Annem yine yapmıştı yapacağını. Aklınca kötü etkilendiğim ortamdan beni alıp cici kızların olduğu ortama sokmuştu onlara benzeyeyim diye. Haliyle kimseyle arkadaş olamıyor ve tek başıma takılıyordum. Eski okulumdan arkadaşlarımla mesajlaşıyordum. Bir gün yanıma bir kız oturdu.
-Alışamadın mı hala okula?
+Evet sıkıcı bir atmosferi var.
-Aslında eğlencelidir.
+Eğlence anlayışımız tutmuyor sanırım.
-Orası belli olmaz. dedi ve hocanın gelmesiyle göz kırpıp yerine geçti. Dersin bitimine az kala hoca arkasını dönünce kağıt attı. İçinde "Çıkışta konferans salonuna gel" yazıyordu. Gittiğimde Natasha Bedingfield'in Unwritten şarkısı çalmaya başlamıştı ve bu şarkı okulun her yerinde çalıyordu. Dışarıdan insanların buna eşlik ettiğini duyuyordum. Sonra elimden tutarak arka kapıdan çıktık ve şarkı söyleyip dans eden kızların arasından koşarak dışarı çıktık. "Today is where your book begins, the rest is still unwritten" diyerek bitirdi şarkıyı. Bense gülüp
-Sesin güzelmiş ama şarkı daha hareketli olsa daha güzel olurdu.
+ Bak sen kusura bakmayın hanımefendi elimizde bu vardı
Tekrar gülümsedim ve yanımıza arkadaşları geldi. Sorguya tutarlarken ben de eve döndüm.
Ertesi gün yanındaki arkadaşı gelmemişti. Yanıma oturdu. Masanın üzerine saçma saçma şeyler çizip üzerine konuşma balonları yapıyorduk. Daha sonraları arkadaşı geldiğinde bile benim yanımda oturmaya başlamıştı. Sürekli derste saçma şeyler yapıp gülüşüyorduk. Ben ilk geldiğimde sessiz kız izlenimi uyandırdığım için bir şey olduğunda sürekli onun üzerine kalıyordu. Bu durumdan hiç de rahatsız değildi.
Bir gün hoca bizi ayırdı. En arkaya birimizi bir köşeye birimizi diğer köşeye oturttu. Aramızda pencerenin perdesi vardı. Hoca arkasını döndüğünde perdeyi tutup ona doğru fırlattım. Hoca arkasını döndü ikimiz de soruyu yazıyorduk. Yine tahtaya döndüğünde perdeyi bana doğru fırlattı ve hoca yine arkasını döndüğünde biz yine soruyu yazıyorduk. Yine tahtaya dönüp soruyu yazdığında ben yine perdeyi ona doğru fırlattım ve hoca arkasını dönmedi. Tam o perdeyi alıp bana doğru fırlatırken hoca arkasını döndü ve perde kornişten çıkıp benim üstüme düştü. Suç yine onun üstüne kaldı.
Bütün okul bizim haylazlıklarımızı konuşuyordu. Öğle araları konferans salonunda hit müzikler açıp oynardık. Annem yine bana söylenmeye başlamıştı. Ama umrumda değildi çünkü o olmasa o okulda gerçekten patlayabilirdim. Öyle yakındık ki bazen konuşmadan bile anlaşıyorduk. Sınav zamanı kütüphanede çok çalışıp derslerimizden de geri kalmazdık. Sınav sonrası dışarı çıkar eğlenirdik. Tenefüslerde müzik dinlerdik. İhtiyacım olan her şey gibiydi. Okuldan başka biriyle konuşmama gerek kalmazdı.
Ve bir gün...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI GÖKKUŞAĞININ ÇOCUKLARIYIZ
RomanceDünyaya leyleklerle değil gökkuşağıyla gelmişim. Doğduğum günden beri annem neden çevremdeki kızlar gibi olmadığımı düşünürmüş. Diğerleri evcilik oynarken ben ağaç tepesinden inmez bisiklet yarışları yapardım. Annem bana sürekli nasıl davranmam gere...