➿9➿

1.1K 102 27
                                    

Dudağımı tedirginlikle öyle bir ısırmıştım ki, ağzımda kanın metalik tadını hissedebiliyordum. Yanaklarımın yandığını, elimde tuttuğum suyla dolu kasenin titrediğini, suyun tenime damladığını hissedebiliyordum. Gözlerimi önümde yatmış adama bir türlü odaklayamıyordum. Kalbim göğsümde hunharca atıyorken, boğazımın kuruduğunu hissedip durmadan yutkunuyordum, fakat bir yardımı pek dokunmuyordu. Aksine, yatağa doğru bakmaya çalıştıkça, dudaklarım, dilim daha da çok kurumaya başlıyordu.

Mert'le Burcu apar topar odadan çıkmıştılar ve beni sıkıca tembihleyip, üzerime yara saracak malzemeler fırlatarak yatakta yarı çıplak, yüzü üste çevrilmiş Yağız'la baş başa bırakmıştılar. Gülesim gelmişti bir anlık. Bir film izleseydim eğer, esas oğlanla esas kızı yakınlaştırmak adına böyle bir sahne çekilseydi eğer, içimden çok klişe diyip bir kahkaha patlatırdım her halde. Ama bu bir film değildi. Ben esas kız değildim. Yağız esas oğlan değildi. Bu, hayatın bana oynadığı sıradaki komik ve rezil bir oyunuydu.

Derdim yara sarmak değildi aslında. Ne de olsa yara sarmakta iyiydim ben. Alışıktım. Yıllarca kendi yaralarımı sarıyorken, bir çok profesyonel hemşirelerden çok daha iyi iş becermiştim. İstemsizce yüzüme buruk bir gülümseme oturdu. İşte. Benim hayatım tam da buydu. Film değildi. Film olsa bile, sadece korku filmi olabilirdi. Ve bu filmin sonu asla iyi bitmeyecekti.

Derdim tanımadığım birisiyle yarı çıplak halde aynı odada olmak da değildi. Evet, o da beni rahatsız ediyordu, ama sonuçta bir zamanlar doktor olmak isteyen birisi için bu durum o kadar da olağandışı bir durum değildi.

Derdim bu kişinin Yağız olmasıydı. Nedenini bilmiyordum, ama bırak bu adama dokunmayı, bir odada bile zor bulunuyordum. Kafamı karıştırıyordu. Tüm kaslarımı geriyordu. Tüylerimi diken diken ediyordu. İlk tanıdığımda katiyen nefret ediyorken, şimdi ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Hala antipati besliyordum. Ama diğer taraftan içimde bir merak duygusu vardı. Koca bir soru işareti vardı.

Neden?

Neden Yağız Egemen bu hale geldi?

Ne oldu da Yağız böyle bir adam oldu?

Burcu'nun söyledikleri, fotoğrafa bakarkenki yüz ifadesi, Gökhan'ı bana getirmesi aklımdan çıkmıyordu. Bir tarafta beni öldürmek isteyen adam duruyorken diğer tarafta bana yardım eden adam duruyordu.

İçimi çektim. Gözlerimi kapattım sıkıca. Bunu yapmak zorundaydım. Yağız uyanmadan yaralarını sarıp bu işi bitirmeliydim. Doktor çağırmama izin vermediklerine göre bir an önce yapıp bir kenarda oturmalıydım.

Nefesimi dışarıya akıtarak gözlerimi eminlikle açıp direk yatakta yatan adama diktim. Belindeki ve kolundaki yaranın kanı kurumuştu, kolundaki çizik gibiydi, fakat belindeki yeteri kadar büyük bir yaraydı. Sakin adımlarla yatağa doğru yaklaşıp, kaseyi komodinin üzerine bıraktım. Ardından Yağız'ı uyandırmamak adına çok dikkatli bir şekilde yatağa, tam yanına otururken, istemeden gözlerim yüzüne takıldı.

Huzurluydu yüzü ilk defa. Sakince nefes alıp veriyor, kaşlarının düğümü ilk defa tamamen açılmış durumdaydı. Saçları dağınık şekilde alnını gıdıklıyorken, uzun kirpikleri yanaklarını okşuyordu. Dudakları hafif aralıydı, burnunun köşesi muhtemelen yerlerde sürünmekten hafif kirli, elmacık kemiğinin üzeriyse kızarıktı. Sabaha moraracağı apaçık ortadaydı.

Başımı iki yana sallayıp, sanki gözlerimi zorla yüzünden kopararak önce diğer elimdeki bezi suda ıslatarak yaralarını temizledim. Parmaklarım tenine her dokunduğunda, soğuk olmasına rağmen sanki ateş közüne dokunuyormuşum gibi elimi her seferinde hızla vücudundan alıp yüzünü kontröl ediyor, uyanıp uyanmadığına bakıyordum. Kalbim, nabzım teninin soğukluğu karşısında buz kaplamıyor, tam aksi, volkan gibi püskürerek tavan yapıyordu.

➿Tehlike➿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin