6. Bölüm

408 49 10
                                    

Geç oldu biraz, biliyorum. Ama hikayeye ilgi yok denecek kadar az. İlgi artarsa daha sık yayınlamayı düşünüyorum. İyi okumalar. :D

Lily şaşkın bir ifadeyle Scott'a bakıyordu. Acil olan sorunu merak ediyor olmalıydı. Açıkçası bende merak etmiştim. Scott, Lily'nin kolundan tutup onu motoruna doğru götürmeye başladı. Lily hızla giderken mahcup bir ifadeyle 'Özür dilerim'  der gibi bana baktı. Elimi önemli değil anlamında savurdum. Sonuçta acil bir şey vardı ve bu onun suçu değildi. Umarım korkulacak bir sorun yoktur diye geçirdim içimden. Ayakta öylece dikiliyorken telefonum titredi. Elimi pantolonumun cebine atıp telefonumu çıkardım ve kimin aradığına baktım. Ekranda penguen yazıyordu. Luke, uzun uğraşlar sonucunda kendini telefonuma penguen diye kaydettirmeyi başarmıştı. Bu punk rock doğasına aykırı olsa gerek. "Ne var Luke?" dedim. "Haydi gel, çalmaya hazırlanmamız gerek. Burayı inleteceğiz dostum!" diyerek heyecanla çığlık attı. Telefonu sağır olmamak için kulağımdan biraz uzaklaştırdım. "Sakin olmayı dener misin?" diyerek nefes aldım. Tahminimce göz deviriyor olmalıydı. "Hayran sayımızı arttırma şansımız çok yüksek. Nasıl sakin kalma mı bekliyorsun? Her neyse, sahneye gel hadi!" Telefonu kapatıp tekrardan cebime koydum. Etraftaki insan sayısı yeterince çoğalmıştı. Sahneye doğru baktım. Birkaç uzun boylu kişi görüş alanımı kapatıyordu ama yine de çocukların müzik aletlerini çoktan ellerine aldığını görebilmiştim. Hızlı adımlarla sahneye kimseye çarpmadan varabilmiştim. Gitarımı alıp mikrofonu ayarladım. Luke sahildekilerin odaklanması sağlamak için ufak bir konuşma yaptı. "Hey, herkese merhaba! Umarım şarkılarımızı seversiniz. Doğum günün kutlu olsun, Niall!" Niall gülümseyerek el salladı. Kalabalığı daha fazla bekletmeden çalmaya başladık.

***

"Tam anlamıyla harikaydınız!" dedi Niall yanımıza gelerek. "Hepinize ne kadar teşekkür etsem azdır." Ashton, elini Niall'ın omzuna koydu. "Teşekkür etmesi gerek biziz dostum. Gerçekten çok eğlendik." Niall, fısıldayarak konuştu. "Hala grubunuza girmek istiyorum. Aramızda kalsın." Hepimiz kahkaha attık. Daha sonra yanımızdan ayrılarak kalabalığa karıştı. Müzik aletlerimizi arabaya yerleştirdikten sonra lavaboya gitmek için arabadan uzaklaştım. Lavobonun olduğu yer gayet sessiz ve boştu. Ellerimi yıkarken yan taraftaki adamın bakışlarından rahatsız olmuştum. Tam kapıdan çıkacakken beni kolumdan tutup durdurdu. "Lily'den uzak durmanı söylememe gerek bile yok, ufaklık." Sırıtarak ona baktım. "Ufaklık mı? 18 yaşındayım, 18." Adamın kızgın bakışlarını görünce ciddileşmek zorunda kaldım. "Onunla yakın değilim zaten, meraklanmanıza gerek yok. Bana ne yapacağımı söylemeye hakkınız da yok." Kolumu çekiştirerek ona baktım. "Eğer arkadaşlarının canı yanmasın istiyorsan Lily'den uzak durursun. Bundan onlara bahsetmesen iyi olur." Göz kırparak kolumu bıraktı. Calum içeri girmişti. "Mike, gidiyoruz. Ace et." diyerek ofladı. Daha sonra gözü adama takıldı.  Aceleyle Calum'ı dışarı çıkartıp o adamdan kurtuldum. Daha fazla sabredemeyerek sorular sormaya başladı. "O adam kimdi? Neden kötü kötü sana bakıyordu? Ne istiyordu?" "Tanımıyorum, Calum. Tuvalete gitmesi gereken birisi olmalı." diyerek onu geçiştirdim. Neyseki daha fazla bir şey demeden sustu. Bu adam her kimse beni korkutamamıştı. Tamam, belki biraz ürkmüş olabilirim ama kesinlikle bu yüzden Lily ile olan ufak iletişimimi kesmeyecektim. Çocukların yanına ulaşınca olanları belli etmemeye çalıştım ve başarılı da oldum. Hiçbir şey anlamamış gibi gözüküyorlardı. Koltukta geriye doğru yaslanıp eve gidene kadar rahatlamayı denedim.

***

"Derse girmem gerek, Ashton. Senin bandana muhabbetini erteleyebileceğimize eminim."  Ashton'ın yanıtını beklemeden ve homurdanmalarını umursamadan İngilizce sınıfına zamanında ulaşmaya çalıştım. Şanslı olmalıydım ki Bayan Stone henüz sınıfa gelmemişti. Arkalarda bir yerlerde boş sıra varmı diye bakınırken Lily'i gördüm. Dün olanlar yüzünden onunla konuşup konuşmama arasında gidip geldim fakat bir sorun olmayacağını düşünüp yanındaki sıraya oturdum. "Merhaba, Lily." dedim gülümseyerek. Sesim şaşırtıcı bir şekilde titrememişti. Bana bakıp cevap vermek yerine sadece utangaç bir ifadeyle kafasını önüne eğdi. "Umm.. Nasılsın?" diyerek ondan cevap almayı umdum. Ama sadece omuz silkti. Bana bakmamakta kararlıydı. "Bir şey mi old-" "Michael, konuşmasak daha iyi olur. Lütfen, beni rahatsız etme." diyerek sözümü kesti. Kırılsamda bunu saklamaya çalışarak önüme döndüm. Galiba onu sıkmıştım. Belki de özel günlerinden birindeydi ve rahatsız hissettiği için konuşmak istemiyordu. Ah, ne saçmalıyorum? Benden iğreniyor olmalıydı. Ucubeye benziyordum, renkli saçlı bir ucube. Onun gibi birini hak etmeyen bir ucube. Kendi kendime hakaret etmekle meşgulken nihayetinde sınıfa giren Bayan Stone düşüncelerimden şimdilik sıyrılmama yardımcı oldu. "Bugün önemli bir işim olduğundan dolayı derse giremeyeceğim." diyerek ona odaklanmamızı sağladı. Ben ve Lily hariç herkesten sevinç çığlıkları yükseliyordu. Birkaç inek de ders işleyemeyecek olmalarına üzülsede fark ettirmemeye çalışmışlardı. "Sevinmeyin çünkü iki kişilik yapacağınız bir ödeviniz olacak." Bu sefer tam tersi tepki göstermişlerdi. "Listeye masanın üzerine bırakıyorum. Her neyse, çıkmam gerek. Unutmayın, bu ödev ders notunuz açısından oldukça önemli." Bayan Stone çıkar çıkmaz herkes listenin başına toplanmıştı. Yavaş yavaş dağıldıklarında ben de bakmak için listeye doğru eğildim. Sorumsuz biriyle grup olmamayı umarak ismimi aramaya başladım.

6. Grup: Michael Clliford ve Lily Brooks.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 30, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

You Belong With MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin