Sinirlendirme

306 19 3
                                    

Herkes şaşırıp nazara geldiğimizi söylüyordu. Ben de sınıftakilere eşeklik edenin o olduğunu söylüyordum. Daha sonra ona gidip eşeklik etmişsin diyorlardı. O da kaç kere özür diledim bi daha yapmıcağıma dair diyordu. Daha sonra bana gelip söylediğini iletiyorlardı. Ben de bu kaçıncı acaba diye sormaları gerektiğini duyabileceği ses tonuyla söylemiştim. O da valla bu son diyip bu sefer dersini aldığını söylüyordu. Sınıftakiler susmuş artık sadece dinliyorlardı. 

+ Hep böyle söylüyorsun ama hiç bir şeyin değiştiği yok. Yine bulacaksın bir problem huzursuzluk çıkaracaksın. Bu sefer affetmeyeceğim sen çok alıştın yapıp edip sonra özür dileyip affedilmeye.

- Tamam şimdi böyle olduk. Platonik takılırız sorun yok. Özler gelirsin yanıma hıh

+ Bak sen ne özleyeceğim be seni! dediğimde pis pis sırıtmaya başlamıştı 

+Gülme! komik bir şey söylemiyorum

- Komik olduğun için gülmüyorum zaten ki sen nedenini biliyorsun diyerek sırıtmaya devam ediyordu.

Tamam anladık o sırıtıştan sinirlenince güzel olduğumu düşünüyor kesin. Çok da güzel gülüyor ama affetmeyeceğim sinir oluyorum yaptıklarına. Hem çok sevip hem de sinir oluyorum. Bunun da farkında. Aslında çoğu şeyin farkında. Özleyip yanına geleceğimin de ne kadar inatçı olduğumun da farkında. Resmen oyun oynuyor benle. Kendi kendine iddaya bile girmiştir şu kadar süre dayanacak diye. Bunun beni sinir ettiğinin de farkında. Her şeyin farkında neden bana bunu yapıyor? Neden gereksiz kıskançlıkları var? Sabrımı mı ölçüyor? Ona ne kadar dayanabileceğimi fln mı merak ediyor? Yoksa sadece dengesiz mi? Her ne olursa olsun bu sefer öyle kolay affetmek yok! 

Ben bir süre yanına oturmamaya başladım. O da artık benimle konuşmuyordu. Cidden kendimizi derslere vermiş gibiydik. Bir gün ilk derse geciktiğim için girmemiştim tenefüste her gördüğüm "seninki seni arıyordu buldu mu?" gibi sorular soruyordu. Kimmiş o benimki? diye soracakken kim olabilirdi ki diye düşünerek sırıtarak sınıfa girmiştim. Sıramızda yatmış bir şeyler yazarken irkilip bana baktı. Yine yanına oturmadım. Ezgi hemen yanıma oturup neden ilk derse gelmediğimi sordu. O sırada ona baktığımda tek bir yere odaklanmıştı. Böyle yaptığında kulakları başka yeri dinlerdi ve o zaman anlamıştım benden gelecek cevabı beklediğini. Uyuyakaldığımı akşam çok fazla içtiğimi söyledim. Sinirlenip kapıyı çarpıp çıktı sınıftan. Sonra Ezgi'ye dönüp ilk kısmın doğru olduğunu ikinci kısmını salladığımı söyledim. Sen misin beni sinirlendiren al bakalım dedim içimden. Tabi Ezgi saniyesinde yetiştirmiş her şeyi keyifli bir şekilde geri döndü bizimki misillemenin ilişkilere zarar verdiğine dair bir şeyler söyledi ortaya. Olmayan bir şeye zarar verilmez diyerek sınıftan çıktım. Hala insanlar seninki seni buldu mu diyorlardı. Buldu diyordum soğuk bir cevapla. Lavaboya gittiğimde yüzümü yıkayarak ne kadar saçma bir ilişkinin içinde olduğumu, nasıl bu hale geldiğimizi, benim yüzümden olup olmadığını düşündüm. Zamanında en büyük engelleri aşmışken şimdi küçük şeylerden kavga ediyorduk. Belki de böyle olması hayırlısıydı. Zamana bırakmak en iyisiydi.

AYNI GÖKKUŞAĞININ ÇOCUKLARIYIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin