burukça gülümsedim. Kendimi güzel sanmıyordum. Elbisenin altındaki izler tamamen aksini iddia etmem için yeterliydi. O izler için ömür boyu bir kişiye 'teşekkür' borçluydum. Kadın hala yüzüme bakıp benden sanki bir cevap bekliyordu, bense gözlerimi kaçırıp elimi saçlarımda gezdirdim ve aynaya arkamı dönerek ayakkabılar üzerinde zorla yatağa doğru yürüyerek oturdum. Kaşlarımı çatıp başımı aşağı eğerek ellerimi kucağında kenetledim. Güzellik konusu nedense hep içimde gizlediğim yaraları açardı. Kadın bilmeden hassas yerime dokunmuştu.

"Hazan hanım?"

"Ooo, Hazan, bu ne güzellik, göz kamaştırıyorsun!" Burcunun sesiyle gözlerimi kıyıp başımı kaldırdım ve kızıl saçlı kızın yüzüne odaklandım. Yalnızdı, o yüzden dudaklarında kocaman bir gülümseme vardı. Ciddiyetini korumaya ihtiyacı yoktu anlaşılan. Cevap vermedim, sadece hafifçe başımı salladım. Ne de olsa istemediğim bir görevi yaptırıyordular bana, hele üstelik tek arkadaşımın hayatını tehdit ediyordular. Bu durumdan memnun olacak değildim. Rol yapmama da gerek yoktu. Gerçi Yağız Gökhana birşey yapmayacağını söylemişti, ama bu dünyada güveneceğim en son kişi Yağızdı. İnanmıyordum. Güvenmiyordum.

Burcu asık yüzümün halini görünce makyajcı kadına gitmesi için işaret etti. İkimiz odada yalnız kalınca gelip yanıma oturduğunda başımı kaldırdım ve çatık kaşlarla yüzüne baktım. Gerçekten normal davranmamı mı bekliyordu benden?

"Ne bu halin? Bir kaç dakika sonra Yağız ve Mert gelecek. Güçlü olman lazım."

"Bir de soruyor musun gerçekten? Farkındaysan bir günde hayatımı mahvettiniz, Burcu. Nasıl olmamı bekliyorsun? Dans edip teşekkür etmemi mi?" İstihza ile dediğimde anlık bir suçlulukla Burcu bakışlarını kaçırdı.

"Senden birşey beklemiyorum. Ama yapacağını ve bu işin üstesinden geleceğini biliyorum. Burada çalışan hiç kimse boşuna seçilmedi, Hazan. Sen de öyle."

"Şimdi de özel mi hissetmem gerekiyor? Çünkü onca insanın içinden ben seçildim. Oh, ne ala. Ben öleceğim çünkü, benim arkadaşın öldürülecek." Sahte bir kahkaha atarak ayaklandım ve ellerimi belime koyarak akvaryuma yaklaştım. Bu kocaman cehennemdeki tek güzel şey balıklardı. Onları izledikçe, içime garip bir huzur oturuyordu. Ama şu an, şu durumda, onlar bile tedirginliğimi, endişemi susturmaya yardımcı olmuyordular.

"Ne dememi istiyorsun, Hazan?"

"Hiç birşey deme, Burcu. Sadece sus." Yorgunca diyerek içimi çektim ve ellerimi saçlarımdan geçirdim. Sol elimi kıpırdattığımda ani bir sancıyla yüzümü buruşturdum. O ayının dün sertçe kavradığı yer acıyordu ve kolumda hafif morluk vardı. Elbisenin uzun kolu altında pek gözükmüyordu, ama yeri sızlıyordu. Mağara adamıydı işte, nolacak?!

"Hazır mısın?!" Odaya yayılan kadifemsi sesini duyduğumda gözlerimi devirip bir kaç saniye önce düşüncelerimi zapt eden adama döndüm. Ellerini arkada birleştirmiş, soğuk gözleriyle beni izliyordu. Mertse bir kaç adım arkasında durarak Burcuya gülümsüyordu. Cevap vermedim. Dişlerimi sıkarak bir kaşımı havaya kaldırıp, koltuğun üzerinden çantamla montumu aldım ve yürüyebildiğim kadar hızla adamın yanından geçip koridora çıktım.

➿Tehlike➿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin