Yolculuk kokusu insana ölümü hatırlatır.Hayatın ölüme doğru çizdiği bu çizgide olur bu yolculuk.Kokusu ayrı bir kötüdür.Sanki son kez dağı taşı görecek gibi.
Hazal bu yolculuğu nasıl kaldıracaktı insan nefret ettiği şehre nasıl keyifle yolculuk yapabilirdi ki.15 saat sonunda yolculuğu bitti ve ölümüne doğru adım attı indiğinde Hazal'ın deyişiyle Silahlı Goriller Hazal'ı kolundan tutup Erbani aşiretinin konağına götürdüler .Hazal ne kadar sinirlense de silahtan çok korktuğu için çıtını bile çıkarmamıştı.Neyseki eve sağ salim vardığı düşüncesiyle rahatlamıştı.Revınd hanım Hazal geldiğinde ona o kadar çok iyi davranmıştı ki Hazal nefret etsemi etmesemi diye düşünmüştü ama sonra aklına gelen şey ile irkilmişti.Bu aile sevdiği adamı öldürmüştü...
Hazal'ın ağzından;
Geldiğimin ilk günü çok sıkıldığım için babamın eski çiftliğine gittim gördüğümde çok duygulandım ah be küçük kardeşim sen 5 yaşındayken seni ne kıskanırdım yazın şu çiftliğe geldiğimizde bahçede babam seninle top oynuyor diye ne sinir olurdum sana şimdi kim bana destek çıkacak be Hande'm.Annemmm meleğim niye yoksun yanımda sana ne kadar çok ihtiyacım var bir bilsen.Babam benim,sevdiğimi vurdular baba çok acı çekiyorum dizimi kanattığımda saran sen kalbim kan ağlıyo baba nerdesin.Ama o ınsanlardan intikamımı çok acı alıcam.Hem daha Baran Erbani'yi bile görmemiştim.Çiftliğe gittiktikten sonra biraz çarşıya çıkmanın iyi olacağını düşünüp Mardin'in geleneklerine göre giyindim.Siyah ve kıvrımlı bir elbise giyip üzerime koyu yeşil bir tülbent taktım.Siyah babetlerim ve üzerindeki koyu yeşil kurdele çok güzeldi.Son olarak gözlerime rimel ve eyeliner sürdüm ve yok denecek kadar az bir şekilde kırmızı rujumu sürüp koyu yeşil olan aldığımdan beri çantamı cüzdanmı bilemediğim şeyi aldım ve dışarı çıktım çok güzeldi.Biraz daha yürüdükten sonra canım çikolata çekti ve gidip en az 10 tane aldım nedenini sorarsanız şimdi mazallah Erbani konağına gidince alamam falan yedekte bulunsun.Markete girdiğimde bir adam bana çok sert bir şekilde bakıyordu bakışlarından rahatsız olduğumu tavırlarımla belli etmeye çalıştım fakat kıt olsa gerek bakışlarını üzerimden çekmedi.
««««»»»»
Yazardan;
Hazal korkmuştu çikolatalarını kaptığı gibi marketten çıkmıştı Eline her zamanki gibistresli olduğunda aldığı fotoğrafı.Biricik ailesi bulunan fotoğrafı almıştı.Ara sokaklardan birine daldı yolda çikolatalarını düşürmüştü.Almaya eğilecceken karşısında bir figür belirdi.Tahmin edin kimdi tamam doğru tahmin o adamm
Hazal'ın ağzından;
Allahım üzerime doğru geliyor .Şu an karşımda kararmış kahveleriyle bana bakıyor.Ben korkudan
"Şimdi seni Baran görse öldürür"dedim.Bana histerik bir gülüş attı tamam Baran beni sevmiyor olabilirdi ama sonuçta evlenecektik değilmi
"Çekil karşımdan yoksa...dedim"
"Yoksa ne" dedi."Yoksa Baran'ı çağırırım o beni çok sever biz onunla evlenicez diye bir yalanı ortaya attım. İyi mutlu olmanız dileğiyle dedi. Elimdeli fotoğrafı kaptı.Olamaz o fotoğraf olmaz ya desemde çok hızlı koşuyordu. Merak ettiğim şey ise neden aldığıydı. Yani bu fotoğraftan çıkarı ne olabilirdi ki ardından koşmaya başladım ki sonuç belliydi.Filmlerde taksi peşinden koşan kız imajı çiziyordum şuan.Ezan sesini duyunca camiye gidip abdestimi aldım ve namazımı kılıp içerideki o güzel ilahi kokuyu içime çekip ailemin fotoğrafını bulabilmek için dualar ettim.Eve gidince Revınd hanımdan Baran'ın yanına gitmek için izin aldım evet bu olanları söyleyecektim.Merdivenlerden çıkıp Baran'ın odasının kapısını çaldım.Ses gelmeyince içeri girdim.İçeri girdiğimde bir kapı daha gördüm ve ordan içeri girince sanırım Baran arkasını dönük bir şekilde pencereye bakıyor ve sigarasını içiyordu korkudan ellerim titredi bir an ama sonra iyice cesaretlendim çünkü ben Hazal Barava'ydım değilmi.
-Bak Baran biliyorum ki benden nefret ediyosun zaten ikimizde isteyerek evlenmiyoruz ki ama bugün çarşıya gittiğimde bir adam benim en değerli şeyimi çaldı dedim.Histerik bir şekilde güldü hayır olamaz bu adam o gülüş bu o olamazdı değil mi.Arkasına dönüşü sanki dakikaları almıştı ama kesin saniyelerdi.Baran'ı mı öldürdün diye bağırdım o an aklıma gelen ilk şeyi savurarak.Kapı çaldı ve bir hizmetli sanırım Mizgin'di.Ve dedi ki:
BARAN ağam bir isteğiniz varmıdır.O yok deyince odadan çıktı.Ve yine üzerime geliyordu dana.Yine yanağıma yapıştı.Bu adamın benim yanağımla alıp veremediği neydi.Kurtulmaya çalıştım ama demiştim ya o kaslara karşı koyamıyordum.Beni bıraktı ve
"Sen benim karım olacaksın ve her ne zaman istersem benim olacaksın benden duygusal bir yaklaşım bekleme ben öyle Kız kulesi önünde şiir saçmalayan tiplerden değilim"dedi ve gitti.Gururumu ayaklar altına almıştı.İstemsizce gözlerim doldu ve dudaklarımı birbirine bastırarak durdurmaya çalıştım ve başardığımı düşündüğüm anda kafamı dolabın birine çarptım sanki bu ağlamama sebepmiş gibi ağladım hiç durmadan saatlerce hıçkıra hıçkıra ağladım sonra odama gidip uyudum
Sabah erkenden kalktım ve çarşıdan aldığım beyaz kıvrımlı elbiseyi giydim.Üzerime bebek mavisi bir tülbent giydim.Kreş annesi gibi olmuştum.Baran'ın yiğenleri gelecekti ve onlarla oyuncak almaya gidecektim.Revınd hanımdan izin almaya gittim ama ufak bir sorunla karşılaştım.Revınd hanım Baran'dan izin istememi çünkü onun yakında kocam olacağını söyledi şu anda ise odaya gidiyorum
Yazardan;
Hazal soğuk terler döküyordu.Ya izin vermezse diye çok üzülüyordu.Ve son adımlarıyla birlikte odanın önüne geldi.Kapıyı çaldı ve ses gelmeyince içeri girdi Baran kapının açılma sesiyle irkildi ve arkasını döndü.Hazal halıya takıldı ve Baran'la birlikte yere düştüler. Baran'la gözleri kesişirken Hazal utanarak kalktı şeyy ben senin yiğenlerin gelecekmiş.O yüzden çarşıya gidip bir kaç şey almak istiyordum dedi Hazal her ne kadar kekelesede sonunda söyleyebilmiş olmasına dayanarak içinden oh çekti peki cevabı nasıl olacaktı Baran'ın.Ee dedi Baran.Hazal anlamaz ifadeyle baktı bir anda "banane nereye defolup gidersen git önceki söylediklerimi unutmadın h h herhal" dedi kaba şivesiyle.Kız hata yapmıştı tabi ya sadece çocuk istiyordu bu dana,nasıl unuttum ben bunu diye düşünürken,Baran'ın çık git şimdi demesiyle irkilmiş ve yine gözleri dolmuştu ama bu sefer ağlamıycaktı yılmak yoktu.Odadan sessizce çıktığında aşağıdan çocuk sesleri duymuştu.Ve hemen aşağı inmişti.Aşağı indiğinde iki tane tatlı çocuk görmüştü.Yanlarına gidip öpücükler kondurup isimlerini sordu birinin adı Hakan diğeri ise Gökçe'ydi.Sözde onlara hediye alacaktı ama Baran ile oyalanıp alamamıştı bir anda aklına gelen fikir ile tebessüm etti.Ve anneleri olan Şevval'den izin alıp dışarı çıktılar çocukları gezdirdi yiyecekler alıp birlikte yediler oyuncak alıp eve döndüler.Eve döndüklerinde Revınd hanımın bakışları yüzünden ezilip büzüldü.En sonunda onu misafir odasına oturtup konuya direk daldı."Kızım sen neden Baran'dan izin almadın".Hazal duyduklarıyla şaşkına döndü hani ona nereye gidersen git demişti bu Baran neyin peşindeydi.Revınd hanıma bişey belli etmedi "özür dilerim Hanımağam" dedi.Revınd hanım "bana anne de" dedi.Hazal "peki Hanımağam" dedi.Revınd hanım uyarıcı bakışlarla ona bakınca "p-peki anne" dedi.Ve odasına çekildi Şevval'den Hakan ve Gökçe'yle uyumak için iznini almıştı.Ve Hazal ortaya Hakan ile Gökçe sağa ve sola uzanmakla birlikte yatağa geçip uyudular.
Baran'ın ağzından;
Bu kız uyurken ne kadar masumdu.Hele onu öperken yüzü ne kadar şirin duruyodu öyle.Ama benim Gökçe'm o yeşil hareleriyle daha güzeldi.Yeğenim Gökçe vefat ettiği gün doğduğu için adını Gökçe koymuştuk o 6 yaşındaydı

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'un Güzeli
RomanceKapak Tasarımı @4everavengers'e aittir. Teşekkürlerimi iletirim Acı,ne kolay kelimeydi değil mi 3 harfli tek heceli bir kelime peki bunu kalbe anlatmak neden bu kadar zordu,neden acı kelimesi çokluk ekini aldığında böyle can yakardı.Ahh acılar biz...