➿12➿

1.1K 98 38
                                    

Sabah merdivenlerle aşağı indiğimde Yağız'ın koltukta çok garip bir pozisyonda sızdığını görünce ayaklarım durdu. İstemeden yüzüm buruştu. Uyanınca her yeri acıyacaktı. Yarım oturak vaziyette, başı neredeyse havada kalmış, belli ki sızınca kolunun üzerine kayarak öylece kala kalmıştı. Bir de bu soğukta üzeri açık uyumuştu. Gerçi ev o kadar soğuk değildi ama yine de yeniden yukarıya çıkıp odamdan bir battaniye götürmemi durduramadım.

Elimde sıcak mor battaniye ile bir kez daha aşağıya inip elimden geldiği kadar sakin adımlarla Yağız'a doğru yaklaştım. Attığım her adımla nedense kalbimin ritmi yükseliyordu. Uyandırmaktan korkuyordum. Ve bu yaptığım nedense bana yaralarını sardığım geceyi hatırlatıyordu. O yüzden ekstra yavaş haraketlerle karşısında durup battaniyeyle üzerini örttüm. Sanki vücudu sıcaklığı hissettiği an, yüzündeki gergin kaslar gevşemiş, kaşlarının düğümü çözülmüştü. Arkamı döndüm. Gitmek istedim. Dudağımı ısırdım. Ellerimi sıktım. Gözlerimi sıkıca kapattım.

Yapma.

Duramadım yine. O hali karşısında kalbim nedense dayanamadı. Gözlerimi açıp yavaşça ona doğru döndüm yeniden. İçimi çektim sakince, dişlerimin arasındaki dudağımı daha sıkıca ısırdım. Kan tadını ağzımda hissedebiliyordum. Napıyordum ben? Neden yapıyordum? Bıraksaydım öyle kalsaydı. Ama yapamıyordum. Yağız'ın dünkü halinden sonra ona karşı bir köşe yaranmıştı kalbimde. Hiç bir zaman ona gösteremeyeceğim bir köşe. Yumuşak, zaaf bir köşe. Ve şu an sanki kalbimin tüm diğer parçaları susmuş, sadece o kısmı emrler veriyordu.

Yavaşça Yağız'a doğru yaklaşıp ona doğru eğildim. Koltuğun bir kenarında duran yastığı bir elime alıp Yağız'a yakın bir yere koydum. Ardından derinden nefes alarak tuttum. Avuçlarımı soğuk ter kaplamış, kalbim çoktan çığırından çıkarak tavan yapmıştı. Titrek parmaklarımla Yağız'ın omuzuna düşmüş başının altından hafif dokunuşla bir elimi ensesine koydum. Nefes alamıyordum. Her an uyanıp mavilerini sorgulamayla yüzüme dikeceğini bekliyordum. Fakat nefesi stabildi, uyandığına dair hiç bir işaret yoktu.

Uyanmamasından cesaretlenerek diğer elimi koluna koyarak hafifçe kendime doğru çekip başını hızlı hareketle yastığa yatırarak ellerimi ondan çektiğimde kocaman gözlerle yüzüne bakıyordum. Kalbim artık neredeyse boğazımda atıyor, korku ve heyecan karışımı duygudan dizlerimin bağı çözülmek üzereydi. Fakat o, uykusuna devam ediyor, sanki yerinin rahatladığını hissederek demin çektiğim kolunu tıpkı o gece yaptığı gibi yastığa dolayarak yerini koltukta rahatlayıp derinden nefesini çekti. O an sanki üzerimden koca bir yük götürülmüştü.

Tuttuğum nefesi dikelerek sakince verip zorla koltuğun yanından uzaklaşarak mutfağa geçtim. Ayaklarım beni tutmakta zorlanıyordular. Dolaptan bir bardak alarak titrek elle su döküp bir yudumda hepsini içtim. Soğuk su alev alev yanan içime iyi gelmişti. Bu adam, uyuyan haliyle bile beni bu hale sokmayı başarmıştı.

"Noluyor bana?" Mırıldanarak gözlerimi kapatıp bir elimle yüzümü ovuşturdum. Onun geçmişini öğrenmek için kendimi attığım bu bataklık beni içine çektikçe, Yağız'ın hiç görmediğim taraflarını sezmek beni garipleştiriyordu. Dünkü babasından sonraki o küçük kalbi kırık çocuk hali bunun en büyük misali olabilirdi. Başından beri Yağız'ın iğrenç birisi olduğuna kendimi öyle bir inandırmıştım ki, öğrendiğim her böyle iç acıtıcı detayda bu adae koyu bir şekilde tepki vereceksem eğer, o zaman işim çok zordu. Kendimi alıştırmam lazımdı. Beynimde Yağız için kurduğum o kötü adam rölünü yok etmem lazımdı.

Kafamı salladım. En iyisi bu gün Burcu'ya gitmek ve hem kafamı dağıtmak, hem de bir şeyler öğrenmekti. Yoksa bu düşüncelerle tek başına evde delirecektim. Elimdeki bardağı bir kenara koyup buz dolabını açarak kahvaltı için hazırlık yapmaya başladım. Her seferinde Yağız yapıyordu, bu sefer de ben bir şeyler yapmak istedim. Sessizce mutfaktan malzemeleri alıp salona geçerek masaya dizmeye başladım. Gözlerim kendiliklerinden Yağız'a kaydıklarında hala uyuduğunu görünce istemeden kaşlarım çatılmıştı. Hiç bir zaman bu saate kadar uyumazdı. Bu kadar yorgunluğunun sebebi belli ki geceye kadar çalışmasıydı. Bakışlarımı ondan alıp sehpanın üzerine kaydırdığımda Kerem beyin dün getirdiği zarfın açık olduğunu, bir de yanında türlü dosyaların durduğunu gördüm.

➿Tehlike➿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin